Tercihler insanın dönüm noktalarının ifadesidir. Hayatımızın kaçınılmazlarıdır. Tercih yaparken severek okuyabileceğimiz bölümleri seçmeliyiz. Gelişigüzel, duygusal tercihlerin pişmanlık getireceğini unutmayalım. Bu düşünceyle kazananların çoğu, okulu bitirememiş ya da bırakıp memleketlerine dönmüşlerdir. Tercihler hayatımızın gerçekleridir. Ev, araba, takı alırken hep seçici oluruz. Hayat bütün seçenekleri mümkün kılmaz. Sınırsızlıklar içinde sınırlı imkânlar sunar.
Tercih yaparken şu hususlara dikkat etmeliyiz: Puanlarımıza bakarak tercih yapmamalıyız. Başarı sıralamamızı referans almalıyız. Başarımız tutmasa da ilk beş tercihimizi hayallerimize göre sıralamalıyız. Bilgisayara bağlı kalmayıp tercih kılavuzunu da yardımcı olarak kullanmalıyız. Kılavuzdaki özel şartları, tüm teferruatıyla okumalıyız. Özel şartlara dikkat etmediğimiz takdirde kayıt yaptırırken sorun çıkacağını, bir yıl sonra puanlarımızın kırılacağını söylemekte fayda görüyorum.
Ailemizin ekonomik durumunu, kişiliğimizi, gideceğimiz şehrin yapısını gözeterek tercih yapmalıyız. Bir bağa sahip olup bir salkım üzüm verememenin üzüntüsünü yaşayanları dikkate alarak, diksiyon noktasında problemli olduğumuzu gözeterek, ekonomik problemleri olmayan kardeşlerimizin iyi üniversitelerde okumaları kendileri için avantaj olacaktır.
Tercih yaparken tercih sahibinin bir yıl boyunca emek sarf etmesini düşünerek duygu ve düşüncelerine saygı duymalıyız. Birçok düşünür, insanı ‘Her insan bir dünyadır’ diye tanımlamışlardır. Bu bağlamda insanları tek tornadan geçirerek düşünsel benzerliğe zorlamak mantığın ilkeleriyle uyuşmadığı gibi yaratılış gayesine de terstir. Yaradan: ‘’Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.’’(Hucurat 13) Yaradılışın muhtevasında çeşitliliğin olduğunu ve bunun da ilahi bir ilke olduğunu unutmayalım.
Sonsuz kudret sahibi, insanlara akıl vererek tercih hakkı sunmuştur. İnsan aklıyla her şeyi çözemese de danışarak sorunların çözümünü kolaylaştırabilir. Danışarak karar verme, Allahın buyruğu ve peygamberler mirası olduğu için ziyadesiyle önemseyip kurallaştırmalıyız.
Her şeyin kuralı olduğu gibi danışmanın da kendine göre kuralları vardır. Toplum olarak kuralsızlığı kural haline getirdiğimizden birçok sorunun çözümünden ziyade sorunu daha da sorunlaştırıyoruz. Örnekleyelim: Elimize bir nesne battığında yapmamız gereken tek şey hastaneye gitmek, bizler ise gelen geçen herkese müdahale ettiririz. Ya da kazada yaralanan insanlara yaptığımız bilinçsiz müdahaleyle hem hastaya hem de doktora sorun çıkartırız.
Bu çelişkiler hayatımızın her alanına sirayet etmiştir. Fıkıh sorularını Türkçe öğretmenine, Türkçe sorularını ise din kültürü öğretmenine sorarız. Bazı eğitimci kardeşlerimiz, soruların içeriğine bakmaksızın filozoflar gibi her soruya cevap verme zorunluluğu hissetmesi çeşitli hastalıklara sebebiyet vermiş, kaş yapma iyi niyetiyle insanların dünyasını karartmışlardır.
Yaptığımız sosyolojik araştırmaya göre toplumda en ciddi hastalıklar:
1- Yanlış insanlara adres sorma eğilimi
2- İnsanların da yanlış adres verme hastalığı
Bu anlayışa sahip insanların birbirini yanlış zeminde razı etme anlayışı, çağımızın en büyük problemidir. Bu sıkıntıların olmaması için her ilim sahibinin değerlendirmesini kendi formatında yapması gerektiğini düşünerek bu uğurda gayret sarf edenlere teşekkürü borç bilirim.
Selam ve dua ile…