israil’in 7 Temmuz’dan beri sürdürdüğü Gazze saldırılarında bugüne kadarki en saldırgan tutumunu takınıyor. 31 Temmuz’a değin çoğu çocuk olmak üzere bin 359 Filistinli’nin yaşamını yitirdiği saldırıların çok kanlı olmasının israil’in Hamas karşısında verdiği 110’u aşkın son derece eğitimli komando kaybı olduğunu belirten Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkanı Filistin uzmanı Prof. Birol Akgün, “israil, kendi ölülerini gizlemek için çocuk kanını kullanıyor. Çocuk cesetleri haber olunca ölen israilli askerleri kimse konuşmuyor” dedi.
Hamas’a göre 110 asker
Akgün, Hamas karşısında tahmin ettiğinden büyük bir direnişle karşılaşıp, tünelleri yok edemediği gibi 110’dan fazla askerini kaybederek büyük moral bozukluğu yaşayan israil’in hedef değiştirdiğini söyledi. Gazze’ye yönelik stratejinin milimetre bile olsa yeni yerleşim yerlerini elde etmek olduğunu anlatan Akgün, ağır kayıplar sonrasında israil’in sivillere yönelerek hedef saptırdığını anlattı. israil kaynaklarına göre 56, Hamas’a göre ise 110 israilli askerin yaşamını yitirdiği saldırıları değerlendiren Prof. Akgün, şöyle konuştu:
Tarihinin en ağır kayıpları
“israil’in saldırı politikası, Filistin’in iradesini kullanamaması üzerine kurulmuş. Fakat israil, bugüne kadarki Arap savaşlarında bile vermediği kadar ağır insan kaybı aldı. Şimdi de israil, BM tarafından ‘Vurmayın’ diye 17 kez koordinatları verilen BM okulunu vuruyor ve çocukları öldürüyor ki, israil’in bilindik saldırganlığı ve Filistinlilerin ölümü haber olsun; israilli askerlerin Gazze’de uğradıkları bozgun haber olmasın. Yani saldırı bir anda israil’in kayıpları gizlensin saldırısına dönüştü. Çocuk cesetleri haber olunca ölen israilli askerleri kimse konuşmuyor. Oysa tarihinin en ağır kaybını veriyor. “
Sivil ölümlerinden dolayı Hamas’ın israil askerlerine dönük saldırı propagandasının önüne geçmek için mutlu olduğunu belirten Akgün, “Aynı zamanda Hamas’ın hiçbir şekilde saldırı durmadan ateşkesi kabul etmemesi de israil’i çıldırtıyor. Hamas’ın şu andaki direniş gücü dünyada yankılanmasın diye israil çaba gösteriyor” dedi.
İNTİFADA OLUŞURSA ARAP BAHARI GELİR
İlki 1987’den 1993’e, ikincisi 2000 yılından 2005’e kadar süren İntifada’nın 3’üncüsünün yaklaştığını belirten Prof. Akgün, şu değerlendirmede bulundu: “Eğer 3. İntifada çıkarsa, bu sadece israil - Filistin arasındaki sorun olmaktan çıkar. Bu sınırdan çıkarak, bütün Arap coğrafyasını etkileyecek dinamiği yaratır. Mısır’da ikinci bir Tahrir olayı ile, Sisi’nin gidişinden yeni bir iç savaşa, Arap Baharı’nın durdurulduğu zannedilen Arap ülkelerindeki yeni bir hareketlenmeye başlar. Öncelikli hedef de, bu noktada Ürdün olur. Bir süre daha israil’in çok ağır kayıplar verdirerek Hamas’ı durdurmasını isteyecekler. Körfez ülkeleri de Tel Aviv kadar bunu istiyor. Ama Hamas ve diğer örgütlerin direnişi sürerse, o zaman bu körfez ülkeleri ellerindeki petrol gücüyle ABD’ye ‘israil’i durdur, iş bize yayılacak’ baskısını yaptırırlar.“