ŞANLIURFA- Mevsimlik tarım işçileri tüm İslam âleminin beklediği Ramazan ayını tarlada karşıladı. Ekmek parası kazanmak için kilometrelerce uzak diyarlarda sıcak güneşin altında çalışmak zorunda kalan mevsimlik tarım işçileri, hem çalışmak hem oruç tutmak zorunda kalıyorlar.
Türkiye’nin değişik illerinde mevsimlik tarım işçiliği yapmak için giden binlerce aile, memleketlerine para kazanarak dönmenin derdinde. Herkesin ibadetle geçirmeyi düşündüğü mübarek Ramazan ayını onlar tarlada çalışarak geçirmek zorunda kalıyor.
Sıcaklar mevsimlik tarım işçilerini kara kara düşündürüyor
İki tercih arasında kalan ailelerden bazıları eşyalarını yüklenip memlekete geri dönerken bazı aileler ise sıcağa rağmen çalışmayı tercih ediyor. Bu yıl tutulacak orucun yaz sıcağına denk gelmesi de mevsimlik tarım işçilerini kara kara düşündürüyor.
Elektrik yok buzdolabı yok; alışveriş yapacak bir yer dahi yok
Birçok aile çalışmanın verdiği zorluktan dolayı oruç tutamazken, bazı ailelerde sıcağa rağmen ibadetinden taviz vermeden çalışıyor. Aileler; elektriğin, buzdolabının, alışveriş yapacak bir yerin dahi olmadığı naylondan yapılmış bir çadırın önünde yarım ışık veren bir ışıldağın ışığı altında, iki taş üzerine kurulan tencerede pişen yemekle iftarlarını açıyorlar.
60 yaşında hem çalışıyor hem oruç tutuyor
Uzun zamandan beridir mevsimlik tarım işçiliği yapan 60 yaşındaki Şanlıurfalı Hamit Gülebak, ilerlemiş yaşına rağmen oruç ibadetinden taviz vermeden sıcak güneşin altında soğan topluyor. Güneşin yakıcı sıcaklığının etkisini azaltmak için bir demet yeşil otu başının üstüne bağlayan Hamit amcanın dudakları susuzluktan dudakları bembeyaz oluyor. Oruç ibadetinden taviz vermeyen Hamit amca, teravihlerini terk etmiyor.
Biz de serin bir gölgede ya da klima önünde oruç tutmak isterdik…
Yaza sıcağına denk gelen Ramazan ayını tarlada karşılamaya alıştıklarını söyleyen Gülebak,”Biz uzun zamandır bu işi yapıyoruz. Ta Şanlıurfa’da kalkıp gelmişiz. Çoluk çocuk çalışmak zorundayız. O yüzden burada zorda olsa burada kalıp çalışmak zorundayız. Bazı arkadaşlarımız memlekete gittiler biz ise ailece karar aldık burada kalacağız. Biz de serin bir gölgede ya da klima önünde oruç tutmak isterdik ama ne yapalım. Bizim de işimiz böyle. Ben hem orucumu tutuyorum hem de çocuklarımın içinde çalışıyorum. “ diye konuştu.
“Allah yardım ediyor”
Güneşin altında oruç tutmanın çok zor olduğunu söyleyen Gülebak şöyle devam etti: “Biliyorum zor oluyor ama orucun sevabını düşünerek sabrediyorum. Allah da yardım ediyor sabır veriyor takat veriyor. Bir insan isterse çok şeyi yapabilir ben burada bunu gördüm. O yüzden kolaylık içinde oruç tutan insanları şunu söylüyorum. Sakın orucunuzu zor olarak görmeyin sizin tutuğunuz ortamınız çok rahattır. Eğer gelip buradaki halimiz görürülerse o zaman kendi hallerinin kıymetini daha iyi anlarlar.” şeklinde konuştu.
“Ben Allah’ın bu yardımını bizzat gördüm”
Birkaç yıl önce yaşadığı ilginç bir anısını da anlatan Gülebak, “Yine bir yaz sıcağına denk gelmişti oruç ayı. Biz hepimiz oruçlu olarak soğan topluyorduk. Bizimle beraber çalışan akrabalarımız da ‘Oruç tutarsak fazla çalışamayız. O yüzden tutmayacağız.’ dediler ve oruç tutmadılar. Hep beraber aynı tarlada çalışıyorduk. Tam bir ay boyunca oruçlu olduğumuz halde beraber çalıştık. Biz oruçlu olduğumuz için erken eve gelmek zorunda kalıyorduk. Ramazan ayı sonunda işimiz bittiğinde çalışmamızı hesapladık. Bizim topladığımız soğan çuvalı sayısı onlardan daha fazla çıktı. Ve ben tam inandım ki kim Allah’ın rızasını gözeterek bir çalışma yaparsa Allah o işe bereketini koyar. Ben Allah’ın bu yardımını bizzat yaşadım. Ama bizim o akrabalarımız dediler ki: ‘Sizin çocuklarınız geceleyin gidip çalışıyorlardı o yüzden sizin çuvallarınız fazla çıktı.’ Yani onlar yine Allah’ın yardımından gafil kaldılar.” dedi.
Gülebak, dünyada yaşanan tüm sıkıntı ve zorlukların geçici olduğunu belirterek herkesi şartlar ne olursa olsun orucunu tutmaya davet ettiğini söyledi.
“Zor ama yine de halimize şükrediyoruz”
Eşiyle beraber tarlada çalışmak zorunda olan Anne Sultan Gülebak ise güneşin sıcaklığında çalışmanın çok zor olduğunu ama bu zorluğa sabretmeye çalıştığını ifade ederek “Tarlada üzerinde bir çadırda kalıyoruz. Çok kıt imkânlarla iftar ve sahur yapıyoruz. Elektriğimiz yok bazen karanlıkta yemek yiyoruz. Buzdolabımız olmadığı için soğuk su bulmakta zorlanıyoruz. Ama yine de bu halimize şükrediyoruz. Bunu bulamayan insanlar da var.” dedi. (Osman Gülebak-İLKHA)