Kahire’nin doğusunda yer alan Rabia’dan Gazze’nin doğusunda yer alan Şucaiyye mahallesine kadar yara bir, akan kan birdir. Mısır’daki askeri darbeye karşı gösteri ve yürüyüş yapanlara karşı saldırı ve cinayetleri düzenleyen üst akıl ile ülkede meydana gelen ve tarihe 14 Ağustos katliamı olarak geçen cinayetten bir yıl sonra Filistin’in Gazze bölgesini dağıtmaya güç yetirebileceğini düşünerek ona karşı hareke geçenler aynıdır.

Şucaiyye’deki katliam ve barbarlık Rabia’da yaşanan cinayet ve katliamlara çok benziyor. Her ikisi de insanlığa karşı işlenmiş bir cinayettir. Her ikisinde de olabildiğince sivillere zarar verilmesi hedeflenmiştir. Bununla direniş göstermek isteyenlerin başına neler gelebileceği gösterilmiş, sonrakilere ders ve ibret olması amaçlanmıştır.

Her iki cinayet ve katliamda da sözüm ona uluslararası vicdan komaya girdi ya da güç dengelerinin insafına kaldı. Artık hak ve adalet ölçü olmaktan çıkmıştır. O nedenle katiller ödemek zorunda kalabilecekleri faturanın kendilerini korkutacak boyutta olmayacağını, hatta kendilerini rahatsız edecek boyutta bile olmayacağını gayet iyi biliyorlar.

İsrail ve Mısır diplomasisinin Filistin direnişini yok etmek için son derece koordineli çalışması ve birlikte hareket etmesinin, siyasi olarak Amerika ve İsrail; ekonomik olarak da Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteklediği şer cephesinin Mısır ayağının darbe karşıtlarına karşı yapacağı kanlı baskın için uydurdukları yalan tersanesine dayandığını gösterdi.

Kanlı baskından önce basın yayın yoluyla birçok yalan haber hazırladıklarını ve pazarladıklarını görüyoruz. Bunlardan biri, eylemcilerin öldürdükleri asker ve polisi gömmek için toprağın altında yer yaptıkları iddiası daha doğrusu yalanıydı. Böyle bir uydurmayı yapabilen ve yalan söyleyen Mısır rejimi Filistin direnişini avlamak için bu kez kolları sıvadı ve adını “girişim” koyduğu bir rolle ortaya çıktı. Sözü edilen girişimin sahibi, daha doğrusu onu İbraniceden Arapçaya tercüme edip kamuoyuna sunan kişi, direnişi “İsrail’e karşı karadan, denizden ve yerin altında yapılan düşmanca çabalar” olarak değerlendirmesi bu rejimin mantığını ve üstlendiği rolü yansıtıyordu.

Bunlar yerin altındaki haberleri vermede mahir, cinayetlerden önce havayı uygun hale getirmekte ise oldukça uzmandırlar. Ancak bir şeyleri gözden kaçırdıkları da bir gerçektir. Çünkü onların Rabia Meydanı’nı dağıttıkları gibi Gazze’yi dağıtma rüyalarını gerçekleştirmeleri neredeyse imkânsızdır. Gazze barışçıl gösterilerin yapıldığı yer değildir. Siyonist sömürgecilerden kurtulma ve özgürleşme mücadelesinin başlangıç ateşidir.

Günlerdir Mısır’ın ateşkes girişiminin tuzak olduğunu söylüyorum. Bununla kahraman direnişi oldukça sinsi ve alçak kapanlarına sıkıştırmak istiyorlar. Direniş güçleri Siyonistlerin talimatıyla dayatılan ateşkesi ya kabul edecek ya da darbe ve işgal koalisyonunun sunduğu bu ateşkes çağrısını reddedecektir.

Bu durumda direniş kendi eliyle iki seçenekten birini yazacaktır: Ya siyasi ve ahlaki olarak intiharını getirecek şekilde geri adım atacak ya da Filistinlileri bekleyecek cehennemden sorumlu olacağını kabul edecektir.

Çok geçmeden şer cephesinin ateşkes girişimiyle aslında Gazze’yi tamamen yok etmeyi ve her taraftan ona saldırmaya zemin hazırlamayı planladıkları anlaşıldı. Çünkü direniş güçlerinin ateşkesi reddetmelerinden sonra işgalci askerler bütün barbarlıklarıyla Gazze sınırına çılgınca yığınak yapıp onu yok etmek için hazırlıkları hızlandırmaya ve ardından saldırılara başladılar.

Önemli bir not kaldı. Gazze’nin Rabia ile kardeş olmasının ötesinde bir bağı yoktur. Gazze asla Rabia değildir. Gazze ayakta kalmaya devam edecek, bizi katledenleri bozguna uğratacak, içerde ve dışarıda oyun tezgâhlayan düşmanlardan bölgeyi temizleyecektir. 

Vail Kandil / Filistin Haber