Şükrü Gündüz -Doğruhaber

İSTANBUL - İçinde bulunduğumuz asırda modernizm adı altında yaşanan ahlaki yozlaşma, çok büyük boyutlara ulaşarak toplumda ahlaki bir erozyona sebep olmuştur. İnsanı insan yapan vasıfları giderek bozan bu çarpık ahlak sisteminin, zararlarını görmemek için kör olmak gerek. Toplumu içten çökerten bu dejenerasyon, toplumun temel bireyi olan kadını hedef alıyor. Kadını İslam’dan uzaklaştırarak toplumun temelini, ai- leyi hedef alan İslam düşmanları bunun için var güçleriyle çalışıyor. Cenab-ı Allah, kadını adeta bir inci gibi yaratmış ve ona iffetini koruma ibadetini vermiştir. Bu, Müslümanım diyen her kadının üzerinde büyük bir sorumluluktur. Allah korkusuna sahip her Müslüman, bu sorumlu- luğu en iyi şekilde yerine getirmekle mükelleftir. Böyle bir ortamda tesettür adeta vahiyden uzak düşerek ölmüşlerin, vahiyle yeniden dirilişi gibidir. Tesettür kalesine sığınıp duygularını bizimle paylaşan Yazar Gonca Anıl nasıl örtünmeye karar verdiğini gazetemize anlattı. Sizi bu güzel röportajla baş başa bırakıyoruz.

‘EMRE İTAAT ETMEMEK CANIMI YAKMAYA BAŞLAMIŞTI’

Örtünmek istemelerine rağmen bu kararını erteleyenler var. İlk olarak bize nasıl örtünmeye karar verdiğinizi ve bunda neyin etkili olduğunu anlatır mısınız?

O kadar çok nimetle lütuflandırılıyoruz ki Yüce Allah tarafından… Her gün yeniden yaşama imkanı sunuluyor hepimize.  Milyonların açlıktan hayatını kaybettiği bir dünyada çeşit çeşit yemekler yiyebiliyoruz, istediklerimizi alabiliyoruz, seviyor, seviliyoruz, gönlümüzce yaşayabiliyoruz… Saymanın bile mümkün olmadığı bunca lütfün şükrü nasıl yapılabilirdi? Günlerce secdeden kalkmasam yine belki yediğim bir lokmanın şükrünü yapmış sayılmayacakken, O’nun emrettiklerini yerine getirip, rızasını kazanmanın derdine düşmeliydim. Biliyordum ki, tesettür de Allah’ın emirlerinden biriydi ve bu emre riayet etmemek canımı yakmaya başlamıştı. Herkesi memnun etmek için çabalıyorduk, misafirlerimizi hoş tutmak için türlü ikramlar hazırlıyorduk, çocuklarımızı, eşimizi memnun etmek için bir dediklerini iki etmiyorduk… İş yerinde patronun, müdürün dediği hep öncelikliydi. Bir arkadaşımız bir şey istese “hayır” diyemiyorduk… Peki ya bizi yaratan yüce Allah’a kul olmanın gerektirdikleri?... Bu düşünceler zaman zaman gelip gidiyordu zihnime. Bu sefer geldi, peşimi bırakmadı. Beynimi meşgul etti durdu ve beni hayatımı gözden geçirmeye yöneltti. Çok şükür ki bu seferki düşünceler Allah’a bir adım daha yaklaşmama vesile olacak kararı almamda cesaret verdi. 

TESETTÜR BANA HUZUR VE GÖNÜL RAHATLIĞI VERDİ

Tesettüre girdikten sonra çevrenizden ve sizi tanıyanların olumlu veya olumsuz nasıl tepkileriyle karşılaştınız?

Tesettür maneviyatın bir parçası ve manevi yolculuğumda sadece bir adım olduğunu düşünüyorum. Daha kat edecek çok uzun bir yol var. Ama 30 sene sonra örtünmek nasıl bir duygu diyenlere bir “tamamlanmışlık duygusu” diyorum ben. Bende hissettirdiği duygu, büyük bir huzurdu, büyük bir gönül rahatlığı… Beni öyle görenler hiç olumsuz bir şey söylemedi. “Sanki hep örtülüymüşsün gibi hiç farklı gelmedin bize.”  diyenler oldu. İlk örtülü olarak dışarı çıkarken 3 yaşımdaki kızımla birlikteydim. En çok şaşırdığım da bir kez bile “Anne neden örtündün?” diye sormaması. Eşim bu durumu, aldığım kararın fıtrata uygun olmasından kaynaklandığını söylüyor. Kesinlikle katılıyorum, kendimle barışık bir insandım ama örtününce kendimi çok daha güzel hissettim. Yakın çevremden hep olumlu tepkiler alsam da sokakta yürürken ya da bazı sosyal çevrelerde farklı bakışlarla karşılaşmadım değil. Ama bunu umursamamak ve kendi kararında sağlam olmak çok güzel. Hiç tereddüt duymadım çünkü kararımın dayandığı nokta çok sağlamdı: Allah rızası… Gittiğim bir yerde, üzülerek “Neden kapandın?” diye sormuştu bir genç hanım. Ben de “Tabii ki Allah rızası için, başka neden olabilir ki?” dedim. “Hani tarikata falan giriyorlar ya.” demişti. 

