DİYARBAKIR - Türkiye Ehl-i Sünnet Âlimler Birliği tarafından dün Diyarbakır Dicle Üniversitesi Kongre merkezinde düzenlenen sempozyumda konuşmacıların vurgulanadığı en önemli kavram vahdet oldu. Katılımcılar, İslam ulemasının İslam toplumunu ortak değerler üzerinden yeniden bir araya getirerek ümmetin birlik ve beraberliğini sağlayacak vahdeti bir an önce tesis edilmesi gerektiğini belirtti.

"Alimler ümmetin tek bir kelime etrafında toplanmalarını sağlamalı"
Program sonrası İlke Haber Ajansına açıklamalarda bulunan Şam Alimler Birliği`nden Şeyh Usame Rifai, sempozyumda alimler tarafından ön plana çıkarılan asıl meselenin İslam ümmetinin nasıl kalkınabileceği ve toparlanabileceği hususu olduğuna dikkat çekti.

Rıfaii, "Alimlerden asıl itibariyle istenilen şey; ümmet zor durumda iken gerek alimlerin gerekse de tüm ümmetin tek bir kelime etrafında toplanmalarını sağlayacak bir makam olmaları ve Tevhid kelimesini sürekli destekleyecek, güçlendirecek bir çizgiye gelmesini sağlamaktır ki, bu da Ehli Sünnet wel Cemaat ile olur." ifadelerini kullandı.

"Müslümanlar için önder ve yol gösterici olmaları alimlerin en büyük görevidir"
Suriye Alimler Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Hüseyin Abdulhadi ise, tertiplenen programı çok verimli ve olumlu bulduğunu belirterek, Müslümanların sürekli olarak birlik içerisinde olmalarının önemli olduğunu ve Tevhid için bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı.

Abdulhadi, "Allah`tan sürekli bunu umuyoruz. Alimlerin insanları irşad edip onlara doğru yolu göstermesi gerekir. Müslümanları tek bir safta toplamak için çalışmaları ve en önemlisi Müslümanlar için bir önder ve yol gösterici olmaları alimlerin en büyük görevidir." ifadelerini kullandı.

Toplum olarak İslam`a yeniden yönelip safları birleştirmek gerektiğini söyleyen Abdulhadi, Müslümanların birlikte olmak için sürekli olara Allah`a dua etmeleri gerektiğini vurguladı.

"Ümit verici bir toplantı oldu"
Bu tür toplantıları genel anlamda iki açıdan değerlendirdiğini söyleyen program konuşmacılarında Filistin Alimler Birliği Genel Sekreteri Nevaf Tekruri ise, bu durumlardan ilkinin sadece görüş alışverişi yapılan, teoride kalan toplantılar olduğunu ve neticede bittikten sonra herkesin dağıldığı ve söylenenlerin sözde kaldığı toplantılar olduğunu ifade etti.

İkinci toplantı türünün ise kendilerince makbul olan ve ümmet için faydalı, uygulanabilir sonuçların çıkarılması için devreye girilmesiyle oluşturulan toplantılar olduğunu söyleyen Tekruri, "Biz bu programda alimlerin bu noktadaki gayretini, hırsını gördük. Ayrıca bu programı düzenleyenlerin de bu noktada bunların gerçekleşmesini istediklerini gördük. Bunun yanı sıra bu programı düzenleyenlerin, herkese iş düşecek şekilde, meydanda uygulanabilir bir iş bölümü yaparak alimlerin misyonunu ortaya çıkarmak istediklerini gördük. Bu açıdan ümit verici bir toplantı oldu diyebiliriz." ifadelerini kullandı.

"Arap yöneticileri bu konuda o kadar duyarlı değiller"
Genel olarak devlet yöneticilerinin Müslümanları aldattığını ve yapılan bu toplantıda Müslüman halkın gayreti yanında müspet tavır takınan yöneticilerin de rolü olduğunu söyleyen Tekruri, "Arap yöneticileri bu konuda o kadar duyarlı değiller. İşte bu noktada alimler bunun giderilmesi için büyük bir sorumluluk altına girmelidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Doğru yolu bulmada çok önemli bir yere sahiptirler." dedi.

