İZMİR - Güneydoğu’da 90’lı yıllarda  PKK, MİT, JİTEM ve Emniyet güçlerinin yaptığı baskı, sindirme ve hukuksuzluklardan binlerce mütedeyyin şahıs etkilendi. Sadece camide Kur’an dersi verdiği ya da İslami hizmet yaptığı gerekçesiyle binlerce Müslüman, Hizbullah Cemaatine üye olma iddiasıyla cezaevlerine konuldu. O dönemde henüz gençliğinin baharında olan Sedat Şeran da, Diyarbakır’da İslami hizmetleri nedeniyle yakalanarak cezaevine atıldı.

Eylül 1994 yılında kendisi bir gece çalıştığı işyerinden sivil polisler tarafından alınır. Ardından bilinmeyen bir yerde 35 gün boyunca acımasızca işkencelere uğrar. Kendisine işkence altındayken zorla bazı belgeler imzalatılarak, bazı suçlar yükletilir. Sedat Şeran, ardından tutuklanır ve birçok cezaevi dolaşır. Mahkemesi 14 sene boyunca devam eder. 2007 yılında mahkeme, apar topar kendisi ve arkadaşlarına Hizbullah Cemaati adına faaliyet yürüttükleri iddiasıyla müebbet hapis cezaları verdi.

“Bütün suçu camide Kur’an dersi vermekti”
20 yıldır oğlunun özlemiyle yanan acılı baba Hayrettin Şeran İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) konuştu. Hayrettin Şeran, oğlunun tek suçunun İslam’ı yaşamak olduğunu belirtti ve şunları ekledi: “Sedat, 6 Eylül 1994 yılında gözaltına alındı ve ardından tutuklandı. Bütün suçu camide Kur’an dersi vermekti. Yakalanan başka birinin ‘onu tanıyorum’ demesiyle birlikte çalıştığı gevrek fırınından gece saatlerinde alındı. 35 gün gözaltında kaldı. Gözaltındaki sürede de işkence gördü. İşkence gördüğüne dair raporu da var. Cezaevinde girdiğinde 20 yaşındaydı. Bütün suçu Müslüman olması, camide Kur’an dersi vermesiydi.”

“Cezaevi yolunda çok çile çektik”
Oğlunun ziyaretine gitmek için çok çileler çektiklerini ifade eden Hayrettin Şeran, “Oğlum 35 gün gözaltında kaldıktan sonra Bingöl cezaevine girdi. Ben uzakta olduğum için annesi onu ziyarete gidiyordu. Elbette ki zorluklar yaşadığı oluyordu. Bazen yatacak yeri yoktu. Hatta öyle oldu ki, kardeşleri onu 15 yıl göremedi. Sırasıyla önce Bingöl, sonra Mardin cezaevine girdi. Oradan da Diyarbakır Cezaevine gönderildi. Ben ve annesi şeker hastası olduğumuz için müracaat ettik. Şuanda İzmir Kırıklar F Tipi Cezaevinde bulunuyor.” dedi.

İşkence gördü, felç geçirdi, mahkemesi 14 yıl sürdü...
Oğlunun yaşadığı hukuksuzlukları bir bir anlatan Şeran, şunları söyledi: “İşkence gördükten sonra vücudunda patlayan yerler oldu. Bunun için 3 yıl tedavi gördü. İlaçlar alındı. Kısmi felç geçirdi. Üzülmeyelim diye bize de söylemedi. Tahmin edersem o hastalığın bir kısmı halen kendisinde var. Şimdi öyle bir durum oldu ki, tam 14 yıl mahkemesi devam etti. Terör örgütü üyeliğini dahi kabul etmemesine rağmen kendisine müebbet hapis cezası verildi. Bu kanunsuzluktur, yasadışılıktır. Hükümetten bir şeyler yapmasını bekliyoruz. Eğer haksız bir hata yapılmışsa bunun düzeltilmesini istiyoruz. Ben, çocuğum ceza aldığı halde şimdiye kadar onun suçsuz olduğunu biliyorum. Oğlum, ‘ben suçsuzum, biz kurban olarak seçildik ve bize ceza verdiler’ diyor. Sadece o değil, onunla birlikte ceza alan birkaç arkadaşı daha var.”

“90’lı yıllarda birçok insan öldürüldü”
90’lı yıllarda bölgede çok sayıda kişinin öldürüldüğünü söyleyen Şeran, “O dönem herkes biliyor ki, Güneydoğu`da çok kötü şeyler yaşadı. Allah hayatını kaybeden insanların annesine babasına sabırlar versin. Çünkü o dönemde epey bir kayıp oldu. Bu dincidir, yok bu İslamcıdır diye birçok insan hayatını kaybetti.” diye konuştu.

