Star gazetesinden Muharrem Coşkun, Tarihçi Prof. Ekrem Buğra Ekinci’yle Osmanlı’da Ramazan ayının nasıl karşılandığını konuştu. Ortaya ilginç bilgiler çıktı.

İşte o röportaj:

-Ekrem Hocam, Osmanlı’da Ramazanlar sarayda ve sokakta nasıl yaşanırdı?

Canlı bir Ramazan, herkes oruç tutar, herkes namaz kılar, herkes teravihe gider, herkes mukabele okurdu.. Din hayatın içindeydi. Devlet zaten şeriatı tatbik etmekteydi. Camide namaz kılan adamla, padişahın, fetva veren müftü ile mahkeme hakiminin arasında hiçbir fark yoktu. Hepsi şeriatın adamlarıydı. Yeniçeri askeri de böyleydi. Vergi toplayan da, nüfus katibi de..

Bütün protokol katılırdı

-Sarayda neler yaşanırdı?

Osmanlı padişahlarının Hırka-i Saadet ziyareti mühimdi. Topkapı Sarayı’ndadır. İlla Kadir Gecesi bütün devlet adamları nişanlarını takarlar, salavatlar getirirler, ruhani bir hava.. Bütün devlet protokolü orada.. Salavatlar getirilir, buhurlar yakılır, Hırka eskimesin diye üzerine mendil konularak herkes öper ve herkes öptükten sonra Hırka kaldırılır. Böyle renkli bir selamoni var. Daha sonra bayram selamonileri böyle.

Gerek Ramazan gerekse kurban bayramı, sarayda yabancıların kabulü, devlet adamlarının bayramlaşması, Harem halkının baramlaşması, şeklinde iki perde şeklinde icra ediliyor. Çok renklidir. Herkes üniformalarını giyer, madalyalarını takar bando çalar..

-Kandiller nasıl ihya edilirdi?

Kandilller.. Mevlid Kandili Osmanlı Devleti’nin çok ciddi bir bayramıdır. Bu kandilde Sultanahmet veya Ayasofya Camii’nde mevlid okutulur. Padişah bu mevlide mutlaka katılır. Bütün devlet adamları da merasim kıyafetleri ile katılırlar. Şekerin dağıtılması, şerbetin dağıtılması merasimi de yapılır. Buradaki merasimi gören yabancı seyyahlar büyük bir devlet merasimi yapıldığı zehabına kapılmıştır.

Mesai saatleri değiştiriliyor

-Ramazan ayı memur ve çalışanları nasıl etkiliyordu?

Ramazan’da işler hafifletiliyor. Zaten devlet memurlarına ve mekteplere tatil.. Memuriyetler hafifliyor, erken azad ediliyor.. Ramazana mahsus daha erken evlerine gidiyorlar.. Ramazandan bir ay öncesinden şehirler temizleniyor. Camiler temizleniyor, camilerin bir eksiği gediği varsa, bunlar tamamlanıyor.. Mum, kandil çok lazımdır, bu hazırlıklar yapılıyor, bunun için fermanlar işletiliyor belediye reislerine, o zaman kadılar belediye reisi.. Bu fermanlar, çerçevesinde şehirler Ramazan ayına hazırlanıyor.

Sanatçı ve vaizler serbest

-Ramazan eğlenceleri ne zaman ortaya çıktı peki?

Anlatılan Ramazan eğlenceleri sonradan ortaya çıkmıştır. Sultan Hamit devrinde. İttihat ve Terakki iktidara geldikten sonra, dini hayat biraz daha gevşemiş, tiyatrolar gördüğünüz gibi kantolu mantolu hale gelmiş, Osmanlıların kendilerine has eğlenceleri vardır, meddahlar, ortaoyunları, hayal oyunları gelir. Ortaoyunlarında bugünkü stand-up tarzı oyunlar da vardı. Derin espriler, hicivler, hatta politikacılar hicvedilirdi. Politikacılar da buna müsamaha gösterirdi. Osmanlıda sanatcı ve din adamlarının yaptığı hiciv ve tenkide dokunulmazdı. Din adamları vaazında da, politikacıları tenkid edebilirdi. Şer’i olarak tenkid ederdi. Hayal oyunu yani Karagöz mesela çok derin tasavvufi bir oyundu.. Sadece hükümet değil, bilim adamları, cemiyet de tenkid edilirdi..

TATİL CUMA GÜNLERİ İDİ

-Sarayda kadınlar ne yapardı?

Sarayda kadınlar dışarı çıkmazlar, kışın ise kadınların oyununa doyum olmazdı. Çengiler vardı. Aksaraylı Leyla, onun yetiştirdiği kızlar vardır, gelir size parodiler yapar. Saraya çağrılır eğlence tertib edilir. Sarayda tiyatro da vardır. Sultan Hamid dahi katılır. Piyesler oynanır. Ramazanın asıl geleneği şüphesiz, oruçtur, iftardır, teravihtir, sadakadır. İbadet ayında eğlence olmaz..

-Osmanlı’da tatil olur muydu?

Osmanlı’da resmi tatil diye bir şey yok. Medrese talebelerine, ders çalışabilmeleri, hususi hizmetlerini görebilmeleri için bir gün, arkasından iki gün tatil verilmiştir. Bu da en son Perşembe Cuma günlerinde kalmıştır. İnsanlar hazırlansın,camiye gitsin, vaaz dinlesin diye Cuma tatil idi..

DİNDARLAR AŞAĞILANDI

-Cumhuriyet sonrası bu hava nasıl etkilendi?

Cumhuriyet’ten sonra dini hayat zayıflamış, dindarlık itibarsız hale getirilmiştir. Dini hayatın renkliliğinden bahsedemeyiz, camiler boşalmıştır, oruç tutanların sayısı azalmıştır, İslamiyet kerhen varlığına müsaade edilen bir hayat tarzı olarak bir müddet yaşamıştır. 1950’den sonra ancak Menderes’le birlikte o yer altında gizliden faaliyet gösteren cemaatlerin kalabilen gelenekleri devam edebilmiştir.

-İnsanlar neden koptu ki dini hayattan..?

Tek Parti döneminde camiye giden adam aşağılanıyor, terfi edemiyor, cemiyette kötü muamele görüyor. Türkmenistan’da bugün camiler açık ama devlet kimlerin gittiğini biliyor, çocuğunu imam hatibe verenleri takip ediyor. Tek Parti devri de böyleydi. 13 milyon nüfuslu ülkede herkes birbirinin ne olduğunu biliyordu.

CAMİLERDE MUKABELE SAHURDA TEMCİD OKUNUR

-Osmanlıda vatandaş gününü nasıl geçiriyordu?

Ramazanda insanlar dükkanlarını açıyorlar ama daha erken evlerine gidiyorlar. Mukabele geleneği canlanıyor. Her gün, çeşitli camilerde mukabeleler vardır. Sahurda Ramazan davulcusu vardır. Sahur selası vardır, temcid okunur, ‘la havle vela kuvvete illa billah.. buna temcit derler.. İnsanlar Ramazana daha çok kıymet verirler.. Ramazan ayının tatlısı güllaçtır.