İSTANBUL - “Ailemizin dergisi” Nisanur’un Haziran sayısı çıktı. Tamamı hanım yazarlardan oluşan derginin 31. sayısı tesettürün yozlaştırılması konusunu ele almış. Nisanur okurları için bu ay Nuray Canan Bezirgan ile bir röportaj gerçekleştirmiş.

Derginin editör yazısında bu ay ki dosya konusuna ilişkin olarak; “Kıymetli okurlarımız. Bildiğiniz üzere yaz ayının da gelmesiyle edepsizlik ve iffetsizlik, ‘apaçık’ giyimini kuşandı. Bununla beraber bir başka nokta da bizleri ziyadesiyle üzmekte, incitmekte… Giyinik olup da tesettürün aslına riayet etmeyen, başını örten ancak hal ve hareketleriyle bazen açık bir bayandan bile daha ‘tahrik edici’ olabilen genç kızların, kadınların hali pür melali aynı zamanda içler açısıdır da. Bizler bu noktaya işaret ederek tesettürün yozlaştırılmasındaki kasıtlı ve kasıtsız etkenleri irdelemek istedik. Gerçek şu ki; ebeveynler –bilhassa anneler- olarak bu noktaya yeterince eğilmiyoruz. Her daim hatırda tutulması gerekir ki “Ağaç yaşken eğilir”. Haliyle bir kız çocuğu da buluğa erdiği dönemden itibaren Kur’an ve sünnete uygun bir giyimi kuşanmalı. Aile, buna teşvik etmeli. Daha da mühimi iman bilinciyle birlikte tesettür bilinci de itina ile sevdirilip kolaylaştırılarak yozlaştırılmadan verilmeli… Ve geçici dünya menfaatleri/makamları uğruna ‘hicap’tan feragat edilmemeli” sözlerine yer verilmiş.

Derginin 31. sayısında ele alınan konular ile içerik özetleri şöyle:

Aynur Sülün, “Birçok anne, kız çocuğunu çok uçuk kıyafetler giymeye alıştırıp hayâ ve edebini muhafaza edeceği bir giyim tarzından uzaklaştırıyor”

Reyhan Çelebi, “Tesettürü sadece başı kapatmak olarak algılarsak ve bu konuda yaşantımızla böyle bir mesaj veriyorsak tesettürün şu an yozlaşmasında emeğimiz(!) var demektir”

Hacer Sara Arslan, “Tesettürü yozlaştıran kardeşlerimiz yüzünden, İslam’a ve Allah’ın emrine ne derece hakaretler edildiğinin farkında olmak ve bu vebalin altına girmekten Allah’a sığınmak lazımdır”

Rana Çeçen, “Diz altı veya biraz daha aşağısı olan eteklerle, kısa kollu üstlerle ve daracık pantolonlarla gezmekten çekinmeyen başörtülü kadınların halini Resulullah görseydi, ‘tesettürlü’ der miydi”

Esra Sivi, “Müslüman bir kadın olarak bu kimlikle girdiğimiz her ortamda İslam’ın güzelliklerinden yansıyan inciler bırakmalıyız”

Esma Akbalık, “Davetçi, usta bir aşçı ve garson olmalıdır. Zihin mutfağında güzel, nefis ve leziz yemekler pişirmesini bilmelidir”

Arzu Demir, “Allah Resulü için Ramazan ayı bambaşka bir mevsimdi. İbadet, taat, infak ve cömertlikte doruk noktasında idi” diyor.

Zehra Ayhan ise gelişiyle müşerref ve mesrur olduğumuz mübarek Ramazan ayının, kavurucu sıcaklara ve uzun yaz günlerine denk gelişinin biz Müslümanlar için ayrı bir imtihan olduğu hakikatini vurguluyor.

Öte yandan; Nisanur Dergisi’nin 31. sayısında hayata, kadına ve mutfağa dair daha birçok konuyu da bulabilirsiniz. (Hamdullah Sevim - İLKHA)