"Sempozyumu düzenleyenlere teşekkür"
Program sonrası İLKHA`ya kısa bir değerlendirmede bulunan Yalova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Osman Ani ise düzenlenen programı, İslam kültürü ve medeniyetinin yansıtılmasının yanı sıra İslam fıkhını asrın ihtiyaçlarına göre tekrar okunması babında da benzersiz ve çok güzel bir program olduğunu belirterek sempozyumu düzenleyen Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve ESAB`a teşekkür etti.

"Alimlerin üzerine düşen görev sadece şer`i bilimleri ders vermek değil"

Alimlerin üzerine düşen en büyük görevin; ümmeti uygulanabilir, yaşanılabilir bir duruma getirebilmek için Müslümanların şu an içerisinde bulunduğu enkazdan kurtarılmalarını sağlamak olduğunu söylen Ani, "Birbirleri ile beraber hareket etmeyi, başka kardeşlerinin görüşlerine karşı açık olmayı kendilerine ilke edinmeleri gerekmektedir. Alimlerin üzerine düşen görev sadece şer`i bilimleri ders vermek değil, bu ilimleri halka inmesini sağlayarak halka bu anlamda da bir hizmet sağlamaları gerekir. İşte bu noktada alimlerin, Müslümanları bu düştüğü durumdan kurtarmalarının kendileri için vacip olduğunu kavramaları gerekmektedir." ifadelerini kullandı.

"Diyarbakır barındırdığı kültürler açısından dünyada önemli bir yere sahip"
Diyarbakır`ın da İslam ümmeti için önemine değinen Ani, Diyarbakır`ın içinde barındırdığı kültürler açısından dünyada önemli bir yere sahip olduğunu dile getirerek, "İçinde hem Türk, hem Kürd, hem Arap kültürünü bulabilirsiniz. Ayrıca içinde peygamberlerin, sahabelerin mezarlarının bulunması da onu değerli kılan başka bir unsurdur." dedi.

"Alimler suni gündemleri bir yana bırakmalı"
İslam alimlerinin toplanmasının sağlanması, duygu düşüncelerini ve kanaatlerini dile getirerek Müslümanların halinin nasıl olması gerektiği üzerinde durulmasının sağlandığı böylesi bir toplantının kendileri açısından oldukça önemli olduğunu söyleyen Irak Kürdistan`ından Molla Said, Müslümanların bu gün içinde bulundukları sıkıntıların, zahmetlerin ve hastalıkların yanı sıra viran olmuş, talan olmuş memleketlerinin imar edilmesi noktasında konuşulması gerektiğini ve alimlerin buna kafa yormaları gerektiğine işaret etti.

İslam dünyası olarak bir çok şeyi konuştuklarını söyleyen Mola Said, bilhassa alimlerin bu tür suni gündemleri bir yana bırakarak Müslümanların sıkıntılarından konuşmalarının zamanının geldiğini söyledi.


"Ümmet olarak, alt alta gelen 4 tane bir olduğumuzda en fazla ederiz"
Molla Said, "Bundan dolayı Müslümanlar için ne gerekiyor buna bakmak lazım. Bu manada Müslümanlar için en büyük eksiklik vahdettir. Ve Müslümanların faydasına olabilecek en önemli meselede vahdettir. Bunu anlamak lazım. Eğer vahdeti gerçekleştirirlerse inanıyorum ki, ilerleme kaydedecek ve yaşadıkları bu sıkıntılardan kurtulacaklardır. Ancak vahdeti gerçekleştiremezlerse hiç bir zaman ilerlemeyecekleri gibi her zaman düşmanları için kolay bir lokma olacaklardır. Üstad Bediüzzaman`ın verdiği dört tane `bir` misali gibi. Bizler de ümmet olarak, alt alta gelen 4 tane bir olduğumuzda en fazla ederiz. Ama yan yana geldiğimizde 1111 oluruz ki, bu da Müslümanların gücünü ortaya koyar. İşte Müslümanların vahdeti de bu misal gibi olmalı, güçlerini ortaya koymalıdır." ifadelerini kullandı. (Fikret Özkan / Hamza Adiyaman - İLKHA)