“Rabbinizden bir bağışlanmaya ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşuşun! Ki o, takva sahipleri için hazırlanmıştır.” (Al–i İmran: 133)
İslami sorumluluğumuzu yerine getirmek için çabalarken karşılaşacağımız sıkıntılar, zahmetler ve bazen başarısız gibi görünen durumlar karşısında asla yılgınlığa ve umutsuzluğa kapılmayacağız.
İslam ve Müslümanlara hizmette, hak yolda; yorulmak yok, bıkmak yok, usanmak yok, Allah korusun, ye`s ise hiç olmayacak! Dergimizin yayına girdiği günden itibaren bu gerçekleri siz kardeşlerimizle paylaşmaya, önce kendimize sonra da siz kardeşlerimize, benzer ifadelerle hatırlatmalarda bulunmaya çalıştık. Karşılaşılan her sıkıntıda, her olumsuzlukta, her problemde bunu hep söyledik ve söylemeye devam edeceğiz. Tekrarlayarak hatırlatma Kur`anî bir metod olduğu için bizler, benzer kelimeler ve cümlelerle de olsa birbirimize hatırlatmalarda bulunmak zorundayız.
Tekrar tekrar söylüyoruz: Yorulmak yok, bıkmak yok, usanmak yok, Allah korusun, ye`s ise hiç olmayacak! Yapacaklarımızın karşılığını dünyada karşılığını her zaman bulamayabiliriz. Ama yaptığımız tüm hayırlı işlerin karşılığını ahirette fazlasıyla alacağımıza olan inancımız tamdır.
Kâfirler, mürtetler, zalimler ve münafıklar var olduğu müddetçe ki kıyamete kadar olacaklardır, emellerine ulaşmak için şeytanları ile beraber boş durmayacaklardır. Önümüzü kesmek için her türlü entrikaya başvurmak, baskı uygulamaya çalışmak onların şeytani karakterlerinin bir gereğidir. Bizde görülecek en küçük bir gevşeklik ve zafiyet, onların iştahını kabartacak ve daha bir cüretkâr davranmalarına sebebiyet verecektir.
Bizler, sadece bir toplumun, bir halkın değil Müslüman bir ferdin hesabını yaparız, yapmak zorundayız. Her Müslüman fert bizim için mühimdir. Onun yitirilmesini, İslam`dan uzaklaşmasını kendimiz için bir felaket kabul ediyoruz. Dolaysıyla irtibata geçtiğimiz, bir şekilde tanıdığımız ve İslam`ı anlatma imkânı bulduğumuz hiçbir şahsı ihmal edemeyiz. Çalışma ortamını bulduğumuz tüm alanları mutlaka muhafaza etmek zorundayız. Bunu ihmal etmek, elden kaçırmak Müslümanlar için bir kayıptır. Bununla da yetinmeyeceğiz. Ulaşmadığımız insanlara ve ulaşmadığımız alanlara girmek ve yeni kazanımlar için daha büyük gayret ve fedakârlıklar sergilemeliyiz. Biz, iki günü bir olan Müslümanın zararda olduğuna inanıyoruz. Zira Resulullah (sav) öyle buyuruyor.
Yapacaklarımızı Kur`an ve Sünnet dairesi içinde kalarak yapacağız. İslami değerlere daha çok sarılarak yapacağız. İslam`ın vadettikleri ile yapacağız. Allah ve Resulünün emrettiklerini bilerek ve yaşayarak yapacağız.
İnsanlarımıza hikmetle yanaşacağız, kendilerine hikmetle gideceğiz. İslam dairesi içindeki istek, adet ve geleneklerinin hesabını yaparak gideceğiz, hikmetle konuşacağız ve anlatacağız. Anlayabileceği ve kavrayabileceği bir üslupla gideceğiz. Yani işlerimizi bilinçli ve ölçülü bir şekilde yapacağız.
Birilerinin, İslami olmayan yol, yöntem ve vaadlerle bazı kazanımları olabilir. Bunlara benzeyerek yani kamuoyu baskısı altında kalarak, sözüm ona, bazı maslahatlar icabı veya kendilerine göre daha faydalı olma bahanesiyle İslami olmayan yöntem, vaad, öneri ve isteklerle kimseye gitmeyeceğiz. Her şeye rağmen böyle bir yanlışa düşersek o zaman kaybedenlerden oluruz.
