M. Emin Özmen / İnzar Dergisi
Hepimiz Hz. Peygamber (s.a.v)’in bizi ne kadar sevdiğini biliriz. O, 1435 yıl önce bize olan sevgisini “Ben kardeşlerimi özledim” diye aşikâr etmişti. Bizler ise Onun ümmetiyiz ve Onu çok seviyoruz. Üstelik bu sevgi sadece bizimle sınırlı değil… Bizden önce gelip geçen İslam ümmetinin aziz fertleri ile bizden sonra gelecek olan İslam’a teslim olmuş, Müslüman ahali Onu sevmeye devam edecektir. Peki, ama 1435 yıllık bu sevginin kaynağı nedir? İsminin anılması bile gönüllerde heyecana sebep olan Resul (s.a.v)’ün, bunca yıl kesintisiz sevilmesinin elbette hikmetleri vardır.
Kalp Kalbe Karşıdır:
Bizim Ona olan bu muhabbetimizin esas kaynağı, Onun kalbindeki hepimizi kuşatan sevgisinden başka bir şey değildir. Vefat edeceği esnada bile ümmetini tekrar tekrar hatırlayıp, onların kendinden sonraki halleri için endişe duyan, Aziz Peygamber’i sevmeyip de ne yapacağız? Ömrünün son demlerinde, bazen çektiği sıkıntıları bir kenara itip, ümmetini Yahudi ve Hıristiyanların kendi peygamberlerini koydukları yanlış konumlara karşı uyaran Hz. Peygamber (s.a.v), bu yüzden sürekli bir beşer olduğunu hatırlatırdı.
İnsanlar eğer konuşmalarını iki dudak arasından yapıyorlarsa, muhataplarının sadece kulaklarına hitap ederler. Ama eğer kalplerinin derinliklerinden gelen hislerini dile getirirlerse, bu kez kalplere hitap ederler. Küçücük bir çocuk bile kendisine karşı muhabbetle yaklaşılıp, yaklaşılmadığını anlayabiliyor. Aynı bunun gibi halkın ortak şuuru da, kendilerine sevgi besleyip, muhabbet edenleri, diğerlerinden bariz bir şekilde ayırabiliyor. Bu nedenle gönüllere hitap edenlere karşı duyulan muhabbet, kalıcı oluyor. Bu anlayıştan uzak yaşayan Ass bin Vail, Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefat eden iki oğlundan dolayı “Ebter” yakıştırmasıyla, Aziz Peygamber (s.a.v)’in soyunun kesik olduğunu ve bu dünyadan irtihalinin ardından isminin unutulacağını, zihinlerden silineceğini iddia ediyordu.
Kalıcı Fetih Gönüllere Yönelik Olandır:
Oysa tarih bizlere tüm yalınlığı ile şunu öğretti. Bu Peygamber, bizler için olmadık eziyetlere katlandı. Kendilerini cehennem ateşinden kurtarmaya gittiği, Taif kentinin sakinleri olan Sakifliler, Onu taşladıkları halde, Aziz Peygamber onların helakini en yüce makam nezdinde engelleme derdine girmişti. Hz. Cebrail (as) ile birlikte, saldırganların taşları ile yara bere içindeki Aziz Peygamber (s.a.v)’i ziyarete gelen dağlar meleğinin, halkın üzerine dağları kapatmasına engel olmuştu. İşte bu sevgi, Medine döneminde Taiflilerin toplu halde Aziz Peygamber (s.a.v)’i ziyaret edip, Müslüman olmalarını sağlamıştı.
Zaten bütün mesele buradadır. Baskı uygulanan halklar bir süre kendi yöneticilerinin istedikleri gibi yaşasalar bile, için için onlara kin beslerler. Biriken kin bir gün gelir de bir çıkış yolu bulursa, isyan dediğimiz toplumsal patlamalar meydana gelir. İşte bu yüzden gönüllerin fethi çok çok önemlidir.
