Tarihin ruhuna müdahale etmek, toplumu cinsiyetçi bir sunumla bölüp ardından bu bölmenin çelişkisi üzerinden taban oluşturmak gibi pratikler peşinde koşan PKK ve üst kadroları, Türkiye siyasetine “Eşbaşkanlık” uygulamasını büyük bir iştahla servis ettiler.
DTP ile başlayan süreç PKK’nın tüm oluşumlarına hızla uygulandı. KCK, PJAK, PYD, DTP, BDP derken bu Eşbaşkanlık sistemi Belediyelere, Okullarda Eş Müdürlük, Apartman Yöneticiliklerinde Eş Yöneticilik şeklinde hatta spor klüplerine kadar istisnasız tüm oluşumlara uygulandı.
Bu sistem kendilerince şöyle tanımlanıyor: “…Demokratik ekolojik kadın özgürlükçü toplum paradigmasının pratikleştirilmesi…”
Gerekçe; “Erkek egemen toplum yapısına son vermek”
Tüm oluşumlara istisnasız uygulanan Eşbaşkanlık uygulamasından beri tutulan sadece PKK’nin sekreteri Apo oldu!
Her kurum ve oluşuma bunca “derin felsefik” hevesle uygulatılan Eşbaşkanlık sisteminin samimiyetten uzak, taktiksel, araçsal bir hamle olduğu Apo’ya uygulanmamasından anlaşılmış oldu.
“Türkiye`deki otoriterlik ve merkeziyetçiliğin önemli oranda Eşbaşkanlık sistemiyle aşılacağına” inanan bu sivri akıllılar, söz konusu biricik tatlı serokları oldu mu nasılda suspus oluyorlar!
Kurdukları fantastik dünyalarında Kürt halkının başına her gün farklı bir külah geçirenler kendi başlarının kelini görmediler mi?!
Meselenin aslında seçilmişlere pek güvenmedikleri için yanlarına bir de gözetleyici, denetleyici “Atanmış” gönderme meselesi olduğunu çakamayacak kadar gözleri kapalı insanlar mı var sanıyorlar.
Biricik tatlı seroklarının bir Eşbaşkancığı niçin yokmuş acaba?!
Geçmişte bizzat Apo’nun “demokratik infaz” emirleriyle öldürülen potansiyel Eşbaşkanlardan Amazon Ormanlarındaki kör yılanın dahi haberi oldu da bundan Kürtlerin haberi yok mu zanediyor bunlar?!
Kendi zaviyelerinden bakıldığında mesele her kesimin temsiliyeti ise Eşbaşkan sayılarını daha da çoğaltmak gerekmez mi? Örneğin mevcut iki eşbaşkanın yanına gençlerin temsiliyeti için genç bir erkek Eşbaşkanda atasınlar, yanına da genç kadın Eşbaşkan. İşçiler, öğrenciler, köylüler, memurlar vs tüm toplumsal katmanların da bu haktan (!) faydalandırılmasını isteme özgürlüğümüz vardır sanırım.
Görüldüğü üzere bu bir tarz-ı siyaset değil, olamaz, bu olsa olsa tiyatro olur, ötesi de yok.
Siyaset Bilim açısından bu proje uygulanabilir değildir. Birkaç marjinal solcunun kendi özel fantezilerini tatmin için toplumun sırtına kocaman maliyeti ve zahmeti olan bu sistemi dayatmaya gerek yok.
Eşbaşkanlık demek her başkan için ayrı maaş, ayrı koltuk, ayrı oda, ayrı araç, ayrı şoför, ayrı harcama, ayrı,ayrı, ayrı…
Tek kişinin yapabileceği bir işe iki kişiyi görevlendirip topluma pahalı hizmet sunmanın adı ne kadar hizmet olur bu da başka bir paradoks tabi.
Amaç gerçekten kadın temsiliyeti ise bunun çözümü basittir. Erkek aday kadar kadın aday gösteririsiniz mesele hal olur. Demek ki mesele bu değil, dert başka.
Bu sistem “birey” e güvenmemenin işaretidir yoksa ileri bir siyaset türü değil.
Toplumu her anlamda bölmek, parçalamak demektir bu sistem. Oysa Hakikat ve Toplum bölünemez bu ikisi bölünürse insanlık cinnet getirir, psikopat-sosyopat bir nesil yetişir.
Yarın öbür gün delinin biri çıkıp işi “Eş şoförlük”lere kadar taşırsa biz ne yaparız.
Ha birileri ille de içlerindeki “Eşbaşkanlık” güdüsünü tatmin etmek istiyorsa işe otoritesinin gramını dahi paylaşmayan biricik tatlı seroklarına bir Eşbaşkane aramakla başlasınlar. Ama bulamazlar çünkü seroklarının beyin kıvrımlarında çoşkun akan kibir nehirleri daha önce ki konuşmalarında defalarca kadını küçümseyici, kendine denk olmaktan uzak bir varlık olduğu yönünde beyanatlar vermişti…
Beyler!
Kara göründü!
Hidayet YILMAZ, Söz Kalem Dergisi / Yakın Tarih