Doğu Türkistan Müslümanlarına devlet terörü uygulayan komünist Çin yönetiminin şimdi de Müslüman Uygurları vatanlarından tehcire zorlayacakları yönünde haberler geliyor. En üst düzey Çin yetkilileri de bu haberleri doğrulayarak, Uygurların ülke içine dağıtılacaklarını bildirdiler. Bölgede son yaşanan olayları Habervaktim’e değerlendiren Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk, İslam dünyasının kendilerine olan ilgisizliğine isyan etti.
HERŞEY DEĞİŞİYOR, MÜSLÜMANA BASKI DEĞİŞMİYOR!
“Çin’de devlet başkanları değişiyor, liderler değişiyor, rejimde esnemeler oluyor ancak Müslümanlara yönelik baskılar daha da katılaşıyor. Değişmeyen tek şey Müslümanlara yaklaşım. Globalleşen dünyaya uyumla ters orantıda Müslümanlara yönelik despotizm kendini geliştiriyor” diyen Tümtürk, kendilerinin barışcı insanlar olmasına rağmen Çin yöneticilerinin şehirlerine gelerek kendilerine aba altından sopa gösterdiklerini, şimdi de bütün Uygurların tehcirinin gündemde olduğunu söyledi.
DOĞU TÜRKİSTAN, YENİ FİLİSTİN OLMAYA ADAY
Çin’de insan hakları noktasında Uygur halkının beklentileri olduğunu vurgulayan Seyit Tümtürk, “Ancak biz olumlu gelişmeler beklerken Çin yönetimi akıl almaz asimilasyon politikalarına hız vermiş durumda. Bölgede basına yansımayan çok sayıda katliam olayları gerçekleşiyor. Bölge bir Bosna Çeçenistan ve Filistin olmaya aday. Yaşanabilecek geniş çaplı olaylar maalesef batının işine gelecek. Biz Doğu Türkistanlılar barışçı insanlarız, radikalizmden uzağız. Ama Çin Doğu Türkistanlıları kendi eliyle radikalleştiriyor” şeklinde konuşan Tümtürk, kendilerinin, 21. Yüzyılda Batı ile Çin arasındaki liderlik yarışında biz maşa olarak kullanılmayı arzu etmediklerini sözlerine ekledi.
Buna rağmen Çin’in kendilerine tercih hakkı bırakmadığını kaydeden Tümtürk şöyle devam etti: “Maalesef bizi topyekûn imha planları yapıyor. Bölgemizde 1950’li yıllarda yerli halkın nüfusa oranı yüzde 90 iken. Aradan geçen zaman içerisinde başkent Urumçi’ye gerçekleştirilen Çinli göçü ile buradaki Çinli nüfusu yüzde 90’ı bulmuştur. Diğer şehirlerimizde de Çinli nüfus yüzde 50’ler seviyesine getirilmiştir” Çin’in bu nüfus politikası ile ilerde yapılacak bir referandumda bölgeyi Çin toprağı olarak tescil ettirmeyi hedeflediğini belirten Seyit Tümtürk, Müslüman Uygurların aile mahremiyetinin kalmadığını, insanların ailelerinin gözleri önünde evlerinde kurşuna dizildiğini, bu arada Çin yönetiminin bölgeyi tamamen dünyadan izole ettiğini sözlerine ekledi.
ÇİN SOYKIRIM İÇİN HAZIRLIK YAPIYOR
Çin yönetiminin tüm gayretlerine rağmen bölgede tam bir hakimiyet sağlayamadığını söyleyen Tümtürk şöyle devam etti: “Doğu Türkistan’da Çin kontrolü kaybetmiş durumda. Askeri tedbirlerle baskı devam ediyor. Hukuki zeminde otoriteyi ve güvenliği maalesef sağlayamamaktadır ve kaybetmiştir”
Ajanslardan gelen haberlerde Sincan bölgesinde 10 milyon Uygur’un yaşadığı yönünde bilgiler yer aldığını söyleyen Seyit Tümtürk bu yalanın da bölgede ilerde uygulanacak bir soykırım ve etnik temizlik için Çin yönetimi tarafından dezenformasyon amaçlı ortaya atıldığını, bölgede en az 25 milyon Müslüman Türk bulunduğunu kaydetti.
ÇİN’İN SON OYUNU: “NESLİ BOZMA”
Seyit Tümtürk, anavatanından aldığı son bir bilgiyi de Habervaktim’le paylaştı. Buna göre Çin yönetimi, Çinli ile evlenen Uygurlara veya bir Uygur ile evlenen Çinliye konut ve evlendirme yardımında bulunacak. Uygur nüfusunu bozmak üzere geliştirilen bu proje kapsamında çiftlerin alacağı dairelerin yarı fiyatını Çin yönetimi üstlenecek.
“RABİA HANIMI GETİRMEYE HAZIRIZ”
Son alarak Dünya Uygur Komitesi’nin emperyalist ülkelerce kullanıldığı yönündeki iddiaları yanıtlayan Seyit Tümtürk şunları söyledi: “İslam dünyası İslami sorumluluğunu ne kadar yerine getiriyor? ne kadar samimi, hasbi? Bunun cevabı önemli. 5 Temmuz 2009’da Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de canlı yayında katliamlar gerçekleştirdi. Bir İslam ülkesi yetkilisi çıkıp ta bir cümle kullandı mı? Bana bir örnek gösterebilir misiniz? Dünya Uygur Komitesi’nin Başkanı Rabia hanım maalesef Amerika’da. Rabia hanımın Amerika’da olması bizim davamızın Amerikan tandanslı olduğu anlamına gelmez. Türkiye dahil hiçbir İslam ülkesi Rabia hanıma sığınma hakkı vermedi. Cezaevinde çürüyecekti. Böyle bir realiteyi görmeden Rabia hanıma ve komitemize Amerikan güdümünde yakıştırmasında bulunmak en hafif tabiriyle vicdansızlıktır. İslam dünyası veya Türk dünyası Doğu Türkistan davasına kucak açtı da mı Rabia hanım Amerika’yı tercih etti. Eğer böyle ise biz suçlamaları kabul ederiz. Bizim Rabia hanımın Müslümanlığından, Türklüğünden, dinine, milletine olan sadakatinden hiçbir şüphemiz yok. Kendi sorumluluğunu yerine getirmeyen hiçbir kardeşimiz bizleri suçlayarak milli, manevi sorumluluğundan kurtulamaz. Hodri meydan! Hangi İslam ülkesi bizi kabul ediyorsa, biz Rabia hanımı Amerika’dan alıp o ülkeye getirmeye hazırız”