“Çağrı TV, yayında” haberini önce arkadaşlardan sonra abonesi olduğum Doğruhaber Gazetesi’nden okudum.
Çağrı, denilince aklıma, nedense “Çağrı filmi” gelir…
Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen filmin, o ilk günkü izlediğim görüntüleri hâlâ zihnimde taptaze güncelliğini kuruyor…
Zira, hayatın tüm safhalarda olduğu gibi sanatsal alanlarda da niyet, halis ve rıza-i lillah için olunca yapılan işler/meşguliyetler verimli ve bereketli oluyor.
Bu düşüncelerle, yayın dünyasına ‘merhaba’ diyen Çağrı TV’nin karşısına geçip, henüz test yayınını izlemeye koyuldum…
Mübalağa etmeden ifade edeyim; gözlerim yaşardı…
Dahası ‘gözlerim yaşardı’ demek eksik kalır, basbayağı ağladım/ağlıyordum..
Yalnız ben değil, ailece birlikte izlediğimiz için aynı duyguyu hep birlikte ailece hissettik…
Ve inanmış bir aile olarak bu “ÇAĞRI” ya hep birlikte, “EVET” dedik ve katıldık…
Yani anlayacağınız bundan böyle, ailece televizyon izlerken mahcup olmayacağız, ekrana sinsice enjekte edilen ve virüs gibi gelen kötü görüntülerin şerrinden emin televizyon izleyeceğiz.
Ailenin bir reisi olarak, televizyon izlerken, kötü görüntülerle karşılaşırız, diye bir elim yüreğimde diğer elim televizyon kumandasında olmayacak çünkü biz bundan böyle bizleri temsil edecek bir televizyon/ÇAĞRI TV izliyor olacağız.
Ve bundan böyle televizyon izlerken günahkar değil, zakir olacağız….
Zira dün akşam ÇAĞRI’yı izlerken, gayrı ihtiyari benim de dudaklarımda salât, selam sözcükleri döküldü. Yalnız benim değil henüz beş yaşındaki kızım bile “Taleal Bedru Aleyna” yı okumaya başladı…
Bir anda n’olduysa; henüz test yayınında olan ÇAĞRI’yı izlerken ailece “salat-selamı” dilimize pelesenk ederek, farkından olmadan -aslında tamamen farkından olarak- bir taraftan televizyon izlemenin keyfini çıkartırken diğer taraftan da yaptığımız şeyin ibadete dönüştüğünü gördük.
Hâsılı kelam ÇAĞRI’nın ÇAĞRI’sına kendimizi kaptırıp -bilerek ya da bilmeyerek- ÇAĞRI kervanına dâhil olduk…
Sanat böyle bir işte…
Teknolojiyi iyiye kullanınca, her şey ibadet ve zikre dönüşüyor tıpkı kâinattaki her şeyin zikre dönüştüğü gibi.
Açık ifadeyle, bu sahada şimdiye kadar Müslümanlar yoktu…
Müslümanlar henüz yeni yeni inmeye başladılar bu sahaya.
Temennim odur ki, bu saha da -bundan böyle- ‘cirit atmak’ Müslümanların tasarrufunda olacaktır.
Zira Müslümanların girmediği sahada; günah vardır, şer vardır, huzursuzluk vardır, gazap vardır ve nihayetinde azap vardır...
Rabbim biz inanmış kullarını, Müslümanlarla beraber hareket eden, Müslümanlarla birlikte gülen, ağlayan ve Ümmet olma bilincini taşıyan kullarından eylesin…
Bu niyet ve düşüncelerle, ÇAĞRI’nıza kulak verdim ve tüm Ümmete hayırlı ve uğurlu olmasını dileyerek, emeği geçen herkesi kutluyor, başarılar diliyorum…
Şevket BAŞIBÜYÜK / doğruhaber