Rahman ve Rahim Allahın Adıyla. Her iş ancak O`nun ismi ile başlayıp, O`nun ismi ile hayır bulur ve değer kazanır. Beşikten mezara gaye O`nu anmak ve anlatmaktır. Bütün güzellikler Rabbimden, hata ve yanlışlar ise bizdendir. Rabbimin rahmetine sığınır, yazımı sizlere sunmaktan mutluluk duyarım.
Bence güzel soru "Yaratılış Gayemiz Nedir?". Aslında her insanın kendi kendine sorması gereken en önemli sorulardan bir tanesidir. Çünkü sorunun özünde insanın kendini bulması ve hemen akabinde Rabbini tanıması yer alır. Rabbi tanıyıp, ona yönelip, kul olma şuuruna mashar olur insan. Kul,kelime itibariyle "abd"anlamınada gelir. Aslında hergün andığımız bir kelime,"abduhu ve resuluhu" yani önce kulum sonra resul. Rabbe karşı vazifemiz olan namazda hergün dilimizden düşmeyen sözcük. Aslında kul olmak Resul olmaktan önce gelir. Çünkü iki cihan güneşi efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v) önce Rabbisinin kulu sonra resuludur. Bu minval üzere, bir insan asla ve asla Allah`tan başkasına kul olamaz ve de olmamalıdır.
Üstad Necip Fazıl`ında dediği gibi:
"Kafire karşı Elif gibi dimdik,
Allah`a karşı Vav gibi eğilirim."
Örneği üzere insan hayatını ikame etmelidir. Bu şekilde yol alsın ki herşey anlam bulsun ve insan "şeref-i mahlukat" olma özelliğini yitirmesin.
Kuran şu ayetlerle insanın nasıl kul olması gerektiğini vurguluyor;
23/1-10- ALLAH`a gönülden saygı duyarak huşu ile namaz kılarlar. Boş ve anlamsız şeylerden yüz çevirir, uzak dururlar. Sürekli arınma çabası içinde olup zekatlarını verirler. İffetlerini korur, mahrem yerlerini haramdan sakınırlar .Emanet ve ahidlerine / sözleşmelerine sadakat gösterirler. Namazlarını tüm dünyevi kaygılardan uzak tutup korurlar.
Aynı zamanda bizlerden kendini sadece ibadete vermiş ve "Ümmet-i Muhammed" bu perişan haldeyken pasivize olmuş bir müslüman profili istemez. Tam aksine İslam davasını kendine şiar edinmiş, atılgan, cesur, İslam ahlakını benimsemiş ve Rabbine kul olmak isteyen bir müslüman profili çizmiştir.
Şu ayetler onun en güzel ispatıdır:
57/20- Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah`ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir şey değildir.
10/53- "O (azap) gerçek midir?" diye senden haber soruyorlar. De ki: "Evet, Rabbime andolsun ki o elbette gerçektir. Siz (bu konuda Allah`ı) âciz kılacak değilsiniz."
20/127- Haddi aşan ve Rabbi`nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.
32/19- İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar için, yapmakta olduklarına karşılık bir mükafat olarak Me`vâ cennetleri vardır.
Allahu Teala (c.c) bu ayetlerde insanlara iman edip salih amel işledikleri sürece onlara rahmetiyle ikram ve mükafatlarından vereceğini diğer yanda ise inkar edip kötü amel işleyenler için ise cezalandırılacaklarından ve çetin azabından bahsetmektedir. İşte bu insanı Rabbine karşı korku ve saygı duygusuna itmelidir. Yani "havf ve reca" bu iki duygu arasında oldukça insan, denge sağlanmış olur. Bu iki başlığı inşallah iler ki zamanlarda daha detaylı olarak ele alacağız.
O zaman şu soruyu kendi kendimize sormamız gerekmez mi? Kulluk görevimin ne kadar farkındayım ve ne kadarını yerine getirebiliyorum? Bu soruların cevabı bizlere Müslümanca yaşama bilinci kazandıracaktır. Böylelikle yaratıcının istediği şekilde kul olma yolunda, yol kât etmiş olacağız.
Özetle bizler; sadece yemek, içmek, gezmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak veya para kazanmak için yaratılmadık. Böyle olsaydı insan olmayan mahlukatlardan farkımızda olmazdı. Allah bizlere "akıl" bahşedip kendisine kul olmamız için yaratmıştır. Kul derken O`nu anmamızı, emirlerini yerine getirmemizi, gönderdiği resule ve kitaba sımsıkı sarılmamızı, adaletli olup her türlü hak ve hukuku gözetmemizi bizden istemiştir.
Rabbim bizlere layıkıyla kul olma yolunda çabalayan müslümanlardan eylesin ve bizleri Alemlerin Efendisi olan Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v)`e yakışır bir ümmet kılsın inşallah.(Amin)
Bütün güzellikler Rabbimden, hata ve yanlışlar ise bizdendir. Rabbimin rahmetine sığınır, yazımı sizlere sunmaktan mutluluk duyarım.
Mehmet Sait Temel / İstanbul – Yaş: 21