KÖLN- Almanya’nın Köln kentine gelen Başbakan Recep Tayip Erdoğan, gurbetçilerle buluşacağı 18 bin kişilik Lanxess Arena'ya, yaklaşık 40 bin gurbetçi akın etti. Spor salonu hınca hınç gurbetçilerle dolarken, çok sayıda gurbetçinin ise salona sığmayıp dışarıda kaldığı bildirildi.
Başbakan’ın katıldığı Avrupalı Türk Demokratlar Birliği UETD'in kuruluşunun 10. yıl etkinliği için düzenlenen Lanxess Arena'daki program, Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.
Daha sonra bir Türk sanat müziği sanatçıları tarafından kaside seslendirildi.
İkindi vaktinde ezan ve dua
Programın sunucusu 'Ezana hasret soydaşlarımız için ezan okuyacağız" diye yaptığı duyurunun hemen ardından iki kişi birlikte ezan okudu. Ezan'dan sonra Salat-u Selam getirilirken, salondaki gurbetçi katılımcılar tarafından büyük bir coşku alkış koptu.
Daha sonra Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz kürsüye çıkarak Soma'da hayatını kaybeden madencilerin şehit sayılması için dua etti. Yılmaz duasında, Miraç kandili öncesinde düzenlenen böyle bir toplantının, bu yönü ile hayırlara vesile olmasını diledi.
Duanın ardından UETD Başkanı Süleyman Çelenk bir konuşma yaptı. Çelenk konuşmasında, "Gurbetçiler başbakanını çok seviyor. Başbakanın gelmeden önce bazı dar görüşlülerin yaptığı aleyhte kampanyayı kabul edemeyiz" sözleri salonda büyük alkış aldığı görüldü.
Program yurtdışındaki vatandaşlardan sorumlu Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in konuşması ile devam etti.
İşler konuşmasında özetle, "Buraya ilk gelenler Jön Türklerdi, bugün ise schön Türkler var, Türkiye artık göç veren ülke değildir, 70 sente muhtaç hiç değildir. Buraya ilk gelen gurbetçilerimizden vefat edenlere, Allah'tan rahmet diliyorum. Sizleri Yeni Türkiye'nin mimarı ile baş başa bırakıyorum. " sözlerine yer verdi.
Daha sonra kürsüye çıkan Başbakan Erdoğan, salonu selamladıktan sonra "Üzerimdeki bir emaneti burada söylemek istiyorum. Türkiye'nin sizlere selamı var. Türkiye'deki akrabalarınızın yakınlarınızın sizlere selamı var. Sadece sizler gurbette değilsiniz. Sizlerin özlemi ile, yıllardır bizler de gurbeti içimizde yaşıyoruz." dedi.
" Milletçe her birinizle gurur duyuyoruz "
Gurbetçi vatandaşların çok büyük çileler çektiğini, sıkıntılara maruz kaldığını ancak direndiğini, tahammül ettiğini, sabrettiğini belirten Erdoğan, "Gurbeti kendiniz için sılaya tahvil ettiniz. Şunu bilin ki millet olarak sizlere minnettarız. Millet olarak her birinize tek tek müteşekkiriz. Milletçe her birinizle gurur duyuyor her birinizle iftihar ediyoruz. İşte bugün bir kez daha sabrınız için, dirayetiniz için, ahde vefanız için şahsım, ülkem ve milletim için, sizlere gerçekten teşekkür ediyorum. Emeğinizle, alın terinizle, vakarınızla 50 yılı geride bıraktığınız, geride onur ve gurur dolu bir 50 yıl bıraktığınız için, her birinize teşekkür ediyorum. Rabbim sabrınızı, tahammülünüzü arttırsın. Hasretinizi hafifletsin. Sizleri de bizleri de muhafaza eylesin diye dua ediyorum" şeklinde konuştu.
“Türkiye'de Soma ızdırabını duyamayanlar var”
Konuşmasında Okmeydanı'nda yaşanan eylemlere de değinen Erdoğan, Türkiye'de Soma elim faciası yaşanırken, ülke içerisinde bu ızdırabı duyamayanların da bulunduğuna dikkat çekerek, "Bunlar Türkiye'nin büyük bir yekunu değildi aslında. Bunlar azınlık olan, ama buradan nemalanmak isteyen kesimlerdi, illegal örgütlerdi. Maalesef baktık ki, ana muhalefetin bazı milletvekilleri de, bunlarla beraber bu eylemlere ortak oluyorlardı. Bununla da kalmadılar. Okmeydanı'nda illegal eylemlere girdiler. Ve orada 2 gencimiz öldü. Ölenlerden birinin kız kardeşi şöyle söylüyordu; 'Siz bu eylemleri yapmasaydınız benim kardeşim ölmeyecekti' diye sitem etti.” dedi.
Alman medyasına da çattı
“Almanya'daki bir kısım medyanın Soma faciasını kendiler için ranta dönüştürmek üzere Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na farklı şekilde hakaret ettiler.” diyen Erdoğan, “Hele bir tane kendini bilmez derginin attığı başlık manidardı. Şahsımı cehenneme gönderiyordu. Nasıl biliyorsa cehennemin yolunu onu da anlamak mümkün değildi. Tabi iş sadece bu değil. İşin manidar olan yanı şu; ülkemdeki bazı medya ile bunların anında koordine olması çok anlamlıydı. Rant sağlamaya çalışanlara en güzel cevabı Türk milletinin 30 Mart'taki yerel seçimlerde vermiştir. Almanya'da yarın Avrupa Parlamentosu'yla ilgili seçimler var. Tayyip Erdoğan'a saldırmakla buradan farklı yerlere oy devşiremezsiniz. Böyle bir şey olmaz. Veyahut da Türkiye'deki Gezi olaylarında hopladınız oturdunuz. 17 Aralık'ta hopladınız oturdunuz. 25 Aralık'ta hopladınız oturdunuz. Benim milletim size en güzel dersi 30 Mart'ta verdi. Eğer demokrasiye inancımız varsa, demokrasiye inanıyorsak, eğer sandığa inanıyorsak, sandıktan çıkan neticeye saygımız varsa, o zaman Türk milletinin verdiği karara da saygınız olacak. Benim ülkemin halkının verdiği kararı bir yerlerin onaylamasına ihtiyacımız yok. Sadece milletimizin onayıdır asıl olan. Biz herhangi bir ülkedeki seçim sebebiyle oralara müdahale noktasına gidiyor muyuz? Dışarıdan izliyoruz arayıp tebrik ediyoruz. Yapmanız gereken, Türk milletinin o sandıklarda çıkardığı neticeye saygı duymaktır. Ve Soma'da 301 şehidimizle alakalı bizim içimiz yanıyor, canımız yanıyor, birileri de kalkıp buradan onu suistimal etmeye çalışıyor. Aynen ülkemdekiler gibi. Sizin bu oyunlarınız tutmaz. Biz dertliyiz be. Bizim derdimiz var." İfadelerini kullandı.
“Siyasi tercih ve taleplerimiz hep yok sayıldı”
Türkiye'de, kendi tercihlerini, yaşam tarzlarını milletin tercih ve yaşam tarzlarının üzerinde gören, elit, seçkinci bir zümre olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim dedelerimiz, babalarımız, bizler, hep birlikte çok zor zamanlar yaşadık. Çok büyük acılara maruz kaldık. Büyük badireler atlattık. 10 yıllar boyunca siyasi tercihlerimiz, taleplerimiz hep yok sayıldı. 10 yıllar boyunca kimliklerimiz, değerlerimiz, inançlarımız tahkir edildi. Türk dediler, Kürt dediler aidiyetlerimizi yok saydılar. Laz dediler, Boşnak dediler, Çerkez dediler, Abaza dediler, Gürcü dediler, Alevi dediler, Sünni dediler değerlerimizi yok saydılar. Mütedeyyin dediler, başörtülü dediler, sakallı dediler, namaz kılıyor, oruç tutuyor dediler. Maneviyatımızı yok saydılar. Hüngür hüngür okulların kapısında ağlayan anneler, babalar bilirim. Okulların kapısından kovuldukları gibi üniversitede güvenlik güçleri tarafından, başörtüleri başlarından söküp alınan yavrularımızı bilirim. İşçisin sen, hep işçi kal dediler. Yoksulsun, hep yoksul kal dediler. Senin başörtün var öyle mi? Senden ancak kapıcı olur dediler. Senden ancak hizmetçi olur dediler. Sen doktor olamazsın dediler. Sen öğretmen olamazsın dediler. Sen herhangi bir kurumda yönetici olamazsın dediler. Avukat olamazsın, parlamentoya giremezsin dediler. Ve parlamentoda ne dediler, atın şu kadını dışarı dediler. Nicelerinin varlığını dahi inkar ettiler. Sorunlarını reddettiler. Onları asimile etmek istediler. Bürokrasiye yaklaşma dediler. Sorunların için mücadele verme dediler. Alışmışlar millete tepeden bakmaya. Alışmışlar millete kibirle bakmaya. Sandık yoluyla değil, demokrasi dışı yollarla millete hükmetmeye alışmışlar. Türkiye'ye, millete rağmen istedikleri gibi rota çizmeye alışmışlar. Biz, işte bu mütekebbirlere, bu kibir abidelerine, millete tepeden bakan bu elitlere 'dur' dedik. Ne dedik, 'Bu ülkede biz de varız' dedik. 'Biz milletiz' dedik. '77 milyon, bu ülkenin sahipleriyiz' dedik. Samimiyetle demokrasi dedik, hukuk dedik, özgürlük dedik, en önemlisi de kardeşlik dedik. 12 yıl boyunca tarihi nitelikte reformlar yaptık. 30 yıl boyunca nice canları aramızdan alan, nice şehitler verdiğimiz terör meselesini hamdolsun çözüm yoluna koyduk. Özgürlüklerin önündeki engelleri tek tek kaldırdık.
Başörtüsünü, sadece üniversitelerde değil, kamuda dahi özgürlüğüne kavuşturduk. 77 milyonun kardeşliği için, birliği için, refahı ve huzuru için çok cesur adımlar attık. Artık benim başörtülü kızım okuluna gidebiliyor, Devlet dairelerinde çalışabiliyor. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, bu adımları atmaya devam edeceğiz." (İLKHA)