Hizbullah ve Kürd Meselesi hep merak edilen hususlardan olagelmiştir. Kürd Kamuoyunun ve Kürdistan coğrafyasının nabzını tutmayı hedefleyen sitemiz, bu çerçevede yaşanan gelişmelere ve aktörlere ilişkin değerlendirme ve analizlere yer verecek ve objektif bir şekilde sorunların çözümüne katkı sunacak

Kürd Kamuoyunun ve Kürdistan coğrafyasının nabzını tutmayı hedefleyen sitemiz, bu çerçevede yaşanan gelişmelere ve aktörlere ilişkin değerlendirme ve analizlere yer verecek ve objektif bir şekilde sorunların çözümüne katkı sunacaktır. Bu doğrultuda “Türkiye’de Kürdistan Konferansı” adlı analizle ve Irak Kürdistanı gibi Kürdistan’ın diğer parçalarından etkin haberlerle yayınını sürdüren sitemiz, “Hizbullah ve Kürd Meselesi” başlıklı analizle sizlere yeni bir pencere açıyor…

Hizbullah ve Kürd Meselesi

Hizbullah ve Kürd Meselesi hep merak edilen hususlardan olagelmiştir. Kürdistan merkezli 30 yıllık tarihsel geçmişe sahip, yüzlerce “Şehidi” (hareketin kendi tanımlamasını esas alarak), Avrupa ülkelerinde iltica ve benzeri sebeplerle bulunan binlerce mensubu, bazı zamanlar yirmi binlere varan soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulanı, binlerce 10 yıl ve daha uzun süreli cezaevi yatanı ve halen yüzlerce tutuklusu (ki 400 civarında olduğunu bir kısım araştırmalar neticesinde biliyorum) ve bazı göstergelerden anlaşıldığı kadarıyla yüz binlerce takipçisi bulunan bir hareketin özellikle yaşadığı merkez ve karşı karşıya bulunduğu sorunlara ilişkin perspektif ve bakış açısı büyük önem taşımakta ve dost-düşman herkes tarafından merak edilmektedir.

Doğrusu Hizbullah’ın sadece Kürd Meselesi’ne ilişkin değil onlarca durum, düşünce ve soruna ilişkin bakışı da merak konusudur. Zira 30 yıllık tarihsel geçmiş, yaşananlar ve gelinen aşama bizlere Hizbullah hareketinin zannedildiği gibi alelade, marjinal, fundamentalist ve sloganik bir hareket olmadığını, aksine köklü bir düşünsel altyapıya, sosyolojik ve siyasal anlamda kayda değer bir bakış açısına sahip olduğunu göstermektedir.

Hizbullah’a ilişkin araştırmalarda bulunan kimseler bunun böyle olduğunu hemen fark ederler. Zira ortada neredeyse 30 yıllık tarihini bir devlet titizliğiyle kayda alıp muhasebeye ve çözümlemelere tabi tutmuş bir hareket olduğu görülmektedir.

Ne yazık ki bu sosyal ve siyasal gerçeklik objektif dini-sosyolojik ve siyasal analizlere tabi tutulmamış ve hareketin egemen güçler ve diğer güç odaklarınca sürekli susturulduğu, sesinin kısılmaya çalışıldığı kamuoyunca gözlemlenmiştir.

Bununla beraber özellikle geçmiş yıllarda hareketin illegal varlığının da etkisiyle zorunlu kaldığı gizlilik stratejisi, Kürd Meselesi gibi birçok konuya ilişkin bakış açısı ve yaklaşımının da kamuoyunca öğrenilmesine engel olmuştur.

Bu kısa mukaddimenin ardından konunun fazla dağılmaması ve uzamaması için sadece Hizbullah yöneticilerinden Sayın Edip Gümüş’ün 24 Ağustos 2011 tarihinde medyaya düşen bir kısım açıklamaları ışığında hareketin Kürd meselesinin kaynağı ve çözüm yollarına ilişkin bakış açısına değinmek isterim.

 

Hizbullah’a Göre “Kürd Sorunu”nun Kaynağı

Sayın Gümüş bahse konu açıklamasında “Türkiye’de bu güne kadar yaşanan sorunların büyük bir kısmı bizzat yönetenlerin eliyle oluşturulmuştur. Ülkenin herhangi bir yerinde çıkan bir sorunu, kaynağına inip en uygun yöntemlerle çözme imkânı varken, bu sorunu büyütme, dallandırıp budaklandırarak bundan yeni sorunlar çıkarma çabaları bir asra yakındır Kürdler konusunda neredeyse gelenek halini almıştır.” diyerek sorunun yönetim ve yöneticilerden kaynaklandığına ve yaklaşık bir asırdır bu şekilde devam ettirildiğine işaret etmekte ve bu konuda net bir şekilde egemenleri ve egemen zihniyeti sanık sandalyesine oturtup mahkûm etmektedir.
 


