Bismillahirrahmanirrahim...
Yüce Allah’a hamd, Resulüne salat ve selam olsun. Yeryüzünün tüm genişliğine rağmen, mü’minlere reva görülen işkence, eziyet, taciz ve tahkimlerin neticesi olarak dar geldiği, Mekke döneminin acımasızlığını andıran dönemde, kendilerine korumalık yapacak adaletli bir Habeş kralına ihtiyaç duyan inananlar yeryüzünün en yakınından en uzak Avrupa diyarlarına dağılmışlardı. Her ne kadar bir Necaşi bulamadılarsa da bir nebze de olsa insanlık dışı işkencelerden uzaklaşmaya çalışmışlardı.
Ahmet ve Hatice zulümden kaçıp metropol şehre hicret eden iki muhacirdi. Hicret’in zorlukları her insanı darboğaz eden, sosyal yaşam uyumu ile birlikte nafaka temini onları da azıcık olsa sıkıntıya sokmuştu. Bir şirkette asgari ücretle iş bulan Ahmet, maaşı ay sonunu ancak bulduğu için her gün hesabını yapmak zorunda kalıyordu. Ahmet her gün, olduğu gibi yine sabah erkenden işe gitmek için eşi Hatice’nin kapıya kadar eşlik etmesiyle yola koyulur.
Hatice; az kaldı unutacaktım. Evde ekmek kalmamış akşama dönüşte ekmek almayı unutma…
Ahmet, inşaallah hanım! Diyerek işe gider.
Mesai saatinin bitmesine az kalmıştı. Ancak patronun geleceği yoktu. Bugün maaş günüydü, işçilere ödemelerin yapılması gerekiyordu. Eğer maaşlar ödenmezse kıt kanaat geçinen işçiler mağduriyet yaşayacaktı. Bu mağdurlardan birisi de Ahmet olacaktı. Ve derken mesai bitmiş Ahmet boynu bükük eve doğru yol almıştı. Evine yakın komşu bakkalın önünden geçerken evde ekmek olmadığını hatırladı. Hatırlamasına hatırlamıştı ama cebinde bir metelik dahi para yoktu. Her ne kadar bakkal defalarca kendisine, para olmadığı zaman alacağı malzeme parasını sonradan verebileceğini söylemiş olsa da her gün tutuklanıp zindana atılan ve kimilerinin de şehid edildiği bir zamanda akıbetinin ne olacağını bilmediğinden bakkalı her seferinde nazik bir dille reddetmişti.
Bir gün aç kalsak da ne olacak, farz edelim ki oruç tuttuk diye kendi kendini ikna edip evin kapısını çalmıştı. Hanımı her zamanki gibi güler yüzle eşine kapıyı açtı.
- Hoşgeldin Bey!
- Esselamun Aleykum ve hoş bulduk diye mukabelede bulundu.
Hatice; ekmek almamışsın, unuttun mu yoksa?
Ahmet; hayır hanım unutmadım. Biliyorsun bugün maaş günüydü ancak ücretler ödenmeyince, ekmek alamadık.
Hatice; Peki ne yapacağız, evde bir parça dahi ekmek yok. Ben yine idare ederim. Fakat sen işten geldin yorgun ve açsın.
Ahmet; Beni merak etme, Allah’a hamdolsun ki, inşaallah beni de idare edenlerden bulacaksın. Dünyanın çeşitli coğrafyasında Müslümanlar günlerce ve belki aylarca aç kalmaktalar, biraz da onların halinden anlamış oluruz.
Hatice Hanım evin işleri ile uğraşırken, Ahmet her zaman olduğu gibi raftan bir cilt kitap indirip okumak için sayfaları çevirdi. İstediği bir konuya bakmak için kitabın orta sayfasına kadar yaprakları karıştırırken birden donup kaldı. Acaba yanlış mı görüyordu, orada bir miktar para duruyordu, sayfaların arasında. Sonra zihnini yokladı, parayı ne zaman buraya koyduğunu ve niçin koyduğunu hatırlamaya çalıştı. Ancak aradığı sorunun cevabını bulamamıştı.
- Hanım diye! Seslendi.
Karşısına dikilen Hatice Hanıma:
- Bu parayı sen mi bıraktın?
Hatice;
- Hayır, ben niye bırakayım ki; hem başka yer mi kalmadı, kitap arasına bırakayım?
Ahmet;
- Bu kitabı birinden de almadık. Yıllarca rafımızda olduğu gibi, birkaç kez okuduğum bir kitap ve bu parayı ne ben ne de sen koymamışsak, nereden geldi?
Hatice;
- Belli ki Allah (cc) bize acıdı ve bizim mağduriyetimizi görüp gözetledi, bize ihsanda bulundu. Ona ne kadar şükretsek azdır.
Ahmet;
- Bu bellidir; muhaceratın bir bereketidir. Ayrıca bu gösteriyor ki; Allah’ın davasına gönül bağlayan Müslümanlar, her nerede ve ne şartlarda olursa olsunlar Rableri onları mutlaka rızıklandırır. Yine bu apaçık bellidir ki bu davanın hakikatini müşahede ediyoruz.
Hatice;
- Geç olmadan bakkala uğra, bir şeyler al yemek yapalım. Açlığımızı giderelim. Biliyorsun sabahtan ağzımıza bir lokma girmedi.
Ahmet; Bunu Allah’ın bir lütfu ve mucizesi bilerek gönül hoşnutluğuyla markete doğru yol aldı ve gereken ihtiyaçları karşıladı.
*Bu olay gerçek olup, muhacir olan bir ailenin başından geçmiştir.
Abdullah Becerikli
Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi