Riyad Makaev / Doğruhaber / Analiz
Dünya, gelişen teknoloji ile birlikte çok değişik olaylarla ve problemlerle karşılaştı. Daha 15 sene önce neredeyse tün dünyayı kontrol eden ABD-AB, bugün etkinliğini yitirmeye başladı. 90’ların başında Batı’nın yıktığı Rus İmparatorluğu yeniden süper güç olarak oyuncu olmaya çalışıyor. ABD Başkanlık seçimlerinde “ dünyada çok fazla Amerika var” diyenler artık “dünyada şimdi çok az Amerika var” diyerek Obama’nın politikasını eleştirmeye başladılar. ABD ve AB yöneticilerinin toplumları hiçe sayarak hazırladığı programlar birer birer bozulmaya başladı. Belki bizler bunları böyle görmekteyiz bilinmez ama geçen günlerde gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ortaya çıkan tabloya bakarsak, Avrupa toplumları artık kendilerinin hazırlamadığı kanun ve yasalara boyun eğmek istemediklerini ortaya koydular. Artık Avrupa toplumları birlik içerisinde hareket etmeyen Avrupa Birliği yöneticilerinden bıkmış gözüküyorlar. Almanya, Avrupa Birliği’nin ekonomi merkezi olduğu için AB’nin lideri olmaya ve AB’yi yönetmeyi arzularken, Fransa ise AB’nin siyasi merkezi olarak AB’nin siyasetini belirlemede en önemli rolü kapmaya çalışıyor. Dolayısıyla bir birlikten söz etmek mümkün değil. AB’nin demokrasi çatısı altında toplumları daha ne kadar tutabileceği şimdi en merak edilen soru haline geldi.
AP SEÇİMLERİNİN ŞAŞIRTAN SONUCU RUSYA’YA YARADI
Avrupa’da şaşırtıcı bir şekilde AB karşıtı partilerin Avrupa Parlamentosu seçimlerini kazanması, dünyanın süper güç haline gelmek isteyen, her türlü yeraltı zenginliklerine sahip olan Rusya için ekmeğe sürülmüş bal gibi gelmiştir. Rusya Kırım’a tam yerleşmiş ve Ukrayna’nın Kırım üzerinden oynayacağı her türlü oyuna hazırlık yapmış durumda. Ukrayna yeni Başkanı ile görüşmeye ve çözümü için hazır olduklarını da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov dile getirdi.
İngiltere`de, Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) lideri Nigel Faraj, AB’nin Ukrayna’nın işlerine müdahalesi sonrası "AB`nin elleri kanda" olduğunu söylemişti. Ve Nigel Faraj, Putin’nin siyasi becerisine hayranlık duyduğunu da itiraf etmişti. Bu bize İngiltere başta olmak üzere, AB toplumlarının ulus devletlere ve kendi öz siyaset ve ekonomisine duyduğu özlemi göstermektedir. 2000’li yılların başından bu yana Türkiye’deki yaşanan gelişmeler de aynı şekilde Osmanlı döneminde olduğu gibi güçlü, bağımsız ve kararlı bir devlete halkın ne denli ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Avrupa toplumlarının da her ne kadar ahlaki olarak bozulmuş olsalar bile, AB hayali için demokrasi çatısı altında getirdiği bazı özgürlükler ile birlikte Avrupa toplumlarından çok şeyi almıştır. Artık Avrupa toplumları oynanan oyunlara “dur” demek istiyor. AB parlamento seçimlerde başarıya ulaşan AB karşıtı olan Marie Le Pen şöyle diyor: Avrupa insanlar olmadan ve hatta insanlara karşı inşa edilerek devam edemez. AB bizden çaldığını geri vermeli, halk egemenliği geri istiyor. Başka bir Avrupa inşa etmek zorundayız. Özgür ve egemen devletlerin oluşturduğu bir Avrupa...
AB’ye girebilmek için uğraşan başta Türkiye olmak üzere bazı ülkeler için de son Avrupa Parlamentosu seçimleri bir ders olma mahiyetini taşımaktadır. Dünya gündemini son zamanda ciddi bir şekilde meşgul eden Ukrayna AB’ye girebilmek için, AB’nin masal gibi anlattıkları özgürlükler için ülkesini savaş durumuna soktu. AB yöneticilerinin Ukrayna ve Rusya sorunu karşısında ne kadar pasif kaldıkları ise ortada. Geçen Pazar günü Ukrayna’da gerçekleşen Başkanlık seçimlerinde “Ukrayna’nın çikolata Kuralı” Oligarkh Poroshenko Başkan seçildi. Euromeydan’da halktan olmayan oligarkhlara karşı halkın özgürlükleri için yapılan gösteriler sanki boşuna olmuş oldu. Ukrayna istikametini belki AB’ye doğru seçmiştir. Ancak, belki onlar AB’ye girmeden AB dağılabilir. İnsanların bir araya gelerek İlahi kanunları hiçe sayarak kurmuş olduğu her bir sistem yıkılmaya mahkûmdur.
EUROMEYDAN “PAİNTBALL MEYDANINA” DÖNÜŞEBİLİR
Ukrayna yeni başkanıyla yepyeni problemlerle baş başa kalmıştır. ABD ve AB umduğunu Ukrayna’da yapamamıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Rusya karşısında her zaman böyle pasif kalan Batı, Ukrayna’yı Rusya ile baş başa bırakmıştır. Batı’nın kurmuş olduğu NATO, Rusya karşısında “kedi’nin karşısındaki fare” gibi davranmaktadır. NATO sekreteri Anders Fogh Rasmussen, "NATO müttefikleri Rusya`nın yasadışı Kırım ilhakını tanımaz. NATO, Ukraynalıların dış müdahale olmaksızın, Ukrayna`nın egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğü ve kendi geleceğine karar hakkını destekliyor!!!" dedi.
Ancak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde büyük bir başarıya ulaşan Fransa’nın Ulusal Cephe`sinin Başkanı Marie Le Pen Ukrayna`da yaşanan krizin başından beri ciddi bir şekilde Fransız makamlarının politikalarını, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Kiev’e vaat ettikleri “kolay bir yol” ve darbeye verdiği desteklerden dolayı ciddi eleştirilerde bulunuyordu. Marie Le Pen, aslında Ukrayna’yı AB’de kimse beklemiyor, demişti ve Evromeydan’a verdiği desteğin ise AB yetkililerinin entrikaları ve ABD’nin jeopolitik olarak Kiev’i Moskova’dan koparma özlemi olarak nitelemişti.
Ukrayna ise, kamusal ve özel çıkarları birbirinden ayrılamaz olduğu Ukrayna politikasının tipik özelliklerine sahip olan bir başkanı seçti. Ukraynalıların durumu gerçek anlamıyla çok zor. Yeni Ukrayna Başkanı Poroshenko, Ukraynalı milyarderler grubuna giren oligark kast’a aittir. Bunlar güçlenmek için siyaseti ve medyayı çok iyi kullanırlar. Yeni Başkanın Ukrayna’nın karşı karşıya kalmış olduğu durumdan yani elitlerden ve yolsuzlukların yeşermesinden ülkeyi temizleyeceği, Rusya’nın aldığı topraklarını geri alacağı ve Rus yanlısı ayrılıkçılara karşı başarılı olacağı hayalini kurmak çok zor. Ukrayna belki tüm problemiyle Rusya’nın ve Avrupa’nın ortasında baş başa kalabilir... Meşhur Euromeydan ise Rusya ve ABD-AB için “paintball meydanına” dönüşebilir.