ŞÜKRÜ GÜNDÜZ / DOĞRUHABER
Türkiye’de son zamanlarda canice işlenen çocuk cinayetlerinden sonra başlayan tartışmalar devam ediyor. Başta idam ve cezaların caydırıcılığı olmak üzere birçok konu hakkında farklı fikirler konuşuluyor. Ancak böyle vahşi cinayetleri işleyen bireyin nasıl yetiştiği ve bunlara sebebiyet veren gerçekler göz ardı ediliyor. Bu vahşetin kimin eseri olduğu konuşulmuyor.

Bu tür vahşi cinayetlerin işlenmesinin en temel sebeplerinden birisi de toplumun sekülerleşmesi ve İslami değerlerden uzaklaşarak maneviyattan uzak bir neslin yetişmesidir. Böylesi vahşi cinayetlerin önüne geçilmesi için toplumun her kesiminden anne-babalara kadar bazı sorumlulukların yerine getirilmesi gerektiğini belirten Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Süleyman Karacelil, “Küresel boyutta insanlar, bütün dünyaya, ahlaki açıdan iflas etmiş bir görünüm sunmaktadır. Türkiye’de gerçekleşen çocukların canice katledilmeleri şeklindeki menfur pek çok hadise de bu hakikati desteklemektedir” dedi.

ÖZGÜRLÜK DEYİP TOPLUMU İFSAT ETTİLER
Medya ve kitle iletişim araçlarıyla ahlaksızlığın yaygınlaşması ve manevi değerlerin yok olmasıyla toplumun ifsat olması sonucu bu tür vahşi cinayetlerin işlendiğini belirten HÜDA PAR GİK Üyesi Aynur Sülün, “Sınırlarını yık, özgür ol, mutluluğu sen yarat” yani “Allah’la ve ahiretle olan tüm bağlarını kopart ve özgür ol” diye topluma telkinde bulunuyorlar. Özgürlük adı altında sınırsız bir hayat yaşamaya zorlanan toplumdan tatminsiz, doyumsuz, acıma hissiyatı zayıf insan bozmaları ortaya çıkıyor. Sınırsızlık, hudut kabul etmemek ve frensizlik cürümleri doğuruyor. Allah’a imanın olmadığı bir hayat tatminsiz bir hayattır. İnsan ancak Allah’a ibadet yapmakla sükuna erer, tüm duyu organları tatmin olur. Aksi takdirde insan gün geçtikçe bir caniye dönüşür” şeklinde konuştu.

BU CİNAYETLER AHLAKİ ÇÖKÜNTÜNÜN ESERİDİR
Çocukların canice katledilmesinin dünyada insanlığın ahlaki açıdan çöküşünün göstergesi olduğuna dikkat çeken Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Süleyman Karacelil, “Küresel boyutta insanlar, bütün dünyaya, ahlaki açıdan iflas etmiş bir görünüm sunmaktadır. Bu durum maalesef ülkemiz için de geçerlidir. Türkiye’de gerçekleşen, çocukların canice katledilmeleri şeklindeki menfur pek çok hadise de bu hakikati desteklemektedir” diye konuştu.

BİREYSELLEŞMEK TOPLUMU FELAKETE SÜRÜKLÜYOR
Sosyal birlikteliklerin kopması ve bireysel yaşamın hakim olması ile beraber hırsızlıktan taciz ve tecavüzlere kadar birçok olayın ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğine işaret eden Karacelil, “Ye’s, ümitsizlik, hüzün gibi bireysel psikolojik nedenlerin yanında dini değerlerden uzaklaşma, ekonomik problemler ile aile bağlarının, sosyal birlikteliklerin kopması ve bireysel yaşamın hâkim olması gibi sosyal problemler neticesinde; toplumun bireylerinde tahammülsüzlük, sabırsızlık, emeksiz kazanma arzusu, eksiksiz bir yaşam arzusu hâkim olmaya başladı. Bu değişim özellikle gençleri tabiatları itibariyle daha çok etkisi altına almış durumdadır. Bu ise onları olumsuz pek çok faaliyetin öznesi olmaya itmekte, silahlı hareketlerden adam öldürmeye, hırsızlıktan taciz ve tecavüzlere kadar pek çok olayın merkezinde olmalarına yol açmaktadır” diye konuştu.

ÇÖZÜM DİN VE DEĞERLER EĞİTİMİDİR
Akıldan ziyade duygularıyla hareket eden gençlerin muhafazası için aile ve topluma büyük sorumluluklar düştüğünü belirten Karacelil, “Bu soruna çözüm bulmakla yükümlü insanlar da sorunun kökenine inmekten ziyade daha çok ceza boyutunu tartışıyor gözükmektedir. İslam’da suça ceza ilkesinin, suça uygun cezanın verilmesini kabul ediyor olsak da bu uygulama ıslah etmek anlamını taşımamaktadır. Şiddet ve benzeri hadiseleri önleyici asıl çalışma ise genelde eğitim, özelde ise din ve değerler eğitimidir. Eğitim gençleri, gençler de eğitimi harekete geçirerek, topluma bir bilinç kazandıracak ve bozulmanın önüne geçilecektir. Bozulan toplumların kurtuluş çaresi gençlere bilinç kazandırmaktır. Bunun için ise ancak küçüklükten itibaren dini değerlere saygı duyulan, saygının yanında ibadetlerin fiilen yerine getirildiği ortamın sunulmasına ayrıca tamamen dinden soğutacak, yanlış ve hatalı bir eğitim metodunun uygulanmamasına bağlıdır” dedi.