Yıllarca insanlarımızı İslam`ı öğrenme ve yaşamadan uzaklaştırmak için tüm imkânları seferber ettiler. Bunun neticesi olarak insanlarımızın meselelere Kur`an ve sünnet penceresinden bakmalarına engel oldular. Buna rağmen geleneksel de olsa anne, baba ve dedelerinden aldıkları İslami inançtan koparılamamışlardır. Büyük bir gayretle, fedakârlıkla ve hikmetle onlara gidildiğinde, hepsi olmazsa bile, çoğunlukla asıllarına, İslam ve Müslümanlara döneceklerine inanıyoruz. Geçmişimiz ve tarih bize bunu göstermiştir.
İslam düşmanları zaman zaman münafıklık yaparak bizim yaptıklarımızın benzerini yapmaya çalışmaktadırlar. Kendilerini İslami motiflerle takviye etme zorunluluğu hissetmeleri, başta olumsuz gözükse bile ilerde halkımıza, İslam`a ve Müslümanlara faydalı olacaktır inşallah.
Muhaliflerimizin sahip oldukları imkân ve güç kimseyi yanıltmasın ve korkutmasın. Gözüken güç ve kuvvetin örümcek yuvası gibi dağılmaya mahkûm zayıf bir yapı olduğuna inanıyoruz. Yeter ki biz Müslümanlar İslam dairesi içinde hareket edelim ve Rabbimizin bizden istediğini Resulünün yaşadığı gibi yaşayıp sorumluluklarımızı yerine getirelim. İslam`ı öğrenerek, yaşayarak, öğreterek ve fedakârlığımızı artırarak her sorunun üstesinden geleceğiz. Düşmanlarımızdan daha çok sabırlı olacağız.
İnsanlarımıza, kardeşlerimize doğruyu, hakikati göstermek ve anlatmak için daha çok çalışacağız. Yozlaştırmaya çalıştıkları kardeşlerimizi, insanlarımızı selamete çıkaracağız. Bunu yapınca kimseden şikâyet etmeyeceğiz. “Falankesler niye bunu yapıyor, bunu niçin yaptılar…” demeyeceğiz. Şeytan ve dostları, kendilerini muhafaza etmek, kazanımlarını kaybetmemek için yozlaştırmaya, ahlaksızlaştırmaya, İslam`dan uzaklaştırmaya devam edeceklerdir. Biz şikâyetten çok yapılması gerekenleri yapacağız. Vazife ve sorumluluk his ve duygularından daha önde ve üstün olmalıdır. Hiçbir şey nefsi ve hissi davranmamıza sebep olmamalıdır.
Muhataplarımıza; fert olarak, aile olarak, toplum olarak ve ümmet olarak içinde bulunduğumuz, içine düştüğümüz olumsuzlukları anlatarak bu konuda sorumluluk almalarının İslami bir gereklilik olduğunu anlatmalıyız. Fitneyi ve fitneye sebep olanları insanlarımıza anlatalım. Fert olarak, aile olarak, toplum olarak ve halk olarak, dünya ve ahiretimizi nasıl cehenneme çevirdiklerini, hile ve oyunlarını, somut örnekler vererek insanlarımızı bilinçlendirelim.
Müslümanların geleceği sizin başarılarınıza bağlıdır. Onun için, var kuvvetinizle çalışmalısınız. Zaman daha çok çalışma, daha çok gayret etme ve büyük fedakârlıklarda bulunma zamanıdır. Başarı elde etmeyi arzulayan her kardeşimiz, şu ana kadar davası için harcamış olduğu mesaisini katlayarak mücadelesine devam etmelidir.
Ey Rabbimiz! Senden Müslümanlar için başarı ve zafer kapılarını açmanı, düşmanlarımıza karşı bizi muvaffak etmeni ve düşmanlarımızı da zelil edip güçlerini dağıtmanı niyaz ediyoruz.
Allah`a emanet olun.
Başyazı / İnzar Dergisi – Mayıs 2014 (116. Sayı)
İslami sorumluluğumuzu yerine getirmek için çabalarken karşılaşacağımız sıkıntılar, zahmetler ve bazen başarısız gibi görünen durumlar karşısında asla yılgınlığa ve umutsuzluğa kapılmayacağız.
İslam ve Müslümanlara hizmette, hak yolda; yorulmak yok, bıkmak yok, usanmak yok, Allah korusun, ye`s ise hiç olmayacak! Dergimizin yayına girdiği günden itibaren bu gerçekleri siz kardeşlerimizle paylaşmaya, önce kendimize sonra da siz kardeşlerimize, benzer ifadelerle hatırlatmalarda bulunmaya çalıştık. Karşılaşılan her sıkıntıda, her olumsuzlukta, her problemde bunu hep söyledik ve söylemeye devam edeceğiz. Tekrarlayarak hatırlatma Kur`anî bir metod olduğu için bizler, benzer kelimeler ve cümlelerle de olsa birbirimize hatırlatmalarda bulunmak zorundayız.
Tekrar tekrar söylüyoruz: Yorulmak yok, bıkmak yok, usanmak yok, Allah korusun, ye`s ise hiç olmayacak! Yapacaklarımızın karşılığını dünyada karşılığını her zaman bulamayabiliriz. Ama yaptığımız tüm hayırlı işlerin karşılığını ahirette fazlasıyla alacağımıza olan inancımız tamdır.
Kâfirler, mürtetler, zalimler ve münafıklar var olduğu müddetçe ki kıyamete kadar olacaklardır, emellerine ulaşmak için şeytanları ile beraber boş durmayacaklardır. Önümüzü kesmek için her türlü entrikaya başvurmak, baskı uygulamaya çalışmak onların şeytani karakterlerinin bir gereğidir. Bizde görülecek en küçük bir gevşeklik ve zafiyet, onların iştahını kabartacak ve daha bir cüretkâr davranmalarına sebebiyet verecektir.
Bizler, sadece bir toplumun, bir halkın değil Müslüman bir ferdin hesabını yaparız, yapmak zorundayız. Her Müslüman fert bizim için mühimdir. Onun yitirilmesini, İslam`dan uzaklaşmasını kendimiz için bir felaket kabul ediyoruz. Dolaysıyla irtibata geçtiğimiz, bir şekilde tanıdığımız ve İslam`ı anlatma imkânı bulduğumuz hiçbir şahsı ihmal edemeyiz. Çalışma ortamını bulduğumuz tüm alanları mutlaka muhafaza etmek zorundayız. Bunu ihmal etmek, elden kaçırmak Müslümanlar için bir kayıptır. Bununla da yetinmeyeceğiz. Ulaşmadığımız insanlara ve ulaşmadığımız alanlara girmek ve yeni kazanımlar için daha büyük gayret ve fedakârlıklar sergilemeliyiz. Biz, iki günü bir olan Müslümanın zararda olduğuna inanıyoruz. Zira Resulullah (sav) öyle buyuruyor.
Yapacaklarımızı Kur`an ve Sünnet dairesi içinde kalarak yapacağız. İslami değerlere daha çok sarılarak yapacağız. İslam`ın vadettikleri ile yapacağız. Allah ve Resulünün emrettiklerini bilerek ve yaşayarak yapacağız.
İnsanlarımıza hikmetle yanaşacağız, kendilerine hikmetle gideceğiz. İslam dairesi içindeki istek, adet ve geleneklerinin hesabını yaparak gideceğiz, hikmetle konuşacağız ve anlatacağız. Anlayabileceği ve kavrayabileceği bir üslupla gideceğiz. Yani işlerimizi bilinçli ve ölçülü bir şekilde yapacağız.
Birilerinin, İslami olmayan yol, yöntem ve vaadlerle bazı kazanımları olabilir. Bunlara benzeyerek yani kamuoyu baskısı altında kalarak, sözüm ona, bazı maslahatlar icabı veya kendilerine göre daha faydalı olma bahanesiyle İslami olmayan yöntem, vaad, öneri ve isteklerle kimseye gitmeyeceğiz. Her şeye rağmen böyle bir yanlışa düşersek o zaman kaybedenlerden oluruz.