Bunu söyleyen kişinin böyle düşünebilmesi büyük bir eksikliğin ve ön yargının sonucuydu. Kimi insanların, birilerinin baskısıyla bu kararı aldığımı düşündüğünü gördüm. Dinimizin gerektirdiği düşüncesi pek geçerli olmuyordu kimi zihinlerde. Bu devirde örtünen kişi ya eşinin baskısı ya da belli grupların baskısı yüzündendi onlara göre. Oysa zaten bir farz ibadet bu, neden bir sebep aranıyordu ki? 

MÜSLÜMANLIK BİR LÜTUFTUR

Kalbim temiz deyip örtünme kararını erteleyenler var, böyle düşünceler içerisinde olanlara neler söylemek istersiniz?

Kemal Sayar’ın çok güzel bir cümlesi var: “Light Müslümanlıklar yaşıyoruz.” diyor. Kesinlikle katılıyorum bu düşüncesine. Günümüzde “Kalbim temiz benim” deyip hiçbir şey yapmak zorunda olmadığımızı düşünüyoruz. Oysaki en başta Allah’ın emirlerine sırtımızı dönerek o kalbi kirletmeye başlıyoruz. Eğer “Elhamdülillah Müslümanım.” diyorsak, bu lütfun hakkını vermemiz lazım. Bunun hakkını vermek nasıl olur? Önce Kur’an ahlakı ve Peygamber Efendimizin (sav) yaşayışını hayatımızın merkezine almakla olur. Bu da insanı Allah yolunda doğru kararlar almaya yönlendiriyor çok şükür. Rabbim bu yolda gayretlerimizi artırsın inşallah. Nefis her an tetikte ve bizi kendi istekleri yönünde inandırmak istiyor. Kur’an ve sünnet bize neyi nasıl yapacağımızı zaten söylüyor. Doğrusunu bilip yapmamak ya da yapamamak ayrı bir durum, İlahi emirleri kendi kafamıza göre yorumlayıp, değiştirmek bambaşka bir durum. İkincisi insanı şirke götürür maazallah. Rabbim rızasına uygun yaşamayı nasip etsin hepimize. 

TESETTÜR BİR ZIRH GİBİDİR

Tesettür Allah’ın bir emri ve çelikten bir zırh gibi insanı kötülükten koruyor. Bu bağlamda tesettür ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Allah rızası için atılan her adımın gerçek karşılığının Allah katında olduğunu düşünüyorum. Ama O öyle büyük bir yaratıcı ki, onu hayatın merkezine alınca bu dünyamızı da güzelleştiriyor çok şükür. Manevi olarak bir huzur gelince insanın içine, mümkün mü kötülüklerden korunmamak? Hakkını vererek örtünmek kadını kötülüklerden bir zırh gibi koruyor, evet. Bir de şunu fark ettim. Örtünmek kadını ailesine ve yuvasına daha çok bağlıyor. Günümüzde her çabamız keyfiyet için. Daha rahat olmak için. İnsan nefsi de rahatlık istiyor, “İstediğin gibi dışarıya çık, istediğini yap.” diyor. Sıcak havalarda örtünmek nefse zor geliyor. Ama o sıcak, bunaltıcı bir havada eve gelip de, kıyafetlerini değiştirmek, rahatlamak, helal dairede bir kadının istediği gibi giyinebilecek olması bence onu evine, yuvasına bağlayıcı bir güzellik. Bir kadının en kıymetli güzelliklerini eşi için saklaması da bence eşiyle arasındaki bağı kuvvetlendiriyor. 

RABBİMDEN ETKİLENDİM

Tesettür kararınızı anlatırken “Merak edenlere cevap olsun: Bütün kâinatı kusursuzca ayaklarımın altına seren, eksiklerime rağmen lütuflarını hiç eksiltmeyen Rabbimden etkilendim” diyorsunuz. Bu bağlamda bir kadın neden örtünmelidir?

Böylesi kusursuz hayatlar yaşıyorken etkilenmek için Allah’tan başka bir sebep aramak çok anlamsız geliyor bana. Sabah gözlerimizi açtığımızda bizden önce uyanan ve hizmetimize amade bir kainat görüyoruz. Güneşiyle, kuşuyla, çiçeğiyle, yeşiliyle… Yüce Rabbimiz “Kullarım uyanacak.” diye bütün kainatı her gün yeniden seriyor ayaklarımızın önüne. Her gün bir nevi ölüm olan uykudan uyanıp, yeniden doğuyoruz dünyaya. Şöyle bir baktığımızda, ailelerimizi, sağlığımızı, maddi manevi sahip olduklarımızı hak etmek için ne yaptık? Yüreğimize müthiş bir evlat sevgisi koyan Rabbimizin bize nasip ettiği yavrularımıza anne baba olabilmek için ne yaptık? 

