Hasan Yılmaz / Doğruhaber / Rehberlik
İnsan, yaradılışından itibaren hedeflerine ulaşmak için çeşitli zahmetlere katlanmıştır.
İnsan henüz 0-2 yaş arasında iken emeklemeye, düşmeye kalkmaya başlar. Bu düşmeler kalkmalar hayat boyunca devam etmektedir. Fiziksel olabileceği gibi, psikolojik, sosyal, ekonomik de olabilir. Hayatın her alanında imtihanların varlığı insanın daha da olgunlaşmasını sağlayacaktır. İmtihanlar Peygamberleri, sahabeleri, evliyaları olgunlaştırdığı gibi bizleri de olgunlaştıracaktır. Kimi bu olgunluğu davranışında gösterirken, kimileri de ‘’ Elhamdülillah piştik’’ diyecektir. İmtihanımızın her merhalesinde şükür veya nankörlük eksik olmayacaktır.
Nerden anlıyoruz? Sonsuz kudret sahibinin kelamından anlıyoruz.
Rabbul Alemin Zümer Süresi’nde: ‘’İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir’’ der. Hayır, o, bir imtihandır çokları bilmezler’’ diye buyurmuştur.
Kişilerin ilköğretim çağındayken kendi çevresine hemcinslerine ilgisi, karşı cinsle arkadaşlıkları, zamanın çoğunu buralarda geçirmeleri kişiliklerini ve kimliklerini belirleyecektir. Mesleki eğilimler göz önüne alınmadan belirlenen eğitim felsefeleri ve bireyleri eğitime uydurma gayreti, yanlış sonuçlara neden olduğu gibi, bireylerde rol çatışmalarına sebebiyet verecektir.
Birey bu bunalımlarla birlikte liseye geçtiğinde ergenliğin vermiş olduğu duygularla birlikte daha da farklılaşacak, toplumun gösterdiği hedefe uygun vasıtalarla ulaşamayacağını düşünmesi, bölgelerarası ekonomik uçurumların farkındalığı milli gelirin etki alanı bir tarafta villa kentler diğer taraftan çadır kentlerin varlığı bireyi daha da bunaltacaktır. Bu bunalım şeması, bilinçaltını daha da karartacak, bastırılan güdüler psikopatlığa, sosyopatlığa ilerde psikoz, ağır hastalıklara paranoyaklığa, şizofrenliğe neden olacaktır. Bu türlerin çoğunluğu; sosyal hayatın alanlarına yayılma biçimleri ve işledikleri cinayetlerle de okul hayatını etkiledikleri gibi, hayat okullarını da ciddi anlamda etkileyeceklerdir.
Bu türleri sadece anti depresan ilaçlar ve iğnelerle ya da dört duvar arasında tutarak sorunun çözüleceğini düşünmek, algı yanılmasından başka bir şey değildir. Bireyi çevreleyen inancı, içleminde olan dili, engellemenin nasıl, ne gibi sorunlara yol açabileceğine şahit olduk. Güzel ahlakın hâkim olmadığı bir eğitim sisteminde, kurumda, kuruluşta düşünülen faydaların zararlara neden olabileceğini unutmayalım.
Bu buhranlardan nasıl çıkabiliriz?
Toplumu oluşturan bireylerin egosunu ödüllendirmeyip, süper egosunu geliştiren vicdan, paylaşım, ahlak gibi kriterleri güçlendiren bireyleri örnekleyip ödüllerle pekiştirmeliyiz. Birey ve toplum demir ve ateş misali olmalı, birey toplum içerisinde uyum sağlayarak ateş olurken kendi başınayken kendi kişiliğini korumalıdır. Bu dengeyi sağlayan aile büyüklerinin evlerinde Âlemlere Rahmet olarak gelen Efendimizin hayatını, güzel ahlakını işleyip aile fertlerine örnek olmalıdır. Bireylere performanslar verilerek bireylerin gelişimleri sağlanmalı, sadece kültürel değerler dışarlarda ve belirli aylarda etkinliklerle kalmamalı, her aile bu sevdayı aile içine taşımalı, aynı etkinlikleri evde gerçekleştirmelidir. Konuşmalar olmalı, şiirler okunmalı, kültürel değerlerle birlikte sanatsal değerler geliştirilmeli, ilahiler söylenmeli tiyatro oynanmalıdır.
Unutmayalım ki: En iyi konuşanlar önce aynaya, ya da denize karşı konuşanlardır. Rabbimizin bütün kardeşlerime en güzel aynayı nasip etmesi dileğiyle…
Selam ve dua ile…