Dünyada ve Türkiye’de iş kazaları ve meslek hastalıklarının en yüksek oranlı olduğu ağır ve tehlikeli iş kollarından biri “Madencilik”. Yer altında meydana gelen kazalar, genellikle grizu ve toz patlamaları, göçükler ve toprak kaymaları, ocak yangınları, ocak gazlarının yol açtığı zehirlenme, su baskınları vs. riskler ve nakliyat esnasındaki kazalar şeklinde olmakta.  Ülkemizde yaşanmış olan maden kazalarının %44’ünün göçük, %34’ünün grizu patlaması, %14’ünün yangın, % 4’ünün patlama, % 3’ünün gaz boşalımı, % 1’inin diğer (kaya düşmesi..vs), %1’inin püskürtmesi şeklinde olduğunu bilinmekte. Kaza sayıları ve ölüm oranlarına bakılacak olursa Türkiye, maden kazalarının en çok olduğu ülkelerin başında gelmekte. Sadece Cumhuriyet döneminde, 1941 yılından bu yana maden kazalarında dört bine yakın kişinin kaybettiği ülkemizde, 1947 yılı 121, 1955 yılı 122, 1983 yılı 145 ölümle başı çekmekte.

 

22 yıl önceki büyük felaket

Ancak, Türk Madencilik Tarihi’nin en büyük iş kazası ve felaketlerinden biri bundan 22 yıl önce Zonguldak’ın Kozlu ilçesindeki Türkiye Taşkömürü Kurumu işletmesinde olan İncir Harmanı Ocağı’nda meydana gelmiş, 3 Mart 1992 günü yaşanan grizu patlamaları sonucu 263 maden işçisi hayatını kaybetmişti.

Yüzlerce işçinin ocakta olduğu, akşam saat 20.05’te, yerin 424-485 metre altında iki ayrı noktada yaşanan grizu patlaması sonucu, üst katmanlardaki metan gazı da ateş alarak kısa zamanda bütün ocağı etkisi altına almıştı. Patlama sonrası ocağın havalandırma bacalarından dışarıya alevler yükselmeye başlamış, çıkan yangın nedeniyle işçilerin yaşamlarından endişe edilirken, çevredeki tüm hastaneler alarma geçirilmişti. İlk etapta Zonguldak Valisi başkanlığında, TTK Genel Müdürü, Garnizon Komutanı ve Genel Maden-İş Sendikası yöneticilerinden oluşan bir kriz masası oluşturularak çalışmalara başlanmıştı. Zehirli gazlar ve yangın nedeniyle güçlükle ilerleyen kurtarma çalışmaları sırasında yer yer göçükler de meydana gelmişti. Olayın duyulması üzerine işçi yakınları da ocağa akın etmişti.

Dünyanın en büyük grizu patlamalarından biri olarak tarihe geçen facia üzerine Bakanlar Kurulu acilen toplanmış, Başbakan Süleyman Demirel özel bir uçakla Zonguldak’a hareket ederken TRT de yayınlarını yavaşlatarak, müzik ve eğlence programlarını yayından kaldırmıştı. Patlamadan sonra, toz-duman içerisindeki ocağa dalan maden işleri, ilk olarak 38 kişiyi sağ olarak kurtarmış olsalar da güçlükle ilerleyen çalışmalar sırasındaki en büyük sorunlardan ve endişe kaynaklarından biri, madene inen işçi sayısının net olarak bilinmemesi olmuştu.

Madene inen işçi sayısı fenerlerden anlaşılmaya çalışılmıştı

Olayın ardından ocağa gelerek incelemelerde bulunan Devlet Bakanı Ömer Barutçu’nun: “Kesin sayıyı saptamak için çalışmalarımız sürüyor. Ancak ilk etapta işçilerin ocaktan çıktıktan sonra lambalarını teslim ettikleri lambahanede sayım yapıldı ve 339 tane lambanın eksik olduğu görüldü.” Cümleleriyle anlattığı bu durum ve dakika dakika metan gazı miktarını veren erken uyarı sisteminin saatler geçtikçe, artan miktarda gaz alarmı vermesine rağmen işçilerin uyarılmaması, ihmal iddialarını ve madenlerdeki çalışma koşul ve eksiklerini bir kez daha gündeme getirmişti. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in de: “Ocağın içinde çok insan var. Gerçi çok fazla kimse bir şey bilmiyor. Ama 424 kişinin içerde olduğu, bunların 30’unun yaralı olarak, 60’a yakınının da ölü olarak çıkarıldığı hesaba katılırsa daha 300 kişiden fazla insan var içerde…Umalım ki bu rakamlar doğru olmasın.” Dediği ve facia olarak değerlendirdiği patlamadan on saat sonra ocağa kontrol için ocağa inen bir maden mühendisinin: “Şoku hala üzerimden atamadım. Arkadaşlarımızın cesetlerine basarak ocakları dolaştık şeklindeki sözleri yaşanan acı felaketin boyutlarını gözler önüne sermişti.  

Dünya bülteni