Rabbimizin “Habibim” dediği Kâinat Sultanı Efendimiz (sav) bir kuru hasır üzerinde uyurken, bir hurma ile günlerini geçirirken; tıka basa dolan midelerimizle, dışarılara taşan dolaplarımızla ve koca koca eşyalarımızla ne kadar da şükürden uzak yaşıyoruz. Bizler aciz insanlar olarak, ama sahip olduklarımıza şükretmeyerek, aczimizin farkında olmadan Allah korusun Rabbimize karşı daha bir nankör olmuyor muyuz? 

BİR GÜN GELECEK CAN BEDENDEN GİDECEK

Son olarak örtünme kararının geciktirenlere neler söylemek istersiniz?

Dünya hayatına verdiğimiz meyle bakınca Ömer Hayyam’ın şu dizelerini oldukça manidar ve etkileyici buluyorum:

“Niceleri geldi, neler istediler. Sonunda dünyayı bırakıp gittiler...

Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler.
Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek, bir gün gelecek ki can bedenden gidecek,
Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün...  Zira senin üstünde de otlar bitecek.” 

Biliyoruz ki, bu yaşadığımız dünya imtihan dünyası, Efendimizin (sav) tabiriyle bir ağaç gölgesinde soluklanmışız gibi kısa bir süre için bu dünyadayız. Yolcuyuz, bu misafirlik her an bitebilir. Ne zaman biteceğini bilmiyoruz belki ama biteceği kesin. Bu kadar kısa süreliğine bile olsa dünya telaşesi içinde koşturuyoruz da ilelebet kalacağımız diğer taraf için neden gayret etmiyoruz? 

O’NUN RIZASI İÇİN BİRAZ DA BUNALSAK ÇOK MU?

Örtünmek belki biraz zahmet gibi geliyor insana. “Sıcaklarda bunalırım, evlenemem, iş bulamam…” gibi düşünceler geliyor insanın zihnine. Nefis bu, rahat bırakır mı? Hem Allah’ın verdiği onca nimeti rahatça kullanıyorken, O’nun rızası için biraz da bunalsak çok mu? Ateşin içinde Hz. İbrahim’i yakmayan Allah, O’nun rızası için adım attığımızda her işimizi kolaylaştırıyor. Yeter ki O’na teslim olabilelim. Ahir zaman, Efendimizin(sav) tabiriyle; fesat ve fitne devri… Kolay değil belki ama biraz dua, biraz gözyaşı içinde olabilsek, tefekküre salabilsek kendimizi, iç dünyamız O’na ulaşacak. 

Beden dünyayı, ruh Sahibi’ni istermiş. Bedenimizin istekleriyle bir mengeneye sıkışmış halde ruhlarımız. O yüzden ne kadar işimiz olsa da eşimiz olsa da, çok paramız malımız mülkümüz olsa da mutlu değiliz. Ruhumuz O’nu istiyor. 

Bence tesettür önce insanın yüreğinde başlıyor. Sonrasının hissettirdiği ise huzur dolu bir tamamlanmışlık duygusu… 

HAYIRLI İŞLERDE ACELE EDİNİZ

Bu kararı hayatına geçirmek isteyenlere öncelikle acele etmelerini tavsiye ederim, geciktirdikçe vesveseler artıyor. Efendimiz de diyor ya “Hayırlı işlerde acele ediniz.” 

Şunu önemli gördüğüm için tekrarlamak isterim: Tesettür kalpte başlıyor. Başörtüsü bunun bir adımı. Yani başörtüsü takmayıp da kalpten iman eden çok kadın var ya da başörtülü olup da imanında ciddi eksikler olan. Bunu biz bilemeyiz ve ancak kendimizden sorumluyuz. Her gün kendimizi ve yaptıklarımızı, yapmadıklarımızı gözden geçirmek gerekiyor. Bize düşen, Allah’a yaklaşmak için hep yeni bir adım atma gayreti içinde olmak.  “Bir günümüzün diğerinden farklı olması” ilkesiyle ilmimizi artırmanın her iki dünya için de doğru kararlar aldıracağını inanıyorum. Rabbim hepimize O’nun bize lütfettiklerinin farkında bir ömür nasip etsin, yolundaki gayretlerimizi artırsın.

Gonca Anıl Kimdir?

Gonca Anıl, 1982 Isparta doğumlu. Üniversiteyi İzmir’de okudu. Denizli’de yüksek lisansını yaptı. 6 yıl özel sektörde çalıştı. Çalışma hayatına kızının doğumuyla ara verdi. Tekstil Mühendisliği diploması ve işletme yüksek lisansı sonrasında emanetlerine sahip çıkabilmek için çalışmamayı tercih etti. 2 yıl yerel bir radyoda “Renkli Yağmur” adında program yaptı. İstanbul’daki bir yayınevi için evden redaktörlük yaptı. Her fırsatta okumaya ve yazmaya çalışıyor.  Yazıları bir takım yerli ve ulusal dergide ve çeşitli internet sitelerinde yayınlanmaktadır. Tüm yazılarını topladığı blog adresi www.renkliyagmur.com 

Şimdilerde Sosyoloji bölümü ikinci sınıf öğrencisi... Denizli’de yaşıyor. Evli ve iki kız evladı var.