Kemalist Rejimi Asıl Kaygılandıran Husus Kürd Halkının İslam’a Olan Bağlılığı Oldu

Sayın Gümüş açıklamasının devamında “Ülke nüfusunun önemli bir bölümünü Kürdler oluşturmaktadır.” dedikten sonra ülkede yeni bir düzen kurmaya çalışan Kemalist zihniyetin halkımızın İslam’a olan bağlılığından kaygı duyduğunu ifade etmektedir.

Açıklamasına devamla “Kürd halkının dinine karşı hassasiyet ve samimiyeti herkesin malumudur. Ülkede yeni bir düzen kurmaya çalışan Kemalist rejimi başlangıçta en fazla kaygılandıran Kürd halkının İslam’a olan bağlılığıydı. Kürd toplumunda rejimin zulmüne karşı ortaya çıkan ayaklanmaların ekseriyetinin dini karakterli olması, İslam’ın Kürd halkı nezdinde taşıdığı değer hakkında yeterince bilgi verecek niteliktedir. Şimdi de hem devlet hem de İslam ve Müslümanlara düşmanlığı kendine hedef edinen şer güç ve odaklar, onca çırpınışlarına rağmen Kürdleri, kimliklerinin ve varlıklarının en belirgin özelliğini oluşturan İslam’dan vazgeçiremiyorlar.” Diyerek gerek devletin gerekse de İslam düşmanlığı temelinde konumlanan güç ve odakların halkımızın İslamî kimliğiyle uğraşmaya devam ettiğine işaret etmektedir.

Bir halkın bünyesiyle uğraşmanın türlü türlü sorunlara sebebiyet vereceğini öngörmek de güç değildir. Ne yazık ki bünye üzerinde oynanan oyunlar ve bünyenin kimliğini tahrif ve tağyir etme çabaları da sorunun önem arzeden bir başka cihetini oluşturmakta ve Sayın Gümüş de bu hususa işaret etmektedir.

Kanımca Kürd Meselesi’nde üzerinde durulması gereken en önemli hususların başında bu gelmektedir. Zira bünyeyle oynamak dengeyi sarsar ve onulmaz sonuçlar doğurur. Bu çerçevede Türkiye’nin Kemalizm serüveninden ve Arap âlemindeki yıkıcı akımların akıbetinden ders alınmalı ve aynı süreçlerin Kürd coğrafyasında yaşanmasına mahal verilmemelidir.



Hizbullah, Ak Parti ve Kürd Meselesi

Kürd meselesinde merak edilen bir diğer boyut da Ak Parti’nin Kürd açılımına yaklaşım tarzını Hizbullah’ın nasıl değerlendirdiği hususudur. Hizbullah yöneticisi Gümüş bu hususa, bahse konu açıklamasında şu şekilde değinmektedir: “Yıllarca devam eden inkâr ve zulüm siyasetinden sonra Ak Parti, ülkenin en büyük problemlerinden biri olduğunu dile getirdiği Kürd sorununu çözmek için zahiren yoğun bir çabanın içerisine girdi. “Kürd Açılımı” adıyla başlattığı ve büyük bir itinayla yürütmeye çalıştığı iddialı projesi, en son elinde kaldı. Son gelişmeler ve yapmaya çalıştıkları, kendisinden önceki hükümetlerin yaptıkları yanlışlardan ders çıkarmadığını ve şimdiye kadar yapılan hataları tekrar etme gibi bir yöne kaydıklarını göstermektedir.”

Sayın Gümüş şu an yaşanan çatışmalı sürecin başına denk gelen bir zaman diliminde medyada yer alan açıklamalarında Ak Parti’nin inkâr ve zulüm siyasetini sonlandırma iddiasıyla ortaya çıktığına işaret etmekte lakin gelinen aşamada bu iddia ve projenin başarısızlıkla sonuçlandığına değinmektedir. Sorunun Pkk sorununa indirgendiğine işaret edilen açıklamada silahlı güçlerin güçlendirilmesi, özel harekât ve benzeri gelişmelerin mevcut hükümetin önceki hükümetlerin yaptıkları yanlışlardan ders çıkarmadığına işaret ettiğine değinilmektedir.

Bununla beraber Sayın Gümüş’ün bu beyanatlarından sonra basına yansıyan Mit-Pkk görüşmeleri de hükümetin soruna makul bir yaklaşım içerisinde olmadığını, sorunu salt “Pkk Sorunu” temelinde ele aldığını ortaya koydu… 
 


Çözüm Ne Şekilde Olacak?

