İşte Levent Gültekin`in makalesi...

 Gülen cemaati neyin bedelini ödüyor?

Yağmur yağmadığında…

Yağmur fazla yağıp sel olduğunda…

Malatya’da hava şartlarından kaysılar telef olduğunda…

Soma benzeri ihmal kazaları meydana geldiğinde… Gülen cemaatine mensup arkadaşlar şöyle diyorlar: “İktidar yoldan çıktı, bu sebeple ülkenin başı beladan kurtulmuyor.”

En son olarak da Suriye politikasının neden olduğu ağır hasara benzer tepki verdiler.

Bu tür reaksiyonlara sosyal medyada çok sık rastlıyoruz.

Onlara göre “Allah, iktidarı, yaptığı zalimliklerden dolayı cezalandırıyor.”

***

Öncelikle bir hususu vurgulamak istiyorum:

AK Parti’nin ve ona destek veren çevrelerin Suriye politikasından dolayı ciddi bedel ödeyeceğini ben de düşünüyorum.

“Suriye’de izlenen politika yanlıştı” deyip geçemeyiz. O yanlış politikanın doğurduğu felaketler ortada.

AK Parti hükümeti ve çevresinde kümelenenler; ilk günden itibaren silahlı çatışmanın tarafı oldular. Ateşe benzinle gittiler. Silahlı ayaklanma yapan İslamcı gruplara her türlü yardımı sağladılar. Silah ve para gönderdiler.  Onları himaye ettiler.  Esad’la kavgayı, kan davasına dönüştürdüler.

Her iki tarafa da “Durun silah çözüm getirmez” deyip diyalog yolunu arayacaklarına, silahlı mücadeleye, dini değerler üzerinden meşruiyet sağladılar.

Silahı, çatışmayı, kan dökmeyi… ideolojik itibarlarının zemini yaptılar.

Gözümüzün önünde bir ülke harap edildi. Yüzbinlerce insan; evini, yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Yine yüzbinlercesi hayatını kaybetti.

En acısı da melekler gibi masum çocuklar katledildi, yetim bırakıldı.

Şiddet yanlılarının ve destekçilerinin, sebep oldukları bu ağır felaketin bedelini ödeyeceklerinden hiç kuşkum yok.

***

Fakat…

Fakat iktidarın Suriye politikasını yerden yere vurmak Gülen cemaatine düşmez.

Çünkü bu yanlış politikaya ilk aylarda Cemaatin verdiği desteği hepimiz biliyoruz.

Biz “Yapmayın, etmeyin; bu yol, bu yöntem yanlıştır” dediğimizde cemaate mensup arkadaşların bize “Esadcı” dediğini dün gibi hatırlıyorum.

Çünkü, dün böyle söylüyorlardı.

Hükümetin çatışmadan yana tavrını desteklediler. Desteklemekle kalmayıp kendi gazete ve TV’lerinde bunu haklı gösterecek ve daha da cesaretlendirecek yayınlar yaptılar.

Evet, sonradan bu politikalarından vazgeçtiler ama hükümet artık batağa saplanmıştı.

Şimdi hiç kusurları yokmuş gibi davranmaları yakışık almıyor.

***

Dönelim diğer konuya:

Son zamanlarda yaşadığımız her felaketi, “Başımızda zalim bir iktidar” olmasına bağlayan cemaate mensup arkadaşlara bir sorum var:

Son aylarda sizin çektiğiniz sıkıntılar ortada. Büyük bir baskı altındasınız.

28 Şubat’ta bile kimse size “Terör örgütü” dememişti.

40 yıllık çabanız sonunda elde ettiğiniz kazanımların büyük bir kısmını kaybettiniz.

Ciddi bir itibar erozyonu yaşıyorsunuz.

Peki sizin başınıza bu felaket niçin geldi?

Ne yaptınız da şimdi böylesine ağır bir bedel ödüyorsunuz?

Durup biraz düşünmeniz gerekmez mi?

Kendinize “Biz ne yaptık, hangi haksızlıklara neden olduk ki bugün bu sıkıntıları yaşıyoruz?” diye sorup,  buna kafa yormanız daha hayırlı olmaz mı?

