Bir süre önce arkadaşımla birlikte Rehber Tv ekranlarında yayınlanan ‘Umut Kapısı’ programını izliyorduk. İzlediğimiz bu bölümde dernek gönüllüleri yardım etmek için yoksul bir ailenin evine gitmişlerdi. Bu aile dul bir kadın ve yetim çocuklarından oluşuyordu. Her hallerinden çok sıkıntıda oldukları belli oluyordu. Program sunucusu evin annesiyle konuştuktan sonra o yetim çocuklardan biriyle konuşmaya ve ona bazı sorular sormaya başlamıştı. Çocuk da sadece ‘Babam sağ olsaydı..’ diyebilmiş ve cümlesinin sonunu getiremeden hıçkırıklara boğulmuştu. O masum çocukla birlikte yanındakiler de, biz de ağlamaya başlamıştık.
Ben ve arkadaşım bu ailenin haline çok üzülmüştük ve o gün kendi aramızda bir karar almıştık. Bundan sonra onlar gibi muhtaç ve yoksul ailelere yardım etmek için elimizden geleni yapacaktık. Bunu ancak, bizleri yoksulların varlığından haberdar eden ve onlara yardım edebilme imkânı sunan ‘Umut Kapısı’ ve buna benzer derneklere bağışlar yaparak ve bağışlar yapılmasını sağlayarak yapabilirdik. Bunun için en iyi fırsat olacak olan Ramazan ayını bekleyecektik. Ramazan ayı gelince çevremizdeki insanlara ‘Umut Kapısı’nın hayırlı çalışmalarını anlatıp fitre, zekât ve yardımlarını bu derneğe bağışlamalarını önerecektik. Nihayet Ramazan ayı gelmişti. Bu ayda yoğun bir çalışma bizi bekliyordu ama arkadaşımdan bir haber yoktu. Bir sabah erkenden çalan telefonumun sesiyle uyandım. Arayan arkadaşımdı. Telefonu açtığımda arkadaşım hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Hemen ne olduğunu sordum. Ağlamaktan konuşamıyor, sorularıma cevap veremiyordu. Çok şaşırmış ne olduğuna bir anlam verememiştim. Israrlı sorularım karşısında olan biteni anlatmaya başladı. Bu gece gördüğü rüyada Umut Kapısı Derneği’nin önünde bekleyen bir sürü yoksul görünümlü insanın olduğunu, bunların derneğin kapısını açmak için uğraştığını ve kendisinin de onların yanına yaklaştığını söyledi. O insanların ona öfkeyle baktıklarını, ‘Hani bize söz vermiştin, hani bize yardım edecektin! Bu kapıyı senin yüzünden açamıyoruz!’ diyerek ağlamaya başladıklarını ve tam o sırada kan ter içinde uyandığını anlattı.
Hayretler içinde kalmıştım. Arkadaşıma ‘Bu rüya ilahi bir ikaza benziyor, acaba yaptığın bir hata sebebiyle mi sana böyle bir rüya gösterildi?’ diye sordum. O da bana ‘Evet ben gaflete düşüp sözümü tutamadım. Çevremden birçok kişi bana fitre ve zekâtlarını vermek için muhtaç birilerini sordukları halde ben onlara ‘Umut Kapısı’ndan söz etmedim. Kendimce; şimdi o derneğe birçok bağış yapılıyordur. Bir sürü kişi bu ayda onlar için seferber olup çalışıyordur. Bana gerek yok. Benim sayemde yapılacak birkaç yardım olmasa da olur diye düşünürken Rabbime binlerce kez şükürler olsun ki daldığım bu gafletten böyle bir şefkat tokadıyla uyandırıldım’ dedi.
Arkadaşımın bu sözlerinden sonra artık her şeyi çok açık ve net bir şekilde anlayabiliyordum. Demek ki Rabbimiz bizden, rızası dâhilinde çalışan ‘Umut Kapısı’ ve ona benzer dernekleri sahiplenmemizi ve bu vasıtayla yoksul ve muhtaç kullarını sevindirmemizi istiyordu. Üzerimize rahmet kapılarının sonuna kadar açıldığı bu mübarek günlerde, bizler de yapacağımız yardımlarla ihtiyaç sahibi kardeşlerimize umut kapılarının ardına kadar açılmasına vesile olalım, ta ki bu sayede Rabbimizin rızasına erişebilelim.
Hafta`nın Yazısı: Arzu Aşkın Siverek / Yaş: 25