ANNE-BABALARA BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR
“Anne-babaların çocuklarını eğitirken sadece maddi değerleri değil asıl olan iki dünya saadetini düşünmeleri gerekiyor” diyen Karacelil, “Son söz olarak ifade etmek gerekirse anne-babaların çocuklarının dünya saadetlerini sağlama, olumsuz eylem hareket ve akımlardan koruma noktasında sadece maddi değerlerini önemsemesi ve bu yöndeki ihtiyaçları için çalışması annelik-babalık görevini yerine getirmek demek değildir. Asıl olan onların iki dünya saadetini sağlama ve dengeli birer birey olarak yetişmeleri adına gerekli çaba ve gayreti göstermektir” diye konuştu.

SEKÜLER HAYAT TOPLUMU BATIRDI
“Toplumda yaşanan cinayetlerin, cinnetlerin, tecavüzlerin ve tüm kötülüğün sebebi İslami değerlerden kopuştur” diyen HÜDA PAR GİK Üyesi Aynur Sülün, “Cumhuriyetten bu yana toplumun kıblesi Batı’ya döndü döneli toplumumuz üzerinde ifsat projeleri maalesef devam ediyor. İslam’ı ilerlemenin ve çağdaş olmanın önünde bir engel olarak gören sistem; tüm kurumlarıyla beraber topluma seküler hayatı dayatıyor. Seküler hayat Allah’ı dünya işlerine karıştırmama ve ahireti yok sayarak bir dünya inşaa etme girişimidir. İşte toplumun Allah’la ve ahiretle bağları koptukça batıyor, ahlaklı kalamıyor” dedi.

İMANDAN UZAKLAŞTIKÇA TOPLUM BATIYOR
Medya ve kitle iletişim araçlarıyla ahlaksızlığın yaygınlaştığını ve manevi değerlerin yok olmasıyla toplumun ifsat olduğunu söyleyen Sülün, “ Maalesef medya ve kitle iletişim araçlarının eliyle dört bir taraftan insanın tüm duyu organları fahşa ve münkerin saldırısına uğruyor. Ahlaksızlık cazip hale getirilip, değer biçiliyor. Eskiden insanlar ahlaksızlığı protesto etmek için sokaklara dökülürlerdi. Şimdiyse ahlaksızlık üzerinden para kazanan Yahudi lobilerinin maşaları ahlaksızlığa sınırlandırma getirilmesin diye sokaklara dökülüyor. Manevi değerlerinden kopartılan toplum batarken kazanan yine Yahudi oluyor. Ahlaksızlaştıkça mutlu ve özgür olacağı fikri dayatılan toplumun içinde ancak sağlam iman sahipleri ayakta kalabiliyor” diye konuştu.

İMANSIZ BİR HAYAT İNSANLARI CANİYE DÖNÜŞTÜRDÜ
Allah’a ibadet edilmeyen bir hayatın neticesi olarak insanların bir dönüşebileceğini vurgulayan Sülün, “İsrafın en beteri insan israfıdır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin zihinleri Modern dünyanın sloganlarıyla kirletiliyor. “Sınırlarını yık, özgür ol, mutluluğu sen yarat” yani “Allah’la ve ahiretle olan tüm bağlarını kopart ve özgür ol” diye topluma telkinde bulunuyorlar. Özgürlük adı altında sınırsız bir hayat yaşamaya zorlanan toplumdan tatminsiz, doyumsuz, acıma hissiyatı zayıf insan bozmaları ortaya çıkıyor. Sınırsızlık, hudut kabul etmemek ve frensizlik cürümleri doğuruyor. Allah’a imanın olmadığı bir hayat tatminsiz bir hayattır. İnsan ancak Allah’a ibadet yapmakla sükuna erer, tüm duyu organları tatmin olur. Aksi takdirde gün geçtikçe bir caniye dönüşür” şeklinde konuştu.

ÇOCUKLARA HIRS VE MARHAMETSİZLİK AŞILANIYOR
Şiddet sahneleri seyreden, cinsellik, gerilim, korku, endişe gibi ekran başında her gün saatlerce ekran seyreden çocukların adeta potansiyel bir suçlu gibi yetiştiğini belirten Sülün, “Maalesef insanlar daha küçük yaşlardayken medya ve kitle iletişim araçlarının fıtratı bozucu taarruzuna maruz kalıyorlar. Yaşamaması gereken duyguları çok erken yaşlarda yaşadıkları için duyguları tahrip oluyor.

Yine oyun konsollarıyla çocuklara sinsice şiddet, hırs, merhametsizlik aşılanıyor. Böylece çok masum gibi görünen oyunlarla kötülük içselleştiriliyor. İnsanlık damarları sinsice kurutuluyor, beyin merhametsizliğe, duyarsızlığa şartlanıyor. Bu kadar tahribatın etkisinde kalan nesiller sağlam bir İslami eğitimle desteklenmez ise maalesef ifsadın kaynağı haline geliyor ve cinayet makinası halini alıyor” dedi.