Yıllarca insanlarımızı İslam`ı öğrenme ve yaşamadan uzaklaştırmak için tüm imkânları seferber ettiler. Bunun neticesi olarak insanlarımızın meselelere Kur`an ve sünnet penceresinden bakmalarına engel oldular. Buna rağmen geleneksel de olsa anne, baba ve dedelerinden aldıkları İslami inançtan koparılamamışlardır. Büyük bir gayretle, fedakârlıkla ve hikmetle onlara gidildiğinde, hepsi olmazsa bile, çoğunlukla asıllarına, İslam ve Müslümanlara döneceklerine inanıyoruz. Geçmişimiz ve tarih bize bunu göstermiştir.
İslam düşmanları zaman zaman münafıklık yaparak bizim yaptıklarımızın benzerini yapmaya çalışmaktadırlar. Kendilerini İslami motiflerle takviye etme zorunluluğu hissetmeleri, başta olumsuz gözükse bile ilerde halkımıza, İslam`a ve Müslümanlara faydalı olacaktır inşallah.
Muhaliflerimizin sahip oldukları imkân ve güç kimseyi yanıltmasın ve korkutmasın. Gözüken güç ve kuvvetin örümcek yuvası gibi dağılmaya mahkûm zayıf bir yapı olduğuna inanıyoruz. Yeter ki biz Müslümanlar İslam dairesi içinde hareket edelim ve Rabbimizin bizden istediğini Resulünün yaşadığı gibi yaşayıp sorumluluklarımızı yerine getirelim. İslam`ı öğrenerek, yaşayarak, öğreterek ve fedakârlığımızı artırarak her sorunun üstesinden geleceğiz. Düşmanlarımızdan daha çok sabırlı olacağız.
İnsanlarımıza, kardeşlerimize doğruyu, hakikati göstermek ve anlatmak için daha çok çalışacağız. Yozlaştırmaya çalıştıkları kardeşlerimizi, insanlarımızı selamete çıkaracağız. Bunu yapınca kimseden şikâyet etmeyeceğiz. “Falankesler niye bunu yapıyor, bunu niçin yaptılar…” demeyeceğiz. Şeytan ve dostları, kendilerini muhafaza etmek, kazanımlarını kaybetmemek için yozlaştırmaya, ahlaksızlaştırmaya, İslam`dan uzaklaştırmaya devam edeceklerdir. Biz şikâyetten çok yapılması gerekenleri yapacağız. Vazife ve sorumluluk his ve duygularından daha önde ve üstün olmalıdır. Hiçbir şey nefsi ve hissi davranmamıza sebep olmamalıdır.
Muhataplarımıza; fert olarak, aile olarak, toplum olarak ve ümmet olarak içinde bulunduğumuz, içine düştüğümüz olumsuzlukları anlatarak bu konuda sorumluluk almalarının İslami bir gereklilik olduğunu anlatmalıyız. Fitneyi ve fitneye sebep olanları insanlarımıza anlatalım. Fert olarak, aile olarak, toplum olarak ve halk olarak, dünya ve ahiretimizi nasıl cehenneme çevirdiklerini, hile ve oyunlarını, somut örnekler vererek insanlarımızı bilinçlendirelim.
Müslümanların geleceği sizin başarılarınıza bağlıdır. Onun için, var kuvvetinizle çalışmalısınız. Zaman daha çok çalışma, daha çok gayret etme ve büyük fedakârlıklarda bulunma zamanıdır. Başarı elde etmeyi arzulayan her kardeşimiz, şu ana kadar davası için harcamış olduğu mesaisini katlayarak mücadelesine devam etmelidir.
Ey Rabbimiz! Senden Müslümanlar için başarı ve zafer kapılarını açmanı, düşmanlarımıza karşı bizi muvaffak etmeni ve düşmanlarımızı da zelil edip güçlerini dağıtmanı niyaz ediyoruz.
Allah`a emanet olun.
Başyazı / İnzar Dergisi – Mayıs 2014 (116. Sayı)