Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Türkiye’de 2002’de 5.2 milyar lira olan ilaç giderinin 2010 yılında 15.4 milyar lira, 2011 yılında 16 milyar liraya yükseldiğini açıkladı. Bakan Çelik, ilaç israfından kaçınılması gerektiğini belirterek, "Biz bu harcamalarımızı yaptık, vatandaşımıza helal olsun, ama bu rakamlar büyük rakamlar. Bir kutu ilaçtan ne olur demek lüksüne sahip değiliz. Suiistimaller ise eczane-hastane, eczane-doktor, vatandaş-eczane ilişkilerinde. Şunu ifadeyim ki biraz can yakacağız." dedi.

Siyasi istikrarın ekonomide de istikrarı getirdiğini anlatan Bakan Çelik, Türkiye’nin her alanda çok önemli mesafeler kat etmeye başladığını dile getirdi. Büyüme rakamları açısından 2011 yılının ilk çeyreğinde en çok büyüyen ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini anlatan Bakan Çelik, 2011’in ikinci çeyreğinde yüzde 8.8 büyüyen Türkiye’deki işsiz sayısının her geçen gün düştüğünü dile getirdi. Bakan Çelik, düşen işsizlik rakamlarıyla ilgili şunları söyledi: “Bugün işsizlik rakamları açıklandı. 2010 yılı Haziran ayında işsizlik oranı aylık yüzde 10.5 iken, 2011 yılı Haziran ayında işsizlik oranı yüzde 9.2’ye geriledi. Rakamları hangi açıdan ele alırsanız alın, Türkiye’de gerçekten ciddi bir değişimin dönüşümün yaşandığını, birilerinin imrendiği bir güzel tablonun oluştuğunu dost-düşman herkes görmektedir. Demek IMF’siz oluyormuş, demek sözü dinlenen ülke olunuyormuş. İlle de söz dinlemek zorunda değilsiniz. Demek ki yardım alan ülke olmak değil, yardım eden ülkede olunuyormuş. Türkiye bugün Somali’den Balkanlar’a Afrika’nın tüm coğrafyasından Asya’ya kadar yardım elini uzatan bir ülke. İçeride çok şükür istikrar, dışarıda da çok şükür itibar var.”

SAĞLIK HARCAMALARI ARTIYOR, İSRAFTAN ÇAKINALIM
Türkiye’nin sağlıkta da büyük mesafe aldığını anlatan Bakan Faruk Çelik, bazı Avrupa ülkelerinin ilaç bedellerini ancak 2 yıl sonra ödeyebildiğini kaydetti. Avrupa ülkelerinde bile tedavilerle ilgili 6 aylık, 8 aylık süreler verildiğini savunan Bakan Faruk Çelik, her alanda dünyada bir duraklama, bir durağanlık, sarsıntı ve sıkıntı yaşanırken, Türkiye’nin tablosunun gerçekten aydınlık bir tablo olduğunu vurguladı.

Bakan Çelik, "Daha da büyüyeceğiz, dostlarımızı daha çok memnun edeceğiz. Düşmanlarımız üzülürse üzülsünler, hiç bir mahsuru yok. Onlarda üzülmeye devam etsinler." dedi.

Hükümet olarak sağlık alanında önemli icraatlar yaptıklarını ifade eden Bakan Çelik, 2012 yılına girerken genel sağlık sigortası çerçevesinde yeşil kartlıları da sosyal güvencesi olmayan varlıklı insanları da gelir testi sistemine tabi tutarak, onlarda sosyal Güverlik kapsamına alacaklarına işaret etti. 1 Ocak 2002’den itibaren asgari ücretinin 3’te biri düzeyinden daha düşük geliri olanların primleri devlet tarafından yatırılacağını anlatan Bakan Çelik, yeni bir döneme de 1 Ocak 2012 tarihiyle gireceklerini kaydetti.

VATANDAŞLARIMIZIN HASTANEYE GİDİŞ ORANI ARTTI
Nitelikli sağlık hizmetinin nitelikli mekanlarda verildiğine işaret eden Bakan Çelik, 2015 yılında 123 bin nitelikli sağlık odası hedeflediklerini açıkladı. Bakan Çelik şöyle devam etti: "2002 yılında bir vatandaşımız bir yıl içerisinde 2 kez hastaneye gidebiliyordu. Şu anda hastaneye gidiş sayısı 8’e ulaştı. Bu rakamla gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmış bulunuyoruz. SGK olarak bin 735 özel sağlık kurumundan hizmet alıyoruz. 278 milyon her yıl sağlık kurumlarına müracaat var. Bu rakamın 71 milyonu özel sağlık kurumlarına gidiyor. Bunun için SGK olarak 5.1 milyar liralık bir ödeme gerçekleştiriyoruz. TÜİK’in sağlıkla ilgili yapmış olduğu iki araştırma var. Yıl 2003 sağlık sisteminden memnun musunuz diye sorulmuş. Memnunuz diyenler yüzde 39. Yıl 2010 aynı soruya memnunuz diyenlerin oranı yüzde 73. Sağlık harcamalarında 2002 yılında kamu olarak 9.9 milyar lira harcama yapıyorduk. 2010 yılında 40 milyar, 2011 yılında 45 milyar lira harcamalarında giderimiz var. Bu hizmetlerin sunumunda cebinden para çıkan bakan olarak şunu söylemek istiyorum. Sağlığa erişim kolay olduğu için harcamalar artabilir. Buna saygı duyuyoruz. Fiyat artışlarından dolayı giderlerimizde artış olabilir. Ama bir de başka kalemler var. Bunlar bir, israf. İki, su istimaller. Suistimal ve israf konusunu mutlaka sağlık sistemimizde çözmek durumundayız. Eğer çözemezsek, o zaman bu hizmeti hak eden dürüst vatandaşlarımıza nitelikli hizmet vermekte zorlanacağız. Bu konuda çok ciddi tespit ve teftişlerimiz var. Birinci israf alanında. ‘Doktor Bey, yazıver şu ilacı lazım olur ya!’ deniyor. Şimdi buradan doktor arkadaşıma sesleniyorum. Lazım olur diye ilaç yazılır mı? Hastanın keyfine göre ilaç yazılır mı? Tabi ki doktorların tümü için söylemiyorum. Tenzih ediyorum bir çoğunu. Ancak yazı ver denildiğinde yazan doktorlar var. Yazı ver neticesinde buzdolabında poşetler içerisinde ilaçlardan geçilmiyor. Yazık. Bu israfı bu ülke hak etmiyor. İhtilaçsa yazılacak. Sosyal devlet anlayışı da bunu karşılayacak ancak ihtiyaç yokken ilacı yazıver anlayışıyla kalemimiz elden gidiyorsa unutmayalım ki gelecek nesillerden çocuklarımızdan torunlarımızdan çalıyoruz demektir. Bir kutu ilaçtan ne olur demek lüksüne sahip değiliz. Suiistimaller ise eczane-hastane. Eczane-doktor. Vatandaş-eczane ilişkilerinde şunu ifadeyim ki biraz can yakacağız. Çünkü az sayıda bu yanlışlığın içerisinde olanların bütün sağlık sistemindeki doktorları hastaneleri eczaneleri karalamaya haklarının olmadığı inancı içerisindeyiz."