İSTANBUL - Başbağlar katliamının yıldönümü münasebeti ile Başbağlar Derneği’nin düzenlediği programa katılan davanın avukatlarından Cüneyt Toraman, Başbağlar katliamını ve dava sürecini İLKHA’ya anlattı. Toraman, Başbağlar katliamının derin devlet tarafından yapıldığını söyledi.
Başbağlar davasının örtbas edilerek kapatıldığını belirten Toraman,“Bu davanın üzerinde 21 yıl geçti. Olaydan sonra tetikçiler görgü tanıklarının vasıtasıyla yakalandı ancak failleri yakalanamadı. Hâlbuki tetikçilerden azmettiricilere ulaşmak mümkündü. Ancak Ankara’dan müdahale edildi. Adalet Bakanının kanalıyla tetikçiler, olayla ilgileri yok diye serbest kaldı. Ancak daha sonra bu tetikçilerin olaya katıldıkları gerçek isimleri ve kod isimleri ile tespit edildi ve bunlar pişmanlık yasası çerçevesinde bunu itiraf ettiler. Yani o olayın faillerini ve tetikçileri serbest bırakmış oluyorlar. 1998 yılında örtbas ettiler kapadılar. Yani 1993 yılında gerçekleşen bu katliamın hiçbir faili yargılanmadı. Sadece komşu köyden Alevilerden yer gösteren, yol gösteren, evleri tarif eden birkaç kişi bu terör örgütüne yardım ve yataklık eden bu terör örgütü de dediğim devletin içindeki derin yapı Ergenekon, JİTEM kimse artık yani kozmik odada bunların gerçek isimlerinin ayrıntılı olarak yazıldığına inanıyorum.” dedi.
“Sivas ve Başbağlar katliamını aynı kişiler yaptı”
Sivas ve Başbağlar katliamının aynı kişiler tarafından yapıldığını söyleyen Toraman, “Zaten Ergenekon Davasında gizli bir tanık Sivas katliamını ve Başbağlar katliamını aynı kişilerin yaptığını itiraf etti. Ama hiçbir ilerleme olmadı. Sadece Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla bu dosya da ortada kaldı öylece bekliyor.” ifadelerini kullandı.
Başbağlar katliamının faili meçhul olmadığını ifade eden Toraman, “Çünkü bu katliamın devlet içinde bir güç tarafından yapıldığına dair çok fazla delil vardır. Örneğin olay yerine bırakılan bir bildiride Sivas Katliamının intikamı alındı diyor. Ayrıca Sivas Katliamı 2 Temmuz’da, Başbağlar Katliamı ise 5 Temmuz’da yaşandı. Yani 3 gün içinde bu kadar geniş çaplı bir eylemin herhangi bir örgüt tarafından bu şekilde düzenlenmesi planlanması mümkün değil. Köyü basanların arasında takım elbiseli insanlar yani İstanbul Türkçesi ile konuşan insanlar vardı. Bundan dolayı olayın doğrudan doğruya PKK ile ilişkili olduğuna ben inanmıyorum. Belki PKK’nin içinde taşeronların kullanılmış olabilir, belki bazı sol örgütlerden taşeronlar kullanılmış olabilir ancak bu olayın faili doğrudan doğruya devletin içindeki derin yapılanmadır.” şeklinde konuştu.
“Alevi Sünni çatışması çıkarmak istediler”
Başbağlar ve Sivas katliamlarının amacının Alevi Sünni çatışmasını çıkarmaya yönelik olduğunu söyleyen Toraman, “Katliamın yaşandığı vakit karşı köyden gözlemci getiriyorlar. Normalde basit bir hırsızlık olayında herkes maske ile kimliğini gizlerken bu insanların kimliğini gizlemediler ve yüzlerine maske geçirmediler. Amaçları bunlar tanınsınlar sonra da bunlara karşı misilleme yapılsın. Alevi köylerine karşı misilleme yapılsın çatışma başlasın. Ve o an o psikoloji ile o acı ile bu olabilirdi. Ancak Başbağlar köylüleri bunu boşa çıkardı.
Hatta köylülere silah verilmek istendi. Biz size silah verelim dediler ancak tutanakla almak istedikleri için vazgeçtiler” ifadelerine yer verdi.
“Sivas katliamının mağdurları, faillerin bulunmasını istemediler”
Toraman son olarak, “Bu olay çok ince bir şekilde planlanmış. 3 gün arayla yaşanan bu iki olayın açıkça devlet tarafından işlendiği ortada. Sivas olayındaki mağdurlar olayın faillerinin bulunmasını asla istemediler. Devlet tarafından katledildiklerini bile bile yalancı şahitlikle olayı kapatmaya çalıştılar. Ama Başbağlar köylüleri ısrarla tetikçilerin ve tertipçilerin ortaya çıkarılmasını istiyor. Ben çıkacağına da inanıyorum. Zaten bunların tek tek isimleri de kozmik odada vardır.” diye konuştu. (Mehmet Ün/Fikret Kavgalı - İLKHA)