Hizbullah’ın Ak Parti politikalarına ilişkin değerlendirmeleri yukarıda yer alan değerlendirmelerle son bulmuyor. Sayın Gümüş hükümete ve Kürd meselesinde aktif rol oynayan diğer etki odaklarına çözüme ilişkin tavsiyelerde de bulunuyor: “Bu ülkede Kürdüyle Türküyle yaşayanların kahir ekseriyeti Müslümandır. O nedenle var olan her soruna ilk önce İslam gözlüğü ile bakılmalıdır. İslam bir şeye cevaz vermişse veya bir işin yapılmasında İslami olarak bir sakınca yoksa, o işi yerine getirmede veya bir hak varsa onu vermede hiçbir tereddüde girilmemelidir. Bunun için değişik hesaplar içine girmeye ve korkmaya gerek yoktur. Bu anlamda ne yapılması gerekiyorsa cesurca işe girişilmelidir. Allah (cc)’ın insanlara, kavimlere, ırklara vermiş olduğu temel haklar kendilerine teslim edilmedikçe bu tür sorunların köklü bir çözüme kavuşması imkânsızdır.

İslam ölçü alınınca meselenin çözümü için atılacak adımlarda Allah’ın (cc) yardımı kazanılır ve bu da beraberinde başarı ve muvaffakiyet getirir. Ancak İslam ölçü alınmaz ve Müslümanlar hesaba katılmazsa ve bunun aksine İslam ve Müslümanlara düşmanlıkta sınır tanımayan, din, inanç ve kültürde Müslüman Kürtlerle hiçbir ilgisi ve benzerliği bulunmayanları memnun etmek üzere plan ve programlar geliştirilirse bunun neticesi her zaman hüsran olacaktır. Hatalı ve yanlış tüm yaklaşımlardan Müslüman halkımız zarar göreceği gibi bu plan ve projelerin sahipleri de zarar görür.

Özetle ifade etmek gerekirse, Müslüman Kürd halkının probleminin çözüm yolu dini değerlerinde saklıdır. Bunları esas almayan hiçbir çözüm sonuç vermeyecek, huzur ve selamet getirmeyecektir. Kimse hiçbir şey yapmazsa bile Müslüman Kürt halkı geçmişte Kürt âlimlerinin yaptığı gibi yine İslam dairesi içindeki geleneklerine, göreneklerine ve değerlerine sahip çıkacak, kültürünü koruyacak, dilini koruyacak ve Müslümanca yaşamaya devam edecektir inşaallah.”

Bu satırlarda sorunun çözümüne ilişkin öncelikle halkın Müslüman kimliğine vurgu yapılmakta ve Müslüman halkların karşı karşıya bulundukları sorunların, bu kimlik gerçeği çerçevesinde ele alınmasıyla çözülebileceğine işaret edilmektedir.

Bununla beraber özellikle şu cümlelerin ehemmiyet arzettiği aşikardır: “İslam bir şeye cevaz vermişse veya bir işin yapılmasında İslami olarak bir sakınca yoksa, o işi yerine getirmede veya bir hak varsa onu vermede hiçbir tereddüde girilmemelidir. Bunun için değişik hesaplar içine girmeye ve korkmaya gerek yoktur. Bu anlamda ne yapılması gerekiyorsa cesurca işe girişilmelidir. Allah (cc)’ın insanlara, kavimlere, ırklara vermiş olduğu temel haklar kendilerine teslim edilmedikçe bu tür sorunların köklü bir çözüme kavuşması imkânsızdır.”

Sayın Gümüş, açık ve net bir şekilde sorunun kaynağını ve çözüme ilişkin cemaatin perspektifini ortaya koymakta ve İslam’ın cevaz verdiği hiçbir şeyin engellenemeyeceğini, pazarlık konusu yapılamayacağını ifade etmektedir. Hakların iadesinde ve güvence altına alınmasında tereddüt olmaması gerektiğini, başkaca hesapların güdülmemesi lüzumunu ve cesareti nazara veren Hizbullah yöneticisi, bu noktada hükümete tavsiyelerde bulunmakta ve Allah’ın insanoğluna bahşettiği temel hakların teslimi ve güvence altına alınması sağlanmadan sorunların nihayete ermeyeceğine işaret etmektedir.

Hizbullah’ın Kürd meselesine ilişkin yaklaşımını konu edinen yazımızı bu şekilde sonlandırırken, daha fazla uzamaması için en son yapılan basın açıklamasında yer alan paragraflarla yetindiğimi, konunun daha detaylı ve pratiğe ilişkin tafsilatlarının daha etraflı makaleler ve sosyolojik araştırmalarla başka çalışmalara havale edilmesi gerektiğini belirtmek isterim.

kaynak: bangaheq.net