20. yüzyılın en büyük İslami hareketi olan İhvan Cemaati’nin fikri yapısını bilmek bu hareketi daha iyi tanımak için elzemdir. Zira her oluşumun mücadelesinin kaynağı, fikri ve düşüncesidir. Denilebilir ki bir hareketin fikri, o hareketin ruhu nispetindedir.

İslam’a hizmeti gaye edinen her hareket gibi İhvan’ın da fikir örgüsünün temel dayanağı ve kaynağı Kur’an ve sünnettir. Bütün gıdasını bu iki temel kaynaktan alan her hareket, ebetteki sırat-ı müstakim olan dosdoğru yol üzeredir. İşte İhvan da bütün gücünü Efendimizin bize emanet bıraktığı bu iki kaynaktan alıyordu. Bazen Müslüman yapılar bu asıl kaynaktan uzaklaşır ve istikametten sapar. Bu kaynaklar yerine başka kaynaklara yönelmek suretiyle zihin bulandırılır ve şeffaflık kaybolur. Özellikle bu asırda maalesef bu hastalık daha da yaygınlaşmıştır. Belki de zaferin gelmeyiş sebeplerinden en önemlisi, düşüncenin bu kaynakların dışındaki başka şeylerle bulanmasıdır. Bu konuda Üstad Seyyid Kutup ‘Yoldaki İşaretler’ adlı kitabında sahabe ile günümüz Müslümanları arasındaki farkları şöyle anlatıyor: “Allah Elçisi yüreği bütün pisliklerden arınmış yepyeni bir nesil inşa etmek istiyordu. Beyni, düşüncesi ve bilinci, Kuran’ın içerdiği ilahi yöntemden başka şeylerden tamamen arınmış, saf, duru bir nesil…” Sonra şöyle devam ediyor: ‘’İşte o nesil sadece ve sadece bu kaynaktan susuzluğunu gideren bir nesildi. Tarihteki eşsizliği bu yüzdendi. Sonra ne oldu? Kaynaklar karıştı safiyet bozuldu! Bu neslin ardından gelen kuşakların beslenme kaynaklarına Grek Felsefesi ve Mantığı, Pers Efsaneleri ve düşünce biçimleri, Yahudi İsrailiyatı ve Hristiyanlık Mistizmi, bunların dışında kalan diğer kültür ve medeniyetlerin tortuları karıştı(…) İşte bundan dolayı o evsafta ikinci bir nesil kesinlikle gelmedi. O nesil ile öteki nesiller arasında açık farklılıktaki birincil faktörün, kaynakta meydana gelen bu bulanıklıkta olduğunda şüphe yoktur.” (Yoldaki İşaretler-Pınar Yayınları s.18)

Tabi ki beslenilen kaynak insanı şekillendiriyordu. İşte İhvan Cemaati, Seyyid Kutub’un işaret ettiği tehlikeyi fark eden ender hareketlerden biridir. Müslümanların Kur’an ve sünnetten uzaklaştığına işaret eden kurucu lider Üstad El Benna, daha cemaatin kurulduğu ilk günlerde açtığı mescitte Kur’an, tefsir, hadis ve siyer derslerine ağırlık vermişti. Ancak bu kaynaklarla beslenilen yeni bir nesille Müslümanlar muzaffer olabilirlerdir. Tıpkı ilk nesil gibi…

Yine 20. yüzyılda İslam’a yapılan en büyük saldırı ve bu yüce davada oluşturulmak istenen en büyük tahribat; bu inancın mabetlere hapsedilmesiydi. Mabetlere sıkıştırılan bir İslam, pek bir tehlike arz etmiyordu küfür açısından… Dolayısıyla Müslümanlar bu konuda ikna edilirse mesele bitmiş, tehlike bertaraf olmuştu. Zaten bu asırda hep şu zikrediliyordu: “İslam sosyal hayata hükmedecek bir yeterlilikte değil(hâşâ). Din ayrı, siyaset ayrı. Dini siyasete karıştırmamak gerekir. Din ayrı, hukuk ayrı.” İşte bu ifadelerle muhteva bulan zihniyete neredeyse Müslümanlar bile ikna olmuşlardı. Aslında bu, laiklik anlayışının tezahürüydü. Dini, hayattan koparıp sadece ibadetlerle sınırlamaktı asıl gaye. Ve bu gerçekleşirse İslam’ın özünde en büyük tahribat gerçekleşmiş olacaktı.

Ama Üstad El Benna ile başlayan İslami hareketler, laiklik anlayışının tezahürü olan mezkûr düşünceyi açık bir şekilde reddediyorlardı. Laiklik anlayışından beslenen sekülerizmin izlerini taşıyan bu düşünceye güçleri yettiğince, itirazlarını semavata işittirircesine karşı çıkmışlardı. Çünkü gerçek İslam, bunların dediği gibi değildi. Çünkü İslam, bir hayat nizamıydı ve hayatın bütün alanlarına hükmetmek istiyordu.

Bu dinin kaynağı ve rehberi olan Kur’an, bir hayat nizamı olarak inmişti. Bu kitabın açıklayıcısı ve tefsiri olan sünnet de aynı hakikati haykırıyordu. Hayır! Bu din sadece camii ve mescitlerde uygulanacak, onun dışında bir söz hakkı olmayacak bir din değildi. Bu din hayatın her alanında söz sahibi olmalıydı. Yüz yirmi dört bin peygamber bu hakikati haykırmıştı. Yüz binlerce ulema ve evliya bu uğurda mücadele etmişlerdi.

İşte Müslüman Kardeşler Cemaati’nin temel felsefesinde ve fikir bütünlüğünde bu hakikat vardı. İslam’ın hayatın tüm alanına hükmetmesi gerektiğini ve çok boyutlu bir yapıya sahip olduğunu Üstad El Benna, İslam’ı özetlediği 20 maddenin ilkinde şöyle diyor:

‘’İslam, hayatın bütün alanlarını içine alan şümullü bir nizamdır. O; hem bir devlet ve vatan, başka bir ifadeyle hükümet ve millettir. O; hem ahlak ve kuvvet, başka bir ifadeyle hükümet ve millettir. O; hem kültür ve hukuk, başka bir ifadeyle ilim ve hükümdür. O; hem madde ve servet, başka bir ifadeyle kazanç ve zenginliktir. O; hem cihat ve dava, başka bir ifadeyle ordu ve düşüncedir. Bunlarla birlikte o, aynı zamanda doğru bir akide ve sağlam bir birlikteliktir.”

Üstad Hasan El Benna, inandığı ve uğruna mücadele ettiği davasını bu ifadelerle özetliyor. Kurduğu cemaatle beraber bütün mücadelesindeki hedefi, İslam’ı bu bütün yönleriyle hayatın her alanında hâkim kılmaktı.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Müslüman Kardeşler, bütün ilhamını temel kaynaktan alıyordu. Özellikle İslam’ın sosyal, siyasal ve içtimai hayata hükmedemeyeceğini iddia edenlere şu ayeti kerimelerle cevap veriyordu:

“Allah bilir siz bilmezsiniz” (Nur 19)

“Size ilimden çok az bir şey verildi” (İsra 85)

“Yaratan hiç bilmez olur mu? Hâlbuki o Latiftir, Habir’dir” (Mülk 14)

İşte Allah’ın meydan okuması ve kendini ilahlık makamına yücelten zalim ve cahil insanlar! Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Ama Seyyid Kutup’un; “Keşke Allah bize bir toprak parçası nasip etse ve orda İslam’ın hükümleriyle hükmetsek de İslam’ın bu çağda hayata uygulanamayacağını iddia edenlere göstersem.” ifadeleri bizim de temennimizdir.

Gerçi asr-ı saadet ve sonraki İslam’ın hâkim olduğu altın çağlar ortada ama şunu ifade edelim ki inşaallah er ya da geç bu din yeryüzüne tekrar hâkim olacak ve yeryüzü zalim ve despotları İslam’ın bir hayat nizamı olduğuna ve beşeriyetin ihtiyaçlarına nasıl cevap verip adaleti tesis ettiğine şahitlik edeceklerdir.

Şüphesiz Allah’ın vâdi haktır ve pek yakındır…

söz & kalem dergisi haziran-2014 / Yusuf Çelik

http://www.sozvekalem.com/ihvan-hareketinin-fikir-orgusu/