Başbakan Erdoğan`ın kendisine "Müftü müsveddesi" dediğini belirtip, AK Partili vekillerle tartışan ve Meclis kürsüsünden beddualar yağdıran CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, ulusalcı güruhun dine yönelik bu saldırılarına ise göz yumdu, yumuyor.
Geçtiğimiz günlerde Meclis`te yaşanan beddua olayından sonra naçizane biraz hafızamızı tazelemek gerektiğini düşündük. Ne de olsa insan beşerdir ve şaşar. Bize düşen bazı basit gerçekleri hatırlatmaktır.
İnsanların parti ve particilik adına pek çok yanlış yaptığı doğrudur. Diğer yandan rakip partilerinde “o değil böyle” dedikleri ve böylece başlayan kayıkçı kavgaları ile ülke gündeminin günlerce bu konulara kilitlendiği sır değildir.
Bu satırların yazarı olarak kimin hangi partinin taraftarı olduğuyla veya oyunun rengiyle ilgili değiliz. Yazımızın amacı da oy avcılığı yapmak değil, kendisini eski bir din adamı olarak tanıtan ve bu unvanını neredeyse adından çok kullanan bir vekilimizin, bir yana gelince gök gürler gibi eleştirdiği konuları iş kendi yanına gelince susup kalmasıyla ilgilidir.
Gelelim hatırlanması gereken mevzulara;
Kendi partisinin Gençlik Kolları üyeleri “Gençliğe hitabe Ayet değildir. Atatürk’ün vasiyetidir, çiğnetmeyiniz” yazan pankartla yürüyüş yaptılar ve Kur’an ayetlerini, insan kelamından üstün tuttular. Protestolara rağmen eylemin arkasında olduklarını söylediler.
İkna odalarının mucidi ve baş failini, 28 Şubat darbesi döneminde eğitim kurumlarında yapılan bütün hukuksuzlukların en büyük savunucularından biri olan Nur Serter’i milletvekili yaparak yargıdan kurtardılar.
Partilerinin Belediyesi tarafından, başörtülü kadınların “rahibe gibi giyindikleri” iddia edilen afişler hazırlayıp astılar ve üstelik ispatlanana kadar afişlerle alakaları olmadığını iddia ettiler. İspatlanınca belediye başkanı ihraç istemiyle disipline verildi ve olaydan 7 ay geçip her şey unutulduktan sonra “kınama cezası” verildiğini açıkladılar.
Yerel seçimler öncesi çarşaflı kadınlara rozet taktılar daha sonra ise kendi partilerinin kadın kolları çarşaf yırtma eylemi yaparak “cumhuriyete sahip çıktıklarını” iddia ettiler.
Camiyi “ucubeye” benzettiler ve başörtülü kadının ağzına iç çamaşırı koyup adına da resim sergisi dediler.
Çarşaf açılımını protesto için çarşaf giyen, 15 yıllık kendi partilerinin üyesi, Kıymet Özgür isimli kadını herkesin içinde tartakladılar ve “X Partili bu diyerek” kadına dayağı mazur göstermeye çalıştılar. (Malum rakip partiden olunca dayak mübahtır.)
Yıllarca din istismarına karşı olduklarından dem vurup, oy için başörtüsü dağıttılar, afişlere başörtülü kadın resmi koydular ancak 411 oyla çıkan başörtü serbestisi yasasını AYM’ye taşıyan da onlar oldular.
İş Bankası yönetimi koltuklarını ulufe merkezine çevirdiler.
Koltuklarını kıyak askerlik yapmak için torpil için kullanıp, manzaralı yerden askerlik kaptılar.
İki cihanın güneşi Peygamber Efendimizi, Mustafa Kemal Atatürk ile kıyaslayıp “Atatürk gibi lider varken, Peygamber gibi lider bekliyorlar” deme cüretini gösterdiler.
Yaparsa hoca yapar diye seçim kazanıp, göze batan icraat olarak bira festivali düzenlediler.
Oruç tutanların zekası ile “Badem IQ’lular” diyerek alay ettiler, o da yetmedi ülke ekonomisinin nasıl çökertilmesi konusunda Twitterdan ilgili yerlere akıl verdiler.
Öğretmenler gününde öğretmenler porno içerikli hediye dağıttılar.
Yaşları 12 ile 17 arası olan çocuklara prezervatif dağıttılar.
“Anıtkabir bizim Kabe’miz” diyen adamları partilerinde tuttular.
Kongrede yerleri buruşturulmuş bayraklarla doldurdular, sıradan çöpmüş gibi üzerine bastılar, yetmedi, çul niyetine kullanıp üzerine oturdular, başka mitingde Bayrağı seccade yapıp namaz kılanları görünce de onlara çatıp hesap sordular.
