Türkiye’de, alkol ve uyuşturucunun aile içinde yıkıma neden olduğu ortaya çıktı. İlköğretim öğrencileri arasında alkol kullananların oranı yüzde 15.4, ortaöğretimde yaşamı boyunca en az bir kez alkol kullananların oranı yüzde 45-yüzde 50’ye çıktı. Ülkemizde boşanan çiftlerinyüzde 83’ü alkolü boşanma sebepleri arasında sayıyor. Madde bağımlılığında ilk kullanım yaşı ortalamasının 21.56’ya kadar düşmesi de dikkat çekiyor. Gazetemize konuşan Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sami Şener, alkol ve uyuşturucunun yerleşmesi ve yaygınlaşmasının, hayata cevap hazırlayamayan bir kültür ve inanç eksikliğinin sebep olduğunu belirterek, “İman ve ahlak değerleri, insanları yönlendiremeyince; onlar, sıkıntılı ve üzüntülü olaylarla baş edememenin çaresizliğini içki ve uyuşturucu ile gidermeye çalışıyorlar” dedi.

Alkol bağımlılığı, toplumun en büyük zarar gördüğü ve kişinin ruhsal sağlığını bozan bir bağımlılık olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan araştırmalar; Türkiye’de alkol tüketiminin giderek arttığını, buna bağlı olarak toplumsal yapının ve aile yapısının bozulmaya başladığını gösteriyor.

BOŞANAN ÇİFTLERİN YÜZDE 83’Ü ALKOL YÜZÜNDEN

2006 TÜİK raporuna göre, ülkemizde boşanmaların yüzde 12,2’sinin içki ve kumar sebebiyle olduğu ifade ediliyor. Alkol sebebiyle boşanan çift sayısı 12.158’dir. Ülkemizde, boşanan çiftlerin yüzde 83’ü alkolü boşanma sebepleri arasında sayması, alkolün hem bireysel, hem de toplumsal bir afet olduğunu kanıtlıyor. Yetkililer, Türkiye’de alkol tüketimine harcanan yıllık resmi miktarın yaklaşık 15,5 milyar TL olduğunu bildirirken, resmi olmayan miktarın ise yaklaşık 31 milyar TL olduğu tahmin ediliyor. TUBİM 2010 yılı uyuşturucu raporuna göre, 2007 yılında tüm tedavi merkezlerinde ayakta tedavi edilen hasta temas sayısı 38 bin 569. 2008 yılında bu rakam 65 bin 148 iken, 2009 yılında 107 bin 178 oldu. Madde bağımlılığı konusunda tedavi gören kişilerin sayısının her geçen gün arttığı kaydedilen rapor dikkate alındığında, günden güne bağımlı kimselerin sayısının da arttığı sonucu ortaya çıkıyor.

ŞENER: ALKOLİK BİR TOPLUM HALİNE GELDİK

Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sami Şener, Türkiye’de batılılaşma hareketinin, kendi yaşama alışkanlıklarını önce azınlıklar, daha sonra ise azınlıkları izleyen modernistler tarafından insanımıza benimsetmeye çalıştığını hatırlatarak, “Büyük sosyolog İbni Haldun’un ‘Mağluplar galipleri taklid eder’ sözünün ifade ettiği bu olay, kimlik kaybına uğrayan kesimlerin izlediği bir yol olmuştur. Aynı zamanda, bazı alışkanlıkların batıdan ‘çağdaş’ ve ‘ilerici’lik göstergesi olarak kabul edilmiştir” dedi. Alkolün, modernleşme ve batılılaşma programı içinde topluma mal edilmeye çalışıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Şener, “Batılılaşma öncesi içki, başkalarının gözü önünde içilmeyen ferdi bir alışkanlık idi. Dolayısıyla, alkol; batının su gibi içtiği ve yaşayışının vazgeçilmez bir alışkanlığı olarak diğer batı unsurları gibi sosyal hayatımıza sokuldu. Bürokrasi, sanat ve kültür dünyasının insanları, alkolü medenileşmenin şartı gibi ısrarla seremonilerinde ve toplantılarında kullandı. Adeta, resmi toplantıların vazgeçilmez bir parçası haline getirdiler. Filmler ve tiyatrolar, içkiyi reklam eden sahnelerle doldu. Okul mezuniyet toplantıları bile içkiyi kurumlaştırdı. Sonuçta alkolik bir toplum haline geldik” ifadelerini kullandı.

ALKOL VE UYUŞTURUCUNUN SEBEBİ KÜLTÜR VE İNANÇ EKSİKLİĞİNDEN

Prof. Dr. Sami Şener, şunları söyledi: “Bir sosyolog olarak, alkol ve uyuşturucunun yerleşmesi ve yaygınlaşmasını, hayata cevap hazırlayamayan bir kültür ve inanç eksikliğinin sebep olduğunu düşünüyorum. İnsanlar, ölçüşüz ve dengesiz bir hayat anlayışı içinde olaylara karşı savunmasız durumda kalıyor ve kendilerini unutmak istiyorlar. İman ve ahlak değerleri, insanları yönlendiremeyince; onlar, sıkıntılı ve üzüntülü olaylarla baş edememenin çaresizliğini içki ve

uyuşturucu ile gidermeye çalışıyorlar. Fakat, bu alışkanlıklar, kendilerine çare olamıyor; sadece bir süre gerçeklerden uzaklaştırıyor. Hükümetin içki üretmeyi terkedip, içkiyi toplum hayatından uzaklaştırıcı tedbirler alması gerekiyor. Özellikle, sinema ve TV’lerde içki, tabii ve kaçınılmaz bir alışkanlık gibi sunuluyor. Bu durum, hem insani ve hem de hukuki açıdan yanlış bir tutumdur. Hiç kimse, bir yanlışı veya kötü alışkanlığı yayma hakkına sahip değildir. Uyuşturucu, sadece yasaklama ile değil, genç insanlarımıza kendi değerleri ve inançları ile manalı ve mantıklı bir yaşama felsefesi yerleştirmekle giderilebilir.

Yeni Akit