Allah’u tealanın biz kullarına hediyesi olarak sunduğu, dargınları barıştıran, insanlar arasında ki soğuk ilişkileri ısındıran, muhabbeti pekiştiren, sevgiyi yayan, kucaklaşmayı, sarılıp kardeş kokusuyla hasret gidermeyi, özlem ve hasretle sarılmayı emreden, yüce yaratanın bizlere armağanı olan bayramı bayramlaşarak geçirmeyi boynumuzun borcu olarak biliriz.
İnsan bu güne kadar düşüncelerini, yaptıklarını ve yapması gerekip de yapamadığı yâda yaptırılamadıkları nice icraatlar için; ya başını iki avuçları arasına alıp pişmanlık edasıyla keşkeler de kaybolacak, boğulacak yâda Halıkına karşı başı dik, alnı açık, hesabı net olarak tebessümle güler yüzle halk içinde gururla dolaşır. Sevinç dolu bir hayat yaşar.
Geçmişimize uzanıp daldığımızda hepimizin hüzün duyduğu ve sevinçle dolduğumuz nice günlerimiz, yıllarımız olmuş ve olmaktadır. Bu sevinç dolu günlerimizden bir tanesi de her iki bayram da yapılan güzelliklerde saklı(y)dır. Kardeş kardeşe kardeşlik ruhuyla kucaklaşmamız, tüm imkanlarımızla mümin kardeşlerimize ikramlarda bulunmamız, bir olup beraber ev ev dolaşıp bayramlarını kutlamamız, yaşlılara koşup ellerini öpmemiz, yetimlerin arasına dalıp onlarla kucaklaşmamız, gariplerin saçlarını okşama, mezarlıklarda Yasinlerin özüyle Yasinler okuma, kimsesizlerin kapısını çalıp kimsesiz olmadıklarını kardeşlerimizden birer kardeş olduklarını, cıvıl cıvıl kaynayan, sevinç dolan, coşku seline kapılıp bayramlıkları toplayan çocuklarımız bu ve daha nice güzelliklerin kanıtıdır…
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): “Kurban gününü bayram olarak kutlamakla emrolundum. Onu bu ümmet için Allah bayram kılmıştır” buyurarak. Ramazan bayramı için de peygamberimizin (a.s) sevinçle geçirilmesi gereken gün olduğu ile ilgili mübarek sözleri var.
Eski ile yeni bayramları karşılaştırdığımızda çok fark olmasa da yine de az çok fark var. Ama bu olumsuzluğa doğru giden farkı görüp ümitsizliğe kapılmak, konuşarak şişirmek, gözde büyütmemeliyiz. Güzel olan güzellikleri ise gizleyip gündeme getirmemek hiç olmamış yokmuş gibi güzelliklere gözlerimizi kapatmak, aklımızı kilitlemek, bayram sevincini konuşmamak, arayanlara, soranlara karamsar cevaplar vermek(bizde bayram yok, kimse dolaşmıyor, nerde eski bayramlar, bitti artık bayramlar) gibi cümleler kullanmamalıyız. İnancı zayıf olanların kalplerine korku salmak, ümitsizliklere sevk etmek, akraba ve dostları dolaşan eski tat ve lezzeti tadan kardeşlerimizi görmemek, müminlerin dağılmasına, ayrı hareket etmelerine sevinenlere sevinçle cirit atmalarına sebebiyet vermiş ve bu üstü kapatılmak istenen güzellikleri ötmüş olmuyor muyuz? Söz, davranış, eylem ve icraatlarında mümin kardeşlerimize aşk şevk, umut, enerji verecek sözler fikirler vermek mi yoksa acizliklere yönlendirip, karamsarlıklara yuvarlat mı güzeldir? Risale-i Nur da geçen “ehemmiyetsiz şeylere ehemmiyet verdikçe şişer ehemmiyet vermesen söner”sözü ile bire bir örtüşmüyor mu? Yaşanmış ve yaşanan güzellikleri en az ehemmiyetsiz şeyler kadar bahsetsek, gündem de tutsak hayatın ve yaşamın güllük gülistanlık olacağını, kâinata, İslam âlemine huzur yayılacağını hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Her sarf ettiğimiz ve edeceğimiz söz ve yaptığımız, yapacağımız icraatlarımızdan mahşeri âlemde sorumlu olacağımızı çok iyi bilmeliyiz.
Allah’ın inananlara hediyesi, ikramı olan Ramazan ve Kurban bayramını İslam âlemine çok gören, İslam aleminin içinde ki birlik ruhunu, kardeşlik vasfını, ümmette ki paylaşımı, kucaklamayı, sarılıp bir bedende can olmayı, iki bayramda da kendisini gösteren kaynaşma, yardımlaşma, birlik ve beraberliği çok gören bu huzuru, aşkı, şevki ve lezzeti tatmayan tatmayacak olan batı ve yandaşları (uzantıları) olan İslam düşmanları ümmetin kendilerine benzemeleri için tüm yolları deneyerek Müslümanların ortak hareket ettikleri iki güzel bayramı zehir etmeye, unutturmaya, birlikten dağılıp güçsüz olmayı isteyen ve bu yolda bütün planlarını devreye koyan batı ve içimizde ki batı düşünceli veya dünyacılar ellerinden gelen her türlü yolları deniyorlar ve denemekteler…
Bu tüm olumsuzluklara rağmen, çirkin, nifak ve tefrika dolu kinlerine karşı birlik, beraberlik ve kardeşlikten ödünç vermeyen İslam kardeşliğinin verdiği güzellikten, aralarında ki Ensar ve Mühacir kardeşliğini gün be gün pekiştiren Müslüman kardeşlerimizin inançları üzerinde oynanan bu denli oyunlara gelmemeleri, şuurlu ve bilinçli olduklarının kanıtıdır.
Bölgemizin, ülkemizin ve tüm İslam âleminin üzerlerinde oynanan inançsızlaştırma oyunlarına uyanık olmaları, bu yolda bilinçli hareket etmelerini yüce Rabbimizden niyaz ederiz…
Selam ve dua ile…
Abdurrahman Aşkan / doğruhaber