Başörtülü folklorcular için “sorumlular hesap versin” dediler, seçimler yaklaşırken İzmir’de başörtülü çocuklarla karşılama töreni hazırladılar.
Kur’an-ı Kerim’in içine reklamlarını koydular,
Hacca gideceğim diyen adama kahvehane arkadaşlarından bahseder gibi “bakarsın Muhammed seni bırakmaz, sen yine de Araplara para kaptırma” dediler,
Başörtüsünü fahişe kıyafeti ilan ettiler kesmemiş olacak ki başörtüsüne isyan ettiler,
Cemaatle kılınması farz olan Cuma namazını bile kazaya bırakmamızı istediler,
İslam’ın bizim kültürümüz olmadığını iddia edip, dışarıdan ithal dediler.
Programında “başlatma şimdi Kur’an’ından”, bir röportajında ise “seks filmi çekilsin” diyen sözde sanatçı kadını partilerinden belediye başkan adayı yaptılar.
Kur’an ayetine “sinir bozucu” dediler.
Ancak seçim sathına girince aday yaptıkları ve “Adana Yüreğir’e çıkan tayinini sürgün olarak görüp, vatan toprağında hizmeti sürgüne gönderilmek olarak yorumladığı” seçim afişiyle oy isteyen eski müftü olan adaylarının yazdığı sözde gerçekleri sergileyen kitapçıkta “başbakana dokunmak ibadettir” lafları gibi aklı başında herkesin eleştirdiği ifadeleri kullanarak “bunları yapanlar bize din, ahlak dersi vermeye kalkmasınlar” dediler.
Doğrudur, yanlışlar vardır ve bunlar konuşulmalıdır. Ama madem ki bu kişi eskiden bir müftü olmakla övünmekte ve dini referansına güvenmektedir, madem ki din adamıdır, madem ki peygamber yolundadır ve onun sünnetini şiar edinmiştir: O halde kendi partisinde bunlar yaşanırken ne ile meşguldür ki bu konulara dair en ufak eleştirisini biz duymuş olmayalım ?
Çarşaf yırtan kadınlara parti başkanları bile “provokasyon yapıyorlar” derken biz sayın eski müftüden bir tepki görmedik. “Cuma’yı kazaya bırakın” diyenlere, “ayeti sinir bozucu bulanlara” bir şey dediğini de duymadık. Ancak kendi partisinin bunca hatası meydanda iken ses çıkarmadan susan eski müftümüz iş başkalarına geldi mi adından daha çok “müftü” lafını kullanarak bizlere akıl vermeye kalkmaktadır.
Sayın eski müftü kendi eserinizde “namert üzerimde Kur’an var, beni yenersen Kur’an da yere düşer kirlenir diyor böylece de adil bir kavga mümkün olmuyor” diyerek ve dini siyasete alet edenlerden yakınırken her konuşmada ve yazısında, afişinde, “müftü” lafını kullanarak yapalan göndermeleri bizim hangi başlıkta ele almamız gerekiyor.
Ez cümle biz rockçu imamlardan, captagoncu (hapçı), zinasever sözde şeyhlerin başrolünde olduğu tezgahlardan çok çektik. Daha da çekmemek için uyanık olmamız lazım. Bir insana dokunmayı ibadet sayanları da eleştirelim, Allah’ın ayetlerine sinir bozucu diyenleri de. Ancak hepsinden önce bize gerçekleri tek taraflı olarak anlatan insanlara dur diyelim.
Mesela sayın eski müftü kaybettiği yerel seçimden sonra çıkıp “seçimi kazandım oyları çaldınız” diyerek meclis kürsüsünden bela okumuştur. Şahsen bu bedduayı İslam’ın hangi esasına dayandırdığını merak etmiyor değiliz ancak bir politikacı nasıl böyle bir gafa imza atar asıl merak konumuz odur. Şöyle ki kendisine oy vermiş bir seçmen şimdi gidip “”Sayın eski müftü, verdiğimiz oylara bile sahip çıkamamışsınız, koca ilçeye nasıl sahip çıkacaktınız ?” dese ne cevap verecektir.
Yazımızda buraya kadar bir parti adı veya kişi adı kullanmadık. Yazının eleştirisel boyutunda şirazeyi kaçırmamak için özellikle bundan uzak durduk. Gündemi takip edenler bütün özneleri kolayca çözmüşlerdir. Kimin hangi partiye oy attığı bizim ilgi alanımız değildir, ancak şahısların konuşmasıyla yaptıkları birbirini tutmazsa eleştiri de bir haktır. Artık eski Müftünün kim olduğuna gelebiliriz: Eski Müftü mahlasıyla kaleme aldığımız kişi İhsan Özkes’tir ve partisinde bunlar olurken neden hiç eleştiri getirmediği konusu ise cevaplaması gereken sorudur. Bu sorunun cevabı ise kendisi için mihenk taşıdır.
Habervaktim.com