Hanefi Avcı yıllardır içeride tutuklu. Suriye politikalarına ilk yıllarda verdiğiniz destek ortada. Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda sebep olduğunuz mağduriyetler biliniyor.

Onlarca insan, haksız yere cezalara çarptırıldı. Bu cezalara verdiğiniz desteği hepimiz biliyoruz.

Nasıl ki hükümet “Zulmünden dolayı ilahi cezaya uğruyor” ise…

Sizler de sebep olduğunuz tüm mağduriyetlerin bedelini ödüyor olamaz mısınız?

***

Gülen cemaatinin hakikaten sağlam bir özeleştiriye ihtiyacı var.

Yakından tanıdığım cemaat mensubu arkadaşlar “Yaşananlardan büyük dersler çıkardıklarını ve kapalı kapılar ardında ciddi özeleştiri yaptıklarını” söylüyorlar.

Fakat ben gizli saklı yapılan özeleştirinin bir kıymeti olduğunu düşünmüyorum.

Çünkü, Gülen Cemaati büyük bir toplumsal aktör.

Onun kendi hatalarından çıkardığı dersleri öğrenmek, hepimiz için zihin açıcı ve ibret verici olacaktır.

Hatasız kul olmaz. Hatasız cemaat, hatasız parti hatasız toplum da olmaz.

Özeleştirinizi aşikar yapın ki, biz de istifade edelim, sayın cemaat.

İnanın bana, içinde bulunduğunuz meşruiyet krizinden kurtulmanın da tek yolu bu.

Bu topluma yeniden faydalı olmak istiyorsanız… atacağınız en doğru adım da budur.

***

Gülen cemaati kendi içinde nasıl bir özeleştiri yapıyor, ne konuşuyorlar bilemiyorum.

Fakat topluma hitaben konuşacak olurlarsa, ne söylerler?

Benim dostane önerim, şöyle diyebilirler:

Hepinizden özür diliyoruz. Amacımız size hizmet etmek, ülkeyi bir gömlek daha yukarı çekmekti.

Fakat bunda başarılı olamadık. Elimize güç geçtiğinde kendimizi kaybettik.

Hırsımıza yenildik.

Kendimizi bu ülkenin en dürüst, en vatanperver, en çalışkan insanları olarak kabul ettik. Bu nedenle her makamı kendi arkadaşlarımıza hak gördük. Bu psikolojiyle sizlere haksızlık ettik.

Sebep olduğumuz mağduriyetlerin farkındayız. Neden olduğumuz tahribatı görüyoruz.

İktidarla yakınlaşınca gördüğümüz yanlışları zamanında söylemekten imtina ettik.

“Hizmet hareketiyiz” derken siyasi amaçlar peşinden koştuk.

Şimdi başımıza gelen bu felaket bize büyük bir ders oldu.

Size söz veriyoruz benzer yanlışlara düşmeyeceğiz.

***

Cemaat mensupları bu tür bir özeleştiriyi herkesin huzurunda yapmazlarsa, artık başarılı olamazlar mı?

Başarıdan ne anladığınıza bağlı.

Belki gene azı parlak, fiyakalı işler yaparlar.

Lakin gönül kazanmaları, gönüllere girmeleri çok zor görünüyor.

O cemaat ki, birçoklarımıza “Onu bunu bilmem, yurtdışında açtıkları okullarla büyük hizmet yapıyorlar” dedirtmiştir.

O cemaat ki, birçoklarımıza “Çocuğumu onların dershanesine gönderiyorum. Çünkü en iyi eğitimi onlar veriyor, üstelik çok nazikler” dedirtmiştir.

O cemaat ki “Zaman gazetesinin mizanpajı, hakikaten en iyisi” dedirtmiştir…

***

Yıllar boyunca, binbir derde katlanarak, büyük engeller aşarak verdiğiniz emekler boşa gitti, sevgili cemaat.

Bundan büyük felaket olur mu?

İktidarın veyahut başkasının ödediği bedelleri dile dolamaktansa, kendi felaketinizle ilgilenseniz eminim çok daha isabetli olur.

Levent Gültekin / İnternethaber