VAN- Dünya Çevre Günü kapsamında düzenlenen panelde çevre ile ilgili birçok önemli konu ele alındı. Yapılan panelde kıyı kanunu, kanalizasyon, evrensel atıklar ve geri dönüşümü, dereler ve kanallar, tıbbi atıklar, taş ocakları, çimento fabrikaları, beton santralleri, hesler, güvenlik barajları, yeşil alanlar ve çarpık kentleşme konuları tartışıldı.
Van Ticaret ve Sanayi Odası konferans salonunda yapılan panele Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, Van Çevre Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, İnsan Hakları Derneği Van Şube Başkanı Ersin Bilci, Van Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı İbrahim Şahin, STK başkanları ve öğrenciler katıldı.
“Uluslararası kuruluşlar çevre temizliği için büyük paralar harcayor”
Van Çevre Derneği (ÇEVDER) Başkanı Ali Kalçık, panelde yaptığı konuşmada, son yıllardaki teknolojik gelişmeler, savaşlar ve ekonomik sorunların, insanları, yaşadıkları çevreye yeniden dikkat etmeleri noktasına getirdiğini belirterek, “Küresel bir çevre felaketinin yaşandığı günümüzde bitki örtüsü, hayvanlar ve insanları da tehlike altına alan bu kötü gidişe dur diyebilmek için, uluslararası kuruluşlar büyük paralar harcayarak önlemler almaya çalışıyor. Birleşmiş Milletlerin bu çalışmalarda beklenen sonuca ulaşılabilmiş değil. İnsanların sürekli yaşadıkları yer olan çevreyi; dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmaklar oluşturur ve sadece devletlerin veya uluslararası kuruluşların değil, hepimizin bu kavramlara sahip çıkması gerekiyor.” dedi.
“Hava kirliliği yakıtların gereğince yakılmamasından kaynaklanıyor”
Dünyanın başlıca çevre sorunları arasında su, hava ve toprak kirlenmesi geldiğini söyleyen Kalçık, “Su kirlenmesi ile deniz hayvanlarının hayat ortamları bozulur. Kirli sularda avlanan balık ve öteki deniz ürünlerini yememek ve hatta böyle sularda yüzmemek gerekiyor. Hava kirliliği daha çok yakıtların belirtildiği gibi yakılmamasından kaynaklanıyor. Toprak kirlenmesi ise çeşitli ilaç ve gübrelerle toprağın tarıma elverişsiz duruma gelmesidir. İşte bu gerçeklerden yola çıkarak, doğal çevrenin korunması amacıyla 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı toplandı. Bu toplantıda çevre sorunları ele alındı. Çevre kirlenmesine karşı üye ülkeler ortak çözüm yolları aradılar. Bu konferansta 5 Haziran gününün "Dünya Çevre Günü" olması kararlaştırıldı. Her yıl Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kutlanıyor. Türkiye de bu amaçla 1978 yılında Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, daha sonra Çevre Müsteşarlığı kuruldu. Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5- 11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası olarak kabul etti.” şeklinde konuştu.
“Atalarımız,Van’ı ve Tuşba’yı bir su şehri olarak tanımlamışlar”
Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necdet Takva da konuşmasında, bütün insanların , yaşadıkları çevre konusunda önemli bir duyarlılık oluşturabilirlerse, dünyanın farklı yerlerindeki ekolojik koruma derneklerinin de çok fazla yorulmalarına gerek kalmayacağını belirterek, “Bizde kendi çevremizi ve çevrenin var ettikleri zararları konusunda birer duyarlı birey olarak bu konuyu kişileştirebilirsek, sanıyorum ki gelecekte çevre konusunda daha etkin daha duyarlı rollere sahip olabiliriz. Bu etkinlik gerçekten bizim için çok önemli. Avrupa Birliği, ilgili büromuzun katkı sağladığı ve odamızın ev sahipliği ettiği Çevre Derneğinin de büyük duyarlılıkla her yıl yapmaya çalıştığı organizasyonlara ortak bir bakış oluştu. Bu yüzden Van şehrini tanımlarken burayı yıllar önce medeniyet başkenti yapan atalarımız, burada bizler için yaşamışlar. Bizler de bu haftanın ve çalışmanın öneminin bilincinde olup daha fazla sahiplenmek zorundayız. Atalarımız bu topraklarda yaşadıkları zaman, burayı güneş ülkesi olarak kabul etmişler ve ona göre sahiplenip korumuşlar. Güneş ülkesi, aslında buranın ne kadar önemli bir yaşanılır yer olduğunu göstermek amaçlı olduğunu ifade etmektedir. Van’ı ve Tuşba’yı bir su şehri olarak yaşanılır bir yer olarak tanımlamışlar. Sadece bu hafta içerisinde değil hafta içerisinde oluşacak farkındalıkların yaşanılan alanları yaşanılır hale getirmemiz gerekir. Yoksa bu haftada diğer haftalar gibi sıradan olacak. Kendimizi çevrenin ve ekolojinin bir parçası olarak görürsek bu duyarlılık sürdürülebilir.” dedi.
