DİYARBAKIR - Ramazan ayına girilmesiyle beraber Filistin ve Filistinlilere yönelik saldırılarını artıran İsrail’in tavrını Müslümanlar olarak anlamakta artık zorluk çekmediklerini belirten Özgür Kudüs Platformu Başkanı Mehmet Eşin, bu kirli savaşta Müslümanların karşısında bir devletin değil, bir çetenin olduğunu, dolayısıyla devletler için bağlayıcı olabilecek kuralları tanımamasının garipsenmemesi gerektiğini söyledi.
Filistin`de, Müslümanlara yönelik yapılan son saldırıları İlke Haber Ajansına değerlendiren Eşin, bölük pörçük hale gelmiş olan Filistinli grupların bir araya gelişlerinin İsrail`in pek de arzulamadığı bir durum olduğunu dolayısıyla böyle bir zeminin oluşmaması için elinden geleni yapacağını belirterek, bu konuda tüm Filistinlilerin daha duyarlı olması gerektiğini altını çizdi.
Özgür Kudüs Platformu Başkanı Mehmet Eşin`in Diyarbakır bölge temsilcimiz Fikret Özkan ile yaptığı röportaj;
İsrail`in takındığı tavır ve devletler hukuku…
İsrail’e bir devlet gözüyle bakılmaması lazım. İsrail bir çetedir. Şuan ki cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, genelkurmay başkanları… Bunların hepsi birer çete üyesi gibi davranıyor. Dolayısıyla karşımızda bir hukuk devleti yoktur. Yani bir çete vardır. Ve bu çetenin ne yapacağını kestirmek kesinlikle zordur. Yaptığının karşılığının kendisine ödetilmeyeceğini bilirse, yapmayacağı şey yoktur ve kendisince gerekli gördüğü her şeyi yapar / yapmaya çalışır.
İsrail hukuktan anlar mı?
İsrail geri adım attığı zaman hukuk böyle gerektirdiği için değil, geri adım atmak zorunda kaldığı için geri çekilmiştir. Daha önce Müslümanlara yaptığı saldırılarda Gazze’den çekilmiş ise, oradaki direnişi kıramadığından dolayıdır. Dolayısıyla İsrail’i durduracak tek yetenek oradaki direniştir.
İsrail son günlerde neden bu kadar tedirgin ve saldırgan?
Son günlerde ki olaylara gelirsek; Şuan Hamas’ın İslami Cihad`ın ve diğer kuruluşların bir araya gelmesi İsrail’in tüm planlarının suya düşmesi demektir. İsrail gücünü, kuvvetini Müslümanların bölük pörçük olmalarından alıyor. Bunu İsrail Müslümanlardan daha iyi anlamış durumda maalesef. Müslümanların zayıflığı aralarında birlik, beraberlik olmadığından dolayıdır. Dolayısıyla İsrail, elbette ki karşısında tek parça olmuş, tek vücut olmuş bir Filistin halkını istemiyor. Hamas’ın, İslami Cihad`ın ve diğer grupların bir araya gelmesi İsrail’in işini zorlaştırdı.
Filistin meselesi ve Müslümanların gündemi…
İsrail’in Müslümanlara saldırması için Müslümanların bir direniş göstermesine gerek yok. Doğrusu İsrail’in bahaneye ihtiyacı da yok. Ne zaman isterse Gazze’ye saldırıyor. Şuanda Gazze yaşanan durumlar Suriye, Irak ve Mısır da yaşanan olaylardan dolayı arka plana düştü. Kudüs 2`nci plana düştü. Oysa Gazze`de bir insanlık dramı yaşanıyor ve bu dram hiç bitmedi. Şuan Gazze’de Hamas hükümeti 6 aydır, Gazze’de ki memurların işçilerin maaşını ödeyemiyor. Ki bu sayı 40 bin işçi dolayında.
İsrail`in değirmenine su taşıyan bölünmüşlük ve dünya kamuoyunun algısı
Bugün dünyanın her tarafında İsrail’e karşı Filistin halkını destekleyen ve Filistinlilerin haklı olduğunu savunan insanlar olabilir. Neticede burada mağdur bir halk ve bu halkın toprağını işgal eden bir çete vardır. Ancak birilerinin onları haklı görmesi değil, Filistinlilerin uygulamaları ile haklılıklarını ortaya koymaları lazım. Bu dediğimiz şeyin olabilmesi için de bunların birleşmesi lazım. Ortak noktalarını, ortak faydalarını bir araya gelerek ortaya koymalı ve İsrail’e karşı birleşmeleri artık kaçınılmaz olmuştur. Birleşmeden de dünya kamuoyundan da destek almaları mümkün görünmüyor. Neticede kendi aralarında bile anlaşamayan bir topluluk görüntüsü veriyor.
Birlik / Beraberlik ama nasıl ve ne üzerine?...
Ancak Filistinli gruplar arasında meydana gelecek birliktelik koltuk sevdasına kurban edilmemeli. Hatırlanacağı üzere Filistin 10 yıl önce bir tek parça olarak seçime girmiş ancak seçim sonuçlarının hazmedilememiş olması Filistin`i de Filistinlileri de bölünme noktasına hatta düşmanlık noktasına getirdi. Maalesef Müslümanların düşmanı emperyalist Batı dünyası yıllardan beri Müslümanları demokrasi ile uyutmaya çalıştılar. Yıllarca demokrasi var. Seçime girin kendisinizi bu şekilde ifade edin diyerek telkinlerde bulundular. Tabi o dönemlerde Müslümanlar henüz iktidara gelebilecek güce kuvvete sahip değillerdi ve böyle bir çağrının da karşılık bulamayacağını onlarda çok iyi biliyorlardı. Ancak son dönemlerde Müslümanlarda bir güç olarak ortaya çıkıp demokrasiyi hedeflerine ulaşma adına bir araç olarak kullanıp iktidara gelme yolunu denemeye başlayınca batı ve batının uşakları homurdanmaya başladılar. Böyle bir durumda da tabir caizse kendi putlarını yemeye başladılar. Meşru bir hükümet olan Hamas işbaşına gelince bu durum İsrail`in hoşuna gitmedi. Dolayısıyla HAMAS hükümetinin başarısız olması için tüm imkânlar devreye sokuldu. Bunda da başarılı olamayınca son olarak HAMAS`ı ve HAMAS`a destek verenleri, Gazze içerisinde hapsederek tasfiye etme yoluna gittiler.
ABD`nin `alçakça` açıklaması ve batının İsrail politikası…
Son zamanlarda İsrail`in yürüttüğü kirli savaş karşısında batının tavır değişikliği kesinlikle bir saf değiştirme olarak algılanmamalı. Aksine İsrail`in kirli tavrı karşısında bir nevi gazı düşürmek amacıyla zaman zaman farklı açıklamalar yapıyorlar. BM`nin alçakça bir saldırı söylemi gibi. Sonuçta İsrail`e askeri, siyasi, politik ve her anlamda destek veren Amerika’dır, Batı dünyasıdır, BM`dır. Dolayısıyla bu tür tavırlar `dostlar bizi pazarda görsün` seklinde bir açıklamadan öteye bir şey değildir. Eğer samimi olsaydılar İsrail`den desteklerini çekerdiler. Yani BM milletlerin şuana kadar İsrail`in aleyhine alınmış hiçbir kararı yok. Bunun yanında, onu kınayan kararların geçmesine de izin vermemiştir.
İsrail geçmişten bu yana kendisine karşı çıkabilecek ve halka önderlik yapabilecek konumda olan Filistinli önderlere hayat hakkı tanımamıştır. Şeyh Raid Salah` tutuklanması ve 1948 hareketinin yasaklanması da bu bağlamda atılan bir adımdır. Bu atılan adımlar ilk değil. Hatırlanacağı üzere daha önce de HAMAS liderlerine karşı yapılan eylemler var. Şeyh Ahmed Yasin’e Rantisiye sadece bir kaçı. Bunun gibi Gazze’de sürekli olarak katliamlar yapılıyor ve işgaller devan ediyor.Her gün yeni yerleşim yerleri açılıyor. İsrail`in bu tavrı da BM kararına aykırıdır. Maalesef Amerika olsun, Batı olsun bu konuda samimi değildir. Sadece bir gönül hoşluğu olsun diye yapılan açıklamalardır.
SİSİ ne kadar Meşru?
Bugün Sisi cumhurbaşkanı olabilir. Kendisine bu imkanı verenlerde şunu çok iyi biliyorlar ki; Sisi Mısır halkının hiçbir zaman meşru cumhurbaşkanı olmayacaktır. Bugün askeri cuntanın gücüyle o koltukta otursa bile o`nun geldiği yoldan gelenlerin o koltukta ne kadar kaldığını olda biliyor ve dolayısıyla kendini o kadar da güvende hissetmeyecektir. Her kes çok iyi biliyor ki Mısır`ın Meşru Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi`dir ve öylede kalacaktır. ( Fikret Özkan - İLKHA)