HABER MRK - Eğitim-Bir-Sen Denizli Şubesi'nin düzenlediği geleneksel piknik şölenine katılan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, gündemle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Çözüm sürecinin, çözüme doğru yol aldıkça, sabotaj kartlarını devreye sokma çabalarının arttığına dikkat çeken Gündoğdu, “Çözüm sürecine karşı olanları, çözüm noktasında kenarda duranları, çözüme katkı sunma heyecanı taşımayanları millet tanıyor ve biliyor. Önemsemiyor. Çünkü, çözümü millet istiyor. Millet, tek yolun çözümden geçtiğine inanıyor” dedi.

“Kardeşlik sürecini destekliyoruz”

Çözüm Süreci hakkında da açıklamalar yapan Gündoğdu, “Etnik kimliklerin birini diğerinden daha değerli ya da değersiz gören ırkçı ideolojileri, birliğimize, dirliğimize yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. Kardeşlik ikliminin bu toprakların mütemmim cüzü olduğu inancıyla, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine de “Çözüm Süreci”ne de destek olduk, destek oluyoruz. Akil İnsanlar Heyeti’nde yer almayı millet tarafından verilmiş bir görevin ifası olarak gördük. Türkiye’yi tabiri caizse karış karış gezdik. Çözüm iradesini destekleyecek girişimlerin ya öncüsü ya da paydaşı olduk.” dedi.

“Milletin sinir uçlarına dokunuyorlar”

Örgüt tarafından kaçırılan çocuklar hakkında da değerlendirmelerde bulunan Gündoğdu, şunları söyledi: “Çözüm süreci, çözüme doğru yol aldıkça, sabotaj kartlarını devreye sokma çabaları arttı. Sorunun çözülmesini, varlık nedenlerinin yok olması görenler var. Çözüm sürecinde, başarıyla geçilen her aşamadan sonra, "nasıl bozacağız bu gidişi, nasıl durduracağız kardeşliği kavileştirecek bu büyük yürüyüşü” diyerek dövünenler var. Yakın tarihte, örgüt tarafından gerçekleştirilen dağa çocuk ve gençleri kaçırma girişimi bunun eseri… 4+4+4 eğitim sistemine çocuk işçiliği azdırır yalanıyla karşı çıkanlar, çocukların işçi yapılmasına tahammül edemedikleri yalanı üzerinden eğitimdeki vesayetin kalkmasına ayak direyenler, son olaylarda sessizler. Çocuk işçiliğe karşı olanlar, çocukların terörle buluşturulmasına, çocuk-genç terörist kavramına karşı değiller anlaşılan. Bu nasıl bir çifte standarttır. Özgürlük için, eşit yurttaşlık için konuştuğunu söyleyenler, çocukların silah zoruyla kaçırılmasına, çocuğumu istiyorum diyerek ana yüreği haykırışlarını Diyarbakır semalarıyla buluşturan anaların ağlamalarına gözlerini ve kulaklarını kapatıyorlar. Çünkü, çözüm sürecinde yeni bir aşamaya gelindi, geçildi. Daha somut, daha net ve daha katılımcı kararların hayat bulacağı bir iklim oluşturuldu. Dağdan, silahtan, terörden özgürlük çıkmayacağını anlayan, çocuklar, gençler, analar sorumluluk aldı.”

“Diyarbakır’daki anaların tavrı, çözüm iradesinin garantörüdür”

“Ya çocuklar… Yaşları 15 ile 18 arasında olan çocukları reşit sayıp savaş elemanı yapılmasına göz yumacaksın, hayatın gerçeklerini bile daha anlayamayan çocukların iradesinden söz edeceksin” diyen Gündoğdu, “Bu savunma psikoloji ve çocuklarımızın ölüm ile kodlanması hastalıklı ruh halidir. Uluslararası literatürde ve yasalarda ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ sınıfında yer almasına karşın söz de aydınların, aktivistlerin ve STK'ların bu çocuklara sırtlarını dönmeleri utanç vericidir, kabul edilemez bir durumdur. Diyarbakır’daki anneler, çocuklarının dağa çıkarılışına, kaçırılışına itiraz eden analar; çözüm sürecine direnenlerin, terörü beslemek isteyenlerin, terör örgütüne sessiz kalmakta ısrar edenlerin surunda gedik açmaktır. Artık, surda gedik açılmıştır. Diyarbakır’daki anaların tavrı, Çözüm Süreci’nin ve çözüm iradesinin garantörüdür. Diyarbakırlı analar, terörü bitirmenin, eşit yurttaşlık temelli bir siyasal sistem tesis etmenin mümkün olduğunun müjdesidir. Diyarbakırlı analar, Büyük Türkiye’nin, Özgür Türkiye’nin, Sivil Türkiye’nin müjdesidir. Diyarbakırlı analar, terörden medet umanlara, terör örgütü karşısında susanlara, terör yeniden gelsin hayali kuranlara bütün milletin vurduğu tokadın simgesidir.” şeklinde konuştu. (İLKHA)