İslami Fetihlerin Temel Özelliği:
Hz. Peygamber durumun farkındaydı. Gönüllere ektiği sevgi tohumlarının bir gün yeşerip, tüm dünyayı kuşatacağını biliyordu. Bu yüzden en olmadık zamanlarda fetih müjdeleri veriyordu. Bu müjdeleri normal insan zekâsı kavrayacak durumda değildi. Ama karşısındaki gönül erleri, söylenen sözlerin harfiyen gerçekleşeceğini biliyordu. Bu nedenle daha Mekke’nin işkence günlerinde, Yemen’in başkenti San’a ile Hadra Mevt denilen yerlerin tümünün fethedileceğini, gönüller sultanının ağzından duydukları zaman, itiraz etmeksizin inandılar. Ya da gönül erlerine Bizans ve...
Kalp Kalbe Karşıdır:
Bizim Ona olan bu muhabbetimizin esas kaynağı, Onun kalbindeki hepimizi kuşatan sevgisinden başka bir şey değildir. Vefat edeceği esnada bile ümmetini tekrar tekrar hatırlayıp, onların kendinden sonraki halleri için endişe duyan, Aziz Peygamber’i sevmeyip de ne yapacağız? Ömrünün son demlerinde, bazen çektiği sıkıntıları bir kenara itip, ümmetini Yahudi ve Hıristiyanların kendi peygamberlerini koydukları yanlış konumlara karşı uyaran Hz. Peygamber (s.a.v), bu yüzden sürekli bir beşer olduğunu hatırlatırdı.
İnsanlar eğer konuşmalarını iki dudak arasından yapıyorlarsa, muhataplarının sadece kulaklarına hitap ederler. Ama eğer kalplerinin derinliklerinden gelen hislerini dile getirirlerse, bu kez kalplere hitap ederler. Küçücük bir çocuk bile kendisine karşı muhabbetle yaklaşılıp, yaklaşılmadığını anlayabiliyor. Aynı bunun gibi halkın ortak şuuru da, kendilerine sevgi besleyip, muhabbet edenleri, diğerlerinden bariz bir şekilde ayırabiliyor. Bu nedenle gönüllere hitap edenlere karşı duyulan muhabbet, kalıcı oluyor. Bu anlayıştan uzak yaşayan Ass bin Vail, Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefat eden iki oğlundan dolayı “Ebter” yakıştırmasıyla, Aziz Peygamber (s.a.v)’in soyunun kesik olduğunu ve bu dünyadan irtihalinin ardından isminin unutulacağını, zihinlerden silineceğini iddia ediyordu.
Kalıcı Fetih Gönüllere Yönelik Olandır:
Oysa tarih bizlere tüm yalınlığı ile şunu öğretti. Bu Peygamber, bizler için olmadık eziyetlere katlandı. Kendilerini cehennem ateşinden kurtarmaya gittiği, Taif kentinin sakinleri olan Sakifliler, Onu taşladıkları halde, Aziz Peygamber onların helakini en yüce makam nezdinde engelleme derdine girmişti. Hz. Cebrail (as) ile birlikte, saldırganların taşları ile yara bere içindeki Aziz Peygamber (s.a.v)’i ziyarete gelen dağlar meleğinin, halkın üzerine dağları kapatmasına engel olmuştu. İşte bu sevgi, Medine döneminde Taiflilerin toplu halde Aziz Peygamber (s.a.v)’i ziyaret edip, Müslüman olmalarını sağlamıştı.
Zaten bütün mesele buradadır. Baskı uygulanan halklar bir süre kendi yöneticilerinin istedikleri gibi yaşasalar bile, için için onlara kin beslerler. Biriken kin bir gün gelir de bir çıkış yolu bulursa, isyan dediğimiz toplumsal patlamalar meydana gelir. İşte bu yüzden gönüllerin fethi çok çok önemlidir.
İslami Fetihlerin Temel Özelliği:
Hz. Peygamber durumun farkındaydı. Gönüllere ektiği sevgi tohumlarının bir gün yeşerip, tüm dünyayı kuşatacağını biliyordu. Bu yüzden en olmadık zamanlarda fetih müjdeleri veriyordu. Bu müjdeleri normal insan zekâsı kavrayacak durumda değildi. Ama karşısındaki gönül erleri, söylenen sözlerin harfiyen gerçekleşeceğini biliyordu. Bu nedenle daha Mekke’nin işkence günlerinde, Yemen’in başkenti San’a ile Hadra Mevt denilen yerlerin tümünün fethedileceğini, gönüller sultanının ağzından duydukları zaman, itiraz etmeksizin inandılar. Ya da gönül erlerine Bizans ve...