DOĞRUHABER / HABER MERKEZİ
Susa Camii katliamı, insanlıktan nasibini alamamış ve kendisinden başka hiçbir guruba hayat hakkı tanımayan katillerin camiden dışarı çıkardığı Müslümanlara kurşun yağdırdığı katliamın adıdır. Cami düşmanlarının Susa köyündeki bir camiye yatsı namazı sonrası yaptıkları baskın sonucu on Müslüman şehid olmuş ve dördü de yaralanmıştı.
Kürt halkının hakları(!) için mücadele ettiklerini söyleyenler, bu mübarek gecede asker kılığında camiyi basarak on Müslümanı şehid etmişti. M. Hüseyin Çetinkaya (32), M. Said Fidancı (30), kardeşleri Meki (21), Medeni (19), M. Zeki (15), Hacı Ahmet Kantar (40) ve oğlu14 yaşındaki M. Emin, Ali Uslu (28), Adnan Kantar (19) ve Molla A. Haluk Oğuz (21) bu katliamda şehid olan Müslümanlardı.
GENÇLERİN İSLAMI SEÇMESİ ÖRGÜTÜ KUDURTTU
Günbegün Susa’da İslami dava için çalışanlar güçlendi. Öyle ki gece gündüz İslami davadan bahsedilmeyen ev yoktu. Köydeki gençler haftada bir kere toplanıyor, hizmet ve çalışmalarının muhasebesini yapıyor, davanın daha fazla insana nasıl ulaşabileceğinin hesabı yapılıyordu. Camide bir araya gelenler Kur’an’ı ve Siyer’i anlamaya yönelik dersler yapıyorlardı. Bu çalışma ve hizmetler İslam dinine düşman olan bazı insanların huzurunu kaçırdı. Bütün bölgede olduğu gibi Susa’da da fikri tartışmalar başladı. Bu tartışma günbegün sıcaklaştı ve adım adım çatışmaya doğru gitti. Çünkü örgüt bölgede kendi dışında hiçbir çalışmayı kabul etmiyordu. Bundan dolayı bölgenin her yerinde Müslümanların evlerine ve işyerlerine roket, bomba ve kalaşnikof saldırarak Müslümanları şehid ediyorlardı.
CAMİ DÜŞMANLARI CAMİYİ BASTI
26 Haziran 1992 Cuma gecesi her zaman olduğu gibi Hüseyin ve arkadaşları akşam yemeklerini yediler ve camiye gittiler. Akşam ve yatsı namazı arasında oturup ders yaptılar. Yatsı ezanının okunmasından sonra kamet getirildi, namaza başlandı. M. Abdulhalık caminin resmi imamıydı, öne geçti ve namazlarını cemaatle kıldılar. Örgüt caminin etrafını kuşattı. Türkçe olarak, “Biz askeriz, teslim olun.” Gecenin bu vaktinde gelenlerin asker olmayabileceğini düşünen Hüseyin ve arkadaşları telsiz sesini duyunca gelenlerin asker olduğuna inandı. Camiye ayakkabılarıyla ile girenler cemaate saldırmaya başladı. Onları tehdit ediyorlar ve “Siz burada toplanıp ders yapıyorsunuz haaa… Hele bir karakola gidelim de toplanıp ders yapmanın ne demek olduğunu size gösteririz!” Bu tarz sözler sarf ederek kendilerini kamufle etmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda hem İslami mukaddesata hem de cami cemaatine ağır küfürler ediyorlardı.
HÜSEYİN’İ ARKADAŞLARINDAN AYIRDILAR
Tek tek hepsinin elini bağlayıp onları caminin önüne çıkardılar. Daha sonra Hüseyin’i arkadaşlarından ayırıp, onu kendileriyle götürmek istediler. Hüseyin, birisinin ayağında Mekap marka bir spor ayakkabı olduğunu fark eder etmez arkadaşlarına; “Bunlar asker değil, bunlar PKK militanları!” diye bağırıyor. Bunun üzerine Hüseyin’i dipçiklemeye ve O’na vurmaya başlıyorlar ve Hüseyin’i götürmek için sürüklüyorlar. Hüseyin sokaktaki elektrik direğine tutunarak tekbir getirmeye başlıyor.
“ASKER CAMİDEN NE İSTİYOR”
Askerlerin camiyi bastıkları camiye yakın evlerde yayılıyor. Bunun üzerine Hacı Ahmed, “Asker camiden ne istiyor, camide ne var ki asker camiye baskın düzenliyor” deyip camiye doğru yürümeye başlıyor. PKK militanları Hacı Ahmed’i yakalayıp onu caminin kapısındaki oğlu M. Emin’in yanına götürüyorlar.
KURŞUNA DİZİLEN 10 MÜSLÜMAN ŞEHİT EDİLDİ
Duvarın dibine dizilen Müslümanların üzerine gözü dönmüş PKK katillerince kurşun yağdırılıyor. Silah sesleri ile birlikte elektrikler de kesiliyor. Caminin etrafı kan gölüne dönmüştü, içinde on beş mazlum yatıyordu. Bunlardan 4-5 tanesi yaralı, 10’u ise şehid olmuştu. Allah şehidlere rahmet eylesin; katillerine de lanet!