Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde asırlarca varlığından söz ettiren medreseler günümüzde de eğitime devam ediyor. Siirt’in Tillo ilçesindeki medreselerin dışında ilk sırada yer alan Diyarbakır’daki Suffe Medresesi talebe yetiştirmeye devam ediyor. Bölgenin en önemli isimlerinden olan Seyda Molla Hüseyin (92) ilerlemiş yaşına rağmen medreseye yapılan kayıtlarla da bizzat ilgileniyor. Seyda’nın elini öpen öğrenciler, alacakları Kur’an ve dini ilimler dersi ile bölgeye hizmet edeceklerini söylediler. Medrese imamlarından ve Molla Hüseyin’in oğlu Muhammed Tayyip Elçi, 2014 eğitim yılı için 200 öğrencinin kayıt yaptırdığını belirterek, “Kota koymasak zorlanırız” dedi. Ortaokuldan mezun olan öğrencilerin kayıt yaptırabildiği medresede, 7 yıllık eğitimin sonunda yetişen öğrenciler Diyanet İşleri Bakanlığı’nın sınavına giderek imam olabiliyorlar. 200 kadar öğrencinin yatılı olarak kaldığı medresede Kur’an-ı Kerim, Arapça ve temel İslam ilimler dersleri veriliyor.
 
Medreseler bölge için önemli
 
Medresenin hocalarından Muhammed Tayyip Elçi, “Kökeni Mescid-i Nebevi’nin Suffa’sına, hatta Dar’ul Erkam’a dayanan medreseler İslam tarihi boyunca çok büyük ilmî hizmetlere vesile olmuş mümtaz kurumlardır. Bu kurumlarda gerek Kur’an ve sünnet mihverli dini ilimlerde, gerek Kur’an ve sünnetin doğru anlaşılmasını sağlayan gramer ve belagat ilimlerinde ve gerekse felsefe ve pozitif bilimlerde tarihe adını altın harflerle yazdırmış bilginler yetişmiştir” dedi. Medreselerin resmen tanınması gerektiğini ifade eden Elçi, “Öğrencinin de mezuniyeti neticesinde, geçerli ve iş imkânı sağlayan, bir diploma sahibi olma gibi bir şansı ve niyeti olmadığından öğrenimini sırf ilim elde edebilmek, dinini öğrenmek ve öğretmek gayesiyle yapar. Bunun için de gecesini gündüzüne katarak okur” diye konuştu.
 
Baskılara rağmen kaldık
 
Medreselerin tarihi geçmişiyle ilgili bilgi veren Tayyip Elçi şunları söyledi: “Tarih içerisinde büyük hizmetler ifa etmiş medreseler, cumhuriyetin kurulmasından hemen sonra yasaklanmalarına rağmen bazı fedakâr âlimlerin azmi ve inançlı halkın desteğiyle her türlü baskı ve mezalime direnerek hayatta kalmayı başarmışlar ve günümüze kadar gelebilmişlerdir. Kendilerine alternatif olarak kurulan resmi kurumlarla mukayese edildiğinde bazı yönlerden eksikleri olsa da medreselerin, her şeye rağmen, birçok alanda hala iyi bir performans ortaya koydukları ve kendilerine has bazı meziyetlere sahip oldukları görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında resmi eğitim kurumları medreselerin boşluğunu dolduramamıştır. Medreseler çok güzel ham halde cevher üretirler.” Medreselerin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde faaliyet gösteren bu hasbî ve gönüllü eğitim kurumları dinî, içtimaî, ahlakî ve ilmî alanlarda çok önemli roller üstlendiğine değinen Elçi, şu bilgileri verdi: “Bölgenin geçirmiş olduğu birçok travmaya rağmen hala dinî hissiyat bölgede daha ağır basmaktadır. Tevhid-i Tedrisat kanunuyla (1924) illegal bir zemine itilen medreseler devletin yasakçı zihniyetiyle büyük bir yara aldıysa da tamamen ölmedi. Devletin her türlü kanunî takip ve psikolojik baskısına rağmen halkın desteği ile aksak bir şekilde de olsa faaliyetine devam etti. Medrese en ağır darbeyi modernitenin bölgeye girmesiyle aldı. Modernitenin ürünü bölgedeki menfî gelişmelerin, medresenin zayıfladığı ve öncülük rolünü kısmen kayıp ettiği döneme denk gelmesi tesadüfî değildir.”
 
Medreselere statü verilmeli
 
Cumhuriyetin kurulmasından ve Tevhid-i tedrisatı kanunun kabulünden sonra ilga edilen medreseler çok zor şartlarda, tarassut ve takibat altında ayakta durmaya çalıştığını belirten Elçi, “Ama bu zor süreci atlatmaya çalışırken de epeyce hırpalanmış ve bir takım problemlerin oluşması engellenememiştir. Gerek yaptığımız istişareler gerek şahsi izlenimlerim neticesinde tespit ettiğimiz bazı problemleri; medreseyle ilgili, müderris ile ilgili ve talebe ilgili diye üç kısma ayırıp şöyle sıralayabiliriz:  Medreselerin müfredat, metodoloji ve program sorunu, Medreselerin mekân sorunu, Medreselerde sınav sisteminin olmayışı, İcazetlerin hak etmeyen bazı kimselere de verilmesi, Medreselere zeki öğrenci kazandıramama, Medreselerin ders araç-gerecinden ve teknolojik imkânlardan mahrum olması, Medreselerin hiçbir hukuki statüye sahip olamaması” dedi.
 
BARIŞ VE KARDEŞLİĞİN TEMİNATIYIZ
 
Medrese ile ilgili bilgiler veren Tayyip Elçi, “Müderrisin aynı zamanda cami imamı olması, halka vaaz ve hutbe irat etmesi, düğününde-tasasında halkla beraber olması, gerektiğinde kadılık görevini yürütmesi, çevresindeki hemen her türlü problemin çözümü için merci olması, iaşesinin halk tarafından sağlanması, tedrisatın cami veya cami bitişiğinde olması, öğrencilerin iaşesinin genelde köy/mahalle halkından -ratıp veya tayin denen usulle- sağlanması, Ramazan aylarında öğrencilerin köylerde imamlık yapması, gibi hususlar medrese mensuplarıyla halk arasında kuvvetli bağların oluşmasına vesile olmuştur. Medrese toplumun dinî ve ahlakî yapısını güçlendirdiği gibi toplumun bilgilenmesi eğitilmesi, sosyal barışın sağlanması, kardeşlik duygularının pekiştirilmesi ve insanlarda helal ve haram bilincinin pekişmesinde rol oynar.” dedi.
 
Star