“Başta Van Gölü olmak üzere, bizim bu konuda bir çalışmamız var”
Günün her anı çevreye duyarlılıkla başlamalı ve o şekil devam etmesi gerektiğini söylen Takva, “İçtiğimiz su tükettiğimiz gıdalar gittiğimiz parklar, yürüdüğümüz yollar, yüzdüğümüz denizler bizim yaşam alanımızın ayrılmaz birer bütünüdür. Çevrenin öneminin arkında olursak kendimizi farklı görmezsek, duyarlılığın farklında oluruz. Birçok yasa olmasına rağmen yargının pasif olması gözle görülür biçimdedir. İki yıkıcı deprem yaşadık ve deprem döneminde inanılmaz bir çevre tahribatı yaşlandı. Bununla beraber 30 bin konutumuz yıkıldı. 3 bin iş yerimiz tahrip oldu. Fakat deprem sonrası kentin yeniden yapılanma, çevresel ve ekolojik yapısıyla çalışma yapılmadığını hepimiz biliyoruz. Bu Van’ın başına gelebilecek 100 yılın en büyük felaketiydi. Hepimiz bunu yaşadık. Bundan sonra yürütmenin yasaları uygulanır hale getirmesi konusunda çok duyarlı olmasını ben burada sizlerle paylaşmak isterim. Başta Van Gölü olmak üzere, bizim bu konuda bir çalışmamız var. Bir yasa ile koruma altına alan bir yönetsel koruma çalışmamız var. Bu çevrede ilimizde 15 tane iş kurumunun ortak açtığı Van Gölünü koruma yasasıdır. Bunun için de şu anda Van Gölünü koruma yasa tasarısının hazırlayıp gölümüzü korumak için çözüm üreteceğiz. Bizler de Van Gölünü korumanın tek yolunu bu yasa ile koruyacağımızı düşünüyoruz. Herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum. Kamuoyunda duyarlı bir şekilde yansıtılmasını diliyorum.” ifadelerini kullandı.
“Eğer bir çevre katliamı varsa önce kendimizi sorgulayacağız”
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal da yaptığı konuşmada, “Gerçekten çevrenin artık ne anlama geldiğini toplumumuzun hemen hemen 7’den 70’e bütün kesimi farkında ve ne olduğunu biliyorlar. Bizim de bildiğiniz gibi hali hazırda devam eden üniversitede uluslar arası çevre sempozyumumuz var. Dünyanın değişik yerlerinden gelen, alanında çok güçlü, çok etkin bilim adamları hem sözlü sunumlarını, hem de poster sunumlarını devam ettiriyorlar. Çevre aslında şu, ekosistem yani canlıların yaşamış olduğu alanı kastediyor. Ancak artık dünya bunu şu bilinç noktasına hepimiz getirdik. Dünya derken hep birlikte getirdik. Dünyanın bütün dört bir köşesindeki dört bir etrafındaki en küçük bir çevre felaketi Van’ı etkiliyor. Van’daki dünyanın diğer bir köşesini etkiliyor ve canlıyı etkiliyor. Dolayısıyla çevre bilinci ,gerçekten bütün kesimlerde, aileden başlamak kaydıyla üniversitelere kadar yayılması, üniversiteden sonra da insanların veya bütün insanların hayatı devam ettiği sürece, canlılığı devam ettiği sürece ölünceye kadar bu bilinç genişletilmeli ve canlı tutulmalıdır. Hep suçlarız. Buraya çıkarız Ahmet suçlu, Mehmet suçlu, sanayici suçlu. Hayır, bu bir yanlış yaklaşım, suçlu aradığımız sürece hiç suçlu bulamayız. Suçlu hepimiziz. Eğer bir çevre katliamı varsa, önce kendimizi sorgulayacağız, sorunlarımızı önce ortaya koyacağız, çözümlere doğru adım atacağız.” dedi.
“Bu şekilde giderse bu çevre bizden sonra gelecek nesilleri barındıramayacak”
Rektör Battal, “Sanırım panelde bu konular detaylı bir şekilde tartışıldığında bunlar net bir şekilde gözükecek. O zaman suçlu aramak yerine oturacağız hep beraber doğayı koruyacağız. Doğa nedir, bugün biz tamam ömrümüzü 120-130 yıl devam ettirelim. Allah uzun ömürler versin herkese buradan, ama bize bu süreçte çevre hadi idare eder diyelim ama bizden sonraki nesiller var burada. Daha yüzlerce yıl, binlerce yıl yaşayacak nesiller var burada. Ama gelinen noktaya bakıldığında, kesinlikle şunu söyleyebilirim; bu şekilde giderse, bu çevre bizden sonra gelecek nesilleri barındıramayacak. Bu doğa kendini koruyamayacak Unutmayalım ki aracımızın kontağına bastığımız an çevreyi kirletiyoruz. O zaman hiç sağda solda suçlu gerek yok. Ve şunu da söyleyeyim sayın başkanın da dediği gibi, hiçbir şey tek başına kanunla muhafaza edilmez. İnsan muhafaza eder. Dolayısıyla çevreyi insan muhafaza edeceğine göre, insan kaynağımızı doğru bir şekilde yetiştirmemiz gerekiyor.” ifadelerine yer verdi. (Hacı Yılmaz-İLKHA)