Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yasin Aktay, köşesinde kaleme aldığı “Kürtlerin PKK sorunu” makalesinde çarpıcı tespitlerde bulundu. Aktay makalesinde, PKK’nin, doksanlara özgü faili meçhuller dönemini hortlatırcasına farklı siyasi grupların (Hüda-Par) elemanlarını kaçırdığını, öldürdüğünü, silahları bırakması beklenirken çözüm sürecinin başladığı saatten beri binlerce çocuğu dağa çekerek dağ kadrosunu daha da güçlendirdiğine dikkat çekti.

Aktay, PKK’nin yol kesme ve kimlik kontrollüne de değinerek, PKK devletin yolunu değil çözüm sürecinin yolunu kestiği ifadelerine yer verdi.

İşte Aktay’ın Yeni Şafak Gazetesinde kaleme aldığı makalesinin satır araları:

“PKK devletin yolunu değil çözüm sürecinin yolunu kesmiş oluyor”

Devletin çözüm sürecine sadık kalma adına sergilediği sabırlı tutumu örgüt tahammül sınırlarını iyice aşacak kadar istismar ediyor, devletin ve hükümetin sabrını kendi derebeyliğinin uygulamaları için bir izin gibi kabulleniyor. Güpegündüz yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, insan kaçırıyor. Böyle yapmakta Yalçın Akdoğan`ın dünkü yazısında dediği gibi PKK devletin yolunu değil çözüm sürecinin yolunu kesmiş oluyor.

“PKK binlerce çocuk dağa çekerek dağ kadrosunu daha da güçlendiriyor”

PKK bununla kalmıyor, doksanlara özgü faili meçhuller dönemini hortlatırcasına farklı siyasi grupların (Hüda-Par) elemanlarını kaçırıyor, öldürüyor. Silahları bırakması beklenirken çözüm sürecinin başladığı saatten beri binlerce çocuğu dağa çekerek dağ kadrosunu daha da güçlendiriyor. Bütün bu hareketlere devletin veya hükümetin uzun süre sabretmesi tabii ki mümkün değil.

Çözüm sürecinde devletin hala bir adım atmadığını artık utanmadan tekrarlayanlar, asıl belirleyici adımın, başlatıcı adımın, önkoşul adımın silahların tamamen bırakılması olduğunu dikkatlerden kaçırmaya çalışıyorlar. Buna rağmen çözüm süreci başladığı saatten beri asayiş operasyonu yapmayan askerin bu eylemsizliğinin bir alan hakimiyeti kurma fırsatı olarak değerlendirilmesi son derece tehlikeli...Tehlikeli, çünkü askeri müdahaleyi kışkırtan, hatta bir noktadan sonra mecbur bırakmaya dönük hareketler bunlar.

 “PKK Kürtleri kendine borçlu çıkartıyor”

Söylemek artık gereksiz bile, bütün bu hareketlerin Kürt sorunuyla ilgisi yok. Çünkü Kürt sorununu doğuran bütün devletçi söylem ve politikalar şu ana kadar yeterince revize edildi. Bu revizyonun, PKK`nın silahlı terörü dolayısıyla, yani devletin şiddet ve terörle bunaltılması suretiyle kotarılmış olduğu, PKK`nın da BDP`nin de bölgede sürekli işlediği bir tez. Bu yolla Kürtleri kendine borçlu çıkarmaya çalışıyor.

PKK ile ilelebet savaşa devam edebilirdi, çünkü PKK`nın silahlı terörü o devlet anlayışını daha bir güvenle ve büyük kazançlarla sürdürmeye yarıyordu. O yüzden bugün Kürtlerin kazanımlarının kaynağı asla PKK değildir, aksine bu devlet anlayışını değiştiren, yerine insani ve eşit vatandaşlık anlayışını getiren AK Parti`nin yaklaşımı, Kürt sorununu da ortadan kaldırmıştır.

“Kürtlerin net bir PKK sorunu hala orta yerde durmaktadır”

Kürtlerin net bir PKK sorunu hala orta yerde durmaktadır. Çözüm sürecinin ön şartı olarak konulan silahsızlanma ve çekilme sürecinde PKK kendi örgütsel varlığının sonunu öngördüğü için silahları bırakmamakta ısrar ediyor.

Aslında PKK hala silahların tamamen devre dışı kaldığı bir siyasal mücadeleye veya rekabete yatırım yapmıyor. Bunu göze alamıyor. Aslında göze alsa belki kendisi için de özgün ve başarılı bir yol olacak. Ancak bir bakıma risk almamış oluyor ve nasılsa garantili ve kendisine her zaman haksız rekabet avantajları sağlayan silahları gözden çıkarmıyor.

“PKK`nın yaptığı hareketlerin ısrarla çözüm sürecini bitirmeye davetten başka bir anlamı yok”

Devlet kendisine karşı sergilediği bu sabırla PKK`nın şimdiye kadar kullana geldiği haksız propaganda avantajlarını elinden alıyor, ama bu arada PKK sabırları zorlamaya devam ediyor. PKK`nın yaptığı hareketlerin ısrarla çözüm sürecini bitirmeye davetten başka bir anlamı yok.

PKK ve BDP, düne kadar hiç rastlanmayan bir muhalefetle karşılaşıyorlar”

Üstelik hem PKK hem de BDP çözüm sürecine karşı resmen bir söz sarf etmemeye de dikkat etmeye devam ediyorlar. Çünkü bütün bunların arasında artık dikkate almaktan kaçamadıkları bir Kürt kamuoyu var. Düne kadar hiç rastlanmayan bir muhalefetle karşılaşıyorlar.

Kandırarak veya rıza ile dağa kaçırdıkları çocukların birer anne babası veya ailesi olduğu gerçeğiyle bugünlerde yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Öyle veya böyle çözüm süreci insanlarda alternatif bir siyasetin mümkün olduğu gerçeğini gün gibi ortaya koydu. PKK nasıl propaganda yaparsa yapsın, artık Kürtlerin mağdur ve mazlum olduğu iddialarından yola çıkarak insanları silahlı mücadelenin meşruiyetine veya bunu Kürtler için faydalar getirdiğine inandıramıyor.

“PKK’ye isyan eden anne ve babalar, çocuklarının PKK’nin mal-mülkü olmadığını haykırıyor”

Bugün PKK`ya isyan eden anneler, babalar, PKK`ya Kürt çocuklarının kendisine mal-mülk olmadığını ve kendi iktidarı için onların hayatlarıyla hoyratça kumar oynayamayacağını haykırıyor.

Anne babalar bunu yaparken siyasette bir rol oynaması gereken BDP/HDP`nin bütün bu olanlara karşı sergilediği lakaytlık da bir yandan kaydediliyor.

Bakalım bu parti ileride yine bir isim değişikliğiyle bu süreçte sergilediği lakaytlığın ve sorumsuzluğun izlerini silebilecek mi?