"Annesinin taziyesine ancak yarım saat izin verildi”
Yıllarca oğlunun hasretiyle yanan eşinin taziyesinde oğluna ancak yarım saat izin verildiğini anlatan Hayrettin Şeran, “Elbette ki, cezaevi yakın olduğu halde 2 vasıta değiştiriyorum. O halde bir günüm gidiyor. Gidip görmemiz de sadece bir saat. Oğlumun üzüntüsünden annesi hastalandı, ben hastalandım. Annesi vefat etti. Annesinin vefat ettiği dönemde taziyeye gelmesi için iki saat verilmesine rağmen ancak yarım saat bıraktılar. Geldi ve geldiği gibi de gitti. Bu çifte standartlık niye? Taziyeye gelirken de, 100`e yakın emniyet mensubuyla beraber geldi. Zaten 20i yıldır benim çocuğum içerde. Sanki kaçacakmış gibi, 100 polis ve jandarma eşliğinde getirildi” diyerek yaşanan hukuksuzluğu eleştirdi.

"Oğlum gençliğini cezaevinde geçirdi”
Oğlunun adeta gençliğinin çalındığını belirten Şeran, ortada bir delil olmamasına rağmen 20 yıldır cezaevinde olduğunu vurguladı. Şeran, şöyle konuştu: “O cezaevine girdiğinde ana annesini, amcasını kaybetti. Sonra dedesini kaybetti. O içeriye girdiğinde doğmayan çocuklar şimdi benim boyumu aşmış. Oğlum gençliğini cezaevinde geçirdi. Suçlu olmuş olsa inanın derim ki suçludur. Öyle bir şey ki, çocuğum sadece Kur’an dersi verdi diye cezaevine giriyorsa, bu adaletsizliktir, kanunsuzluktur. Dosyasında hukuksuzluklar muhakkak ki, vardır. Ortada delil de yoktur. Evet kendisine yüklenen bir suç var. Ama bu suçlarla onun bir ilgisi yok.” 

“Bu çifte standart kalksın artık”
Balyoz ve Ergenekon davalarında ceza alanların serbest bırakılmasının çifte standart olduğunun altını çizen Şeran, “Eğer Ergenekon’da terör örgütü olarak insanlar ceza alıp serbest bırakılıyorsa, benim oğlum da terör örgütü suçlamasıyla ceza aldı, niye bırakılmıyor? Onlara bu müsamaha gösterilirken, neden İslami kesime bu gösterilmiyor. 20 yıldır cezaevinde. Bugüne kadar cezaevi yönetimleri dahi onlardan şikayetçi değil. Ama onlar geri plana alınıyor, diğerlerine farklı bir müsamaha gösteriliyor.” şeklinde konuştu. 

“Çocuklarımızı artık serbest bırakın”
Hükümete de seslenen Hayrettin Şeran, “Hükümet çocuklarımızı bıraksın. Onları ayrı tutmamaları lazım. Bugün PKK de terör örgütüdür, oğlum suçlu olmadığı halde onu da terör örgütü üyesi olarak kattılar. Dolayısıyla diğerlerine gösterilen müsamaha diğerlerine de gösterilsin. Sadece benim oğluma değil, tüm İslami kesimlere gösterilsin. 20 yıldır oğlum içerde, bundan sonrasını görür müyüz, görmez miyiz onu da bilmiyorum. Acaba onun çıktığını görebilecek miyiz?” sorusunu sordu. 

“Abimi 15 yıl boyunca göremedim”
İLKHA muhabirine konuşan Sedat Şeran’ın kardeşi Mehmet Şeran’ın anlattıkları ise bir aile dramını ortaya çıkardı. Mehmet Şeran, abisini 15 yıl boyunca görmediğini belirtti. Şeran, “Abim cezaevine girdiğinde ben 10 yaşındaydım. 15 yıl boyunca onu görmedim. İzmir’e geldiğinde abimi görmeye başladım. Zaten en son buraya gelmesinden sonra bir sene önce Ramazan bayramında gittim. Konuşacak bir şey yoktu. Onu görmemişsin, huyunu suyunu bilmiyorsun, konuşacak bir mevzu yok. Birbirimize 2 yabancı gibi olduk. Bir saatlik görüşte toplam 10 dakika konuşamıyorduk. Çünkü konuşacak mevzu bulamıyorduk.” açıklamasında bulundu. 

“Abim büyük hukuksuzluklar yaşadı”
Kardeş Mehmet Şeran, abisinin büyük hukuksuzluklar yaşadığını vurgulayarak, “İşkence altında imzaladığı suçlar var. Ama delilleri yok. Mahkemesi zaten 14 yıl sürdü. En son zaten dosyayı kapatmak için müebbet verdiler dosyadaki herkese. Öylece bitti. Bütün cezaevlerinde olan herkes afla çıkmak istiyor. Uzun süre cezaevinde yatanların arzusu bu. Eğer af çıkarsa bu herkes için sevindirici olur.” dedi. (İlyas Yıldız - İLKHA)