Hidayet Yılmaz / Doğruhaber

Reuven Shiloah 1946’da Mossad’ı Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda kurdu. Türkiye-İsrail arasındaki bağlantıyı kuracak kişide aynı şahıstır.

28 Ağustos 1958’de İsrail’in El Al Havayolları’na ait bir uçak sözde teknik arıza nedeniyle Yeşilköy Havalimanına indiğinde ambulanslar, itfaiye ekipleri uçağa doğru hareket eder.

Ambulanslardan biri nedense Hastaneye değil Ankara’ya doğru yola koyulur. Çünkü içinde İsrail Cumhurbaşkanı Ben Gurion ve Dışişleri Bakanı Golda Meir vardır. Amaç Başbakan Menderesle görüşmektir. Görüşmeyi tavsiye eden İran Şahı Pehlevi, görüşmeyi ayarlayan ise Reuven Shiloah’tır.

O dönem gizli yapılan görüşmeler Gurion’u tatmin etmiyordu.

Gurion: “Türkiye bize metres muamelesi yapıyor. Halbuki evlendik, evliliğimizi bir türlü açıklamıyor.” diyordu.

İşte böyle başlayan ilişkiler gün geldi öyle boyutlara taşındı ki Türkiye’nin bağımsızlığı flulaştı, müstemleke mi bağımsız mı olduğu seçilemez oldu.

Türkiye Mossad’ın üssü haline getirildi. İddialara göre Türkiye’deki İslamcılara karşı ortak mücadele vizyonu çerçevesinde operasyonlar dahi yapıldı.

Bu operasyonların bir numaralı hedefi ise medyatik saldırı, istihbari oyunlar ve local güçlerle bir türlü minimize edilemeyen Türkiye Hizbullahıydı!

Apo’nun başına Nairobi’de çuvalı geçiren Mossad, asıl büyük çuvalı Hizbullah’ın başına geçirmek istiyordu. Hatta Apo’yu yakalama karşılığında istenen şeylerden birinin de bu olduğu iddia edilir.

Ocak 2000’de Türkiye Gazetesine röportaj veren “MOSSAD’ın beyin kadrosunda yer alan terör uzmanı Eli Korman..” da bu savı doğrular nitelikte konuşuyordu. Korman özetle Türkiye’yi büyük tehlikeye (!) karşı uyarıyor ve yanınızdayız mesajı veriyordu. İki ülke arasında Hizbullah’a karşı ortak hareket edilmesi için zaten işbirliği anlaşmalarının yapıldığını itiraf etmekten de geri kalmıyordu.

17 Ocak 2000 öncesi ve sonrası tüm operasyonlar bu yüzden şaibelidir, korsandır ve hukuksuzdur. Bu operasyonları yapanlar kanunsuz bir iş yapmıştır ve ölmeden mutlaka yargı karşısına çıkartılmalıdırlar. Bunlar kendi insanına ihanet etmişler, başka ülke istihbarat elemanlarına alan açmışlar, görevi kötüye kullanmışlar, vatandaşlarını yabancı ülke istihbaratlarına teslim etmişlerdir.

Bunun peşini bırakmayacak cesur siyasiler, cesur gazeteciler, cesur hukukçular ve hepsinden önemlisi cesaretinden şüphe edemeyeceğimiz o cesur mağdurların bir adım öne çıkması lazım. Bu ülke bunları görmeden kimse kimseyi “Eski Türkiye” “Yeni Türkiye” ayırımına inandıramaz.

İşte bu korsan ve hukuksuz operasyonlarla gözaltına alınanlar Ebu Gureyb, Guantanamo ve Afganistan’da uygulanacak işkencelerin tümüne ilk maruz kalacak deneklerdir. Mağdurlar, işkencecilerin yeni yöntemleri için kobay olarak kullanıldıklarına inanıyorlar.

Sağlığını, uzuvlarını, hayatlarını kaybedenler oldu. Bu işkence taktiklerinin adresini artık herkes biliyor. Brifinglerle yargılatılıp tutsak edilenler cezalarını çektikten sonra da “aynı adresin” takibinden kurtulmadılar. Bu tutsaklar tahliye oldular diye “rahatsızlık duyanlar” düzlemine düşen abdestli, imanlı, alnı secdelilerin bu düzlemin, “güneydeki ülke” düzlemi olduğundan haberi oldu mu acaba?

İşte mezkûr operasyonlardaki rollerini ve Türkiye Hizbullahına karşı “güneydeki ülke”nin rahatsızlığını ifşa eden ifadeler!
Kamuoyunda Darbe Günlüklerinin sahibi olarak bilinen Oramiral Özden Örnek’in tuttuğu notlardan aktarıyorum:
Örnek`in 18 Ocak 2004`te tuttuğu notlarda yer alıyor. Özden Örnek’in oğlu Burak babasına anlatıyor:

“Burak bana şunları anlattı: (…) İsrail’e gittiğimde Ami Ayalon ile buluştum. Beni çok iyi karşıladı. Kendisine bize politik destek verin dedim. Peki dedi ve iki saat sonra üç kişi benimle görüşmeye geldiler (…) kendilerinin de Hizbullah ile sorunları olduğunu tutuklanan Hizbullah örgütü mensuplarının çıkarıldığını anlatmışlar…”

Burada “kendilerinin de Hizbullah ile sorunları olduğu…” itirafı ilgi çekici tabi!

Ami Ayalon İsrail’in en güçlü isimlerinden, İsrail istihbaratı Shin Bet’in eski başkanı, eski siyasetçi ve şagil yönetimin dışarıda gizli bağlantılarını kuran kişi.

İşin ilginç taraflarından biri günlükler bu kadar konuşulmasına rağmen Taraf’ın yayınladığı metinlerde Hizbullahla ilgili bölümün çıkarılıp üç nokta konulması. Ama gerçekler noktalarla gizlenemeyecek kadar güçlüdür ve bu gerçekleri yazacak kadar namuslu gazeteciler de hala var bu ülkede!