Türkiye’nin Çad Büyükelçisi Ahmet Kavas, Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki Müslümanların, barış gücü askerlerinin gözü önünde saldırıya uğradığını söyledi. Başkent Bangui’de şu an sadece birkaç bin Müslüman kaldığını belirten Kavas, Müslümanlara, Katolik Hıristiyan ve bir kısmı da Animist (doğada her şeyin ruhu olduğu inancına sahip insanlar) olan “Antibalaka” isimli çetelerin saldırdığını ifade etti. Kavas, özellikle Boda şehrinde sıkışan 14 bin Müslümanın bir an evvel güvenli bir bölgeye geçmeleri gerektiğine dikkat çekti. Şu anda ülkenin her tarafının gergin olduğunu, bölge bölge çatışmaların çıktığını hatırlatan Ahmet Kavas, İslam ülkelerini sorunla daha yakından ilgilenmeye çağırdı.
Ahmet Kavas, internet üzerinden Al Jazeera muhabiri Burhan Ekinci’nin sorularını yanıtladı.
Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslümanlara yönelik saldırıların boyutu nedir?
Orta Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı, kimseye acımayan Francois Bozize, Müslümanların da yardımıyla 24 Mart 2013’de iktidardan uzaklaştırıldı. Yerine ilk defa, Müslüman olan ve Michel Djotodia adını kullanan Muhammed Dahya geldi. Kurulan geçici hükümette 10 bakanlık Müslümanlara verildi. Müslümanlara karşı ilk tepki de bundan sonra geldi. “Nüfusunun yüzde 80`i Hıristiyan olan ülkede nasıl olur da iktidar ellerine geçer” diye her türlü zulmü reva gördüler. Müslümanlara ait başkent Bangui`de 400 caminin, kimilerine göre ikisi, kimilerine göre yedisi hariç tamamı yıkıldı, bir kısmı barlara çevrilip içkili dans gösterileri yapılan mekanlar oldu. Bangui`de ezanı susturacaklarını söylediler ve bunu Afrika Birliği ile Fransız Sangaris Barış Gücü askerlerinin gözleri önünde yaptılar. Aslında Müslümanlar “Antibalaka” denilen haydutlara karşı koyacak güçteydiler. Ama Fransız Barış Gücü askerlerinin, güvenliklerini sağlayacakları vaadine güvenip silahlarını teslim ettikleri anda daha önce silahlanmış olan Antibalakaların Bangui`yi Müslümansız bırakma girişimi beş ayda tamamlandı. Şu anda yüz binlerce Müslümandan sadece birkaç bin kadarı kaldı. Ülkenin güney ve batı istikametindeki şehirlerden Boda`daki 14 bin Müslüman hariç canlarını kurtarabilenlerin tamamı Çad, Kamerun, Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne sığındılar. Artık ülkenin iki bölgesinde tamamı uzaklaştırıldığı için hiç Müslüman kalmamış, evleri, işyerleri, ibadethaneleri, Kur`ân kursları yağmalanmış ve yakılmıştır.
Saldırılar devam ediyor mu?
Orta Afrika`nın sadece başkenti Bangui ile çevresindeki şehirlerde kalan son Müslümanlara, özellikle Boda`dakilere karşı saldırılar acımasızca devam etmektedir. Afrika Birliği`nin MISCA isimli barış gücündeki 6 bin, Fransa`nın Sangaris Barış Gücü’ndeki 2 bin askerine rağmen Müslümanlar hunharca katledilmektedir. Boda`dakilere yardım eli uzatılmasına dahi fırsat verilmemektedir. Müslümanlar kendilerini güvende hissettikleri başkent Bangui`nin 300 kilometre kuzeydoğusundaki Bambari`den başlamak üzere kuzeye doğru şehirlere yerleşmektedirler. Eğer barış gücü askerleri yakın gelecekte güvenliklerini sağlayamazsa zorunlu olarak kendi geleceklerini tayin edeceklerini ilan etmektedirler.
Saldırıları daha çok kim, neden yapıyor?
Müslümanlara saldırıları çoğunluğu Katolik Hıristiyan olan ve bir kısmı da Animist olan “Antibalaka” isimli başıbozuk haydutlar ile eski devlet başkanı Bozize`nin Uganda, Güney Sudan gibi ülkelerden temin ettiği silahlı ve paralı nişancılarıyla, Orta Afrika`nın eski ordusunda kendisine bağlı askerlerin yaptığı neredeyse tüm medya haberlerine konu olmaktadır. Nisan ayı başında MISCA`daki askeri birliğini çekene kadar Çad askeri birliği olmasaydı, Orta Afrika`da Ruanda benzeri bir katliam yaşanacaktı. Bugün 3 bin civarında Müslümanın öldürüldüğü ifade edilse de bunun çok daha yüksek rakamlarda olduğu tahmin edilmektedir. Müslümanlar ülkenin en zengin kesