İSTANBUL - Önümüzdeki pazartesi günü görülecek olan Mavi Marmara Davası’nın 6’ncı duruşması öncesi dava avukatları ve şehit yakınları İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
Yapılan toplantıda mağdur ailelerin müdahil edilmeden yapılan herhangi bir antlaşmanın kabul edilemeyeceği ve ambargo kalkmadan bu davanın sona ermeyeceği vurgulandı.
“Hukuk mücadelemiz devam ediyor”
4 yıl süre boyunca bir hukuk mücadelesi sürdürdüklerini ifade eden dava avukatlarından Gülden Sönmez, “Diğer ülkelerde de hukuk mücadelemiz devam etti. Bu davada İsrail ilk defa BM tarafından suçlu bulundu. Güney Afrika, İsveç ve diğer bazı ülkelerde yürüyen hukuki davalarımız ve mücadelemiz var. Mavi Marmara’nın hukuk mücadelesine dünyanın birçok yerinde avukatlar ve akademisyenler destek vermektedir ama herkesi burada toplama imkânımız olmadığından bizler bazı temsilcilerle burada bir araya geldik” diye konuştu.
“Ambargo kalkmadan bu dava bitmez”
Şehit ailelerini temsilen konuşan Şehit İbrahim Bilgen’in oğlu İsmail Bilgen, “Babam Mavi Marmara gemisine Siirt’ten katıldı. Buradaki açıklamam tüm şehit ailelerini temsilen olacak. Bizler ailelerimizin oraya gitme amacını kendimize misyon edindik. Ailelerimiz oraya yardım götürme amaçlı gitti ise bizim de bu amaca ve misyona uygun hareket etmemizin gerektiğini düşünüyoruz. Bu yöndeki hukuki sürecimiz ve eylemlerimiz devam ediyor. Gazze’deki ablukanın kaldırılmadan herhangi bir anlaşmaya varılması kabul edilemez. Bu davalar öldürmeye alışmış bir katillin yargılanmasıdır. Şu ana kadar İsrail işlediği hiçbir suçtan ötürü ceza almaması ve BM’nin aldığı kararlara rağmen İsrail’in işgal ve öldürülmelerine devam etmesini kırmak için bu davamızın nihayete ermesi gerekiyor. Bizler Gazze’deki abluka kalkmadan herhangi bir anlaşmaya varılmasını kabul etmiyoruz. Bizler dik durursak İsrail geri adım atmak zorunda kalacaktır” dedi.
“Dış ülkelerin davaya müdahalesi, egemenliğimize müdahaledir”
Sürdürülen davaya dış ülkeler tarafından yapılacak herhangi bir müdahalenin Türkiye’nin egemenliğine müdahale olacağını söyleyen Hukukçular Derneği Başkanı Cavit Tatlı, “Bizler davayı yürüten avukatlar olarak iki hususun bilinmesini istiyoruz. Birincisi bir devletin önemli unsurlarından biri egemenlik hakkıdır. Bizler devam eden yargıya uluslararası sözleşme ile müdahil olunmasını bu ülkenin egemenlik hakkına müdahale olarak görüyoruz. İkincisi de devlet olarak faillerinin belli olduğu bir davada bir ülke o faillerini yakalayamıyorsa bu da devletler nezdinde sizin adınıza zafiyet oluşturacaktır. Bu anlamda bu dava önemlidir. Bizler yargılamanın bu aşamasında yapılan açıklamaların da davaya müdahale edilmesi olarak görüyoruz. Bu anlamda biz davayı sekteye uğratacak ayak oyunlarına fırsat verilmemesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
“İsrail saldırıda aşırı derecede gaddarlık sergilemiştir”
Mavi Marmara avukatları adına ortak bir açıklaması yapan Uğur Yıldırım, “İHH İnsani Yardım Vakfı öncülüğünde Gazze’ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan ve sadece yardım gönüllüleri ile insani yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara gemisi ve filodaki diğer gemiler, 31.05.2010 günü tüm dünyanın gözleri önünde İsrail askeri güçlerinin hukuk dışı saldırı ve müdahalesiyle karşı karşıya kalmıştır. BM raporunda belirtildiği üzere bu müdahalenin hukuksuz olduğu aşikardır. Yine aynı raporda belirtildiği üzere İsrail askerlerinin ve diğer İsrail yetkililerinin filoya müdahalesi orantısız olmakla kalmamış, aynı zamanda tamamen gereksiz ve inanılmayacak derecede şiddet içermiş, kabul edilemez düzeyde gaddarlık sergilemiştir” dedi.
“Mağdurların onayı alınmadan herhangi bir antlaşma söz konusu olamaz”
Mavi Marmara davasında hayatını kaybedenlerin yakınları ve avukatlarının müdahil edilmeden yapılacak herhangi bir antlaşmanın kabul edilemez olduğunu vurgulayan Tatlı, “Mavi Marmara saldırısı nedeniyle yürütülen ulusal ve uluslararası hukuk mücadelesi sürerken 22.03.2113 tarihinde; İsrail Başbakanı Netenyahu, Türkiye Cumhuriyet, Başbakanı Erdoğan ile bir telefon görüşmesi, yapmış ve Mavi Marmara saldırısı nedeniyle özür dilemiş, tazminat ödemeye hazır olduklarını bildirmiştir. Ardından İsrail devleti ile Türkiye devleti arasında tazminat miktarını ve ödeme şartlarını belirten bir antlaşma yapılabilmesi için heyetler arasında görüşmeler yapılamaya başlanmıştır. Süreç halen devam etmekle beraber son zamanlarda medya aracılığıyla aldığımız duyumlar antlaşmanın yakın zamanda açıklanacağı doğrultusundadır. Bu bağlamda saldırının mağduru olanların onayı olmaksızın, İsrail devleti ile Türkiye Cumhuriyeti devleti arasında yapılacak uluslararası bir sözleşmenin tüm bu hukuki süreçleri sonlandırarak ortadan kaldıracağı ve saldırının failleri hakkında yeni davalar açılmasının da bu yolla engelleneceği şeklinde, bir takım beyanların kamuoyuna bilinçli olarak sunulduğu ve tartışıldığı görülmektedir” dedi.
“Canlı yayında tüm dünyanın gözleri önünde yapılan bir katliamın faillerine yönelik bir özel af kanunu çıkarılması, Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçecektir”
Tatlı sözlerini şöyle sürdürdü;“İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ceza davası yürürlükteki mevzuat çerçevesinde değerlendirildiğinde, bir kamu davası olduğundan mahkemece bir hüküm verilmediği müddetçe sonlandırılamaz” diye konuşan Tatlı, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Mavi Marmara saldırısı faillerinin sorumsuzluğunu içerin bir antlaşmayı TBMM’ye getirilmesi onaylaması başta “yargı bağımsızlığı” olmak üzere “hukukun genel ilkeleri ”ne ve anayasa ile koruma altına alınmış temel hak ve özgürlüklere vurulmuş bir darbe niteliği taşır. Canlı yayında tüm dünyanın gözleri önünde yapılan bir katliamın faillerine yönelik bir özel af kanunu çıkarılması, Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçecektir.
Sonuç olarak Türk ulusal mevzuatı ve Uluslararası sözleşmelerce suç sayılmış olan birbirinden ağır eylemleri azmettirmek ve yönetmekten yargılanan katilere karşı 37 ülkeden insanlığın vicdanı olarak yola çıkan mağdurların hak aradığı Mavi Marmara Ceza Davasına yapılacak herhangi bir müdahalenin evrensel hukuk ilkelerine ve anayasaya açıkça aykırılık teşkil edeceğini bildirir, bu davaya omuz vermiş tüm meslektaşlarım, hukukçular ve çok değerli akademisyenler adına Türk hukuk tarihine böyle kara bir lekenin sürülmemesi için, ilgilileri vekâleten uyarıyoruz.” (Erkan Yavuz- Enes Durmaz/ İLKHA)