2000’li yılların başından itibaren yükselen “Büyük Dörtlü” olarak nitelendirilen ve Brezilya, Rusya, Hindistan ile Çin’den oluşan BRIC ekonomileri, son 10 yılı aşkın dönemde gelişen ekonomiler arasında en gözde piyasalar haline gelmiştir. Söz konusu dönemde çift haneli büyüme rakamlarına dahi ulaşan BRIC grubunun son yıllarda zayıflamakta olan performansı ise, bu ekonomilerle ilgili soru işaretlerinin giderek büyümesine sebep olmaktadır.

Bu doğrultuda, milenyumun ilk yıllarından bu yana önemli bir testten geçen BRIC ülkelerinin, çeşitli dinamikler nedeniyle eski günlerine dönemeyeceği kabulü yaygınlaşırken, buna bağlı olarak alternatif piyasa arayışları da gündemden düşmemektedir. Bu arayışlara son dönemde verilen ve dünya çapında ses getiren cevaplardan biri ise, geleceğin 4 yeni ekonomisi olarak adlandırılan ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu MINT oluşumudur.

İç dinamikleri büyüme için oldukça avantajlı olarak nitelendirilen ve Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye’den oluşan bu grubun, ileriki dönemlerde BRIC’in pabucunu dama atabileceği düşünülmektedir. Bu minvalde MINT ekonomilerinin, BRIC tarafından geçmiş dönemde sergilenen performansa ulaşabilmesi konusunda ne denli başarılı olabileceği, bugün uluslararası piyasalarda en merak uyandıran konulardan biri haline gelmiştir. MINT ülkelerinin, gerek olumlu ekonomik görünümleri, gerekse sahip oldukları cazip nüfus, lokasyon ve emtia avantajlarıyla, gelecek on yıllar içerisinde hatırı sayılır bir kalkınma serüveni yaşayacakları tahmin edilmektedir. Öte yandan grup, ismine ilham veren taptaze fırsatlara kapı açtığı gibi, hiç şüphesiz, ülkeler bazında çeşitli zorlukları da bünyesinde barındırmaktadır.

Bu analiz çalışması BRIC ve MINT ekonomilerini, son dönemdeki gelişmeler ışığında mercek altına almakta ve geleceğe dair beklentileri ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra çalışma, mevcut bilgiler ışığında iki grubu kıyaslayarak yatırımcılar açısından MINT’in nasıl bir yeni soluk olabileceğini tartışmaktadır. 

Hatice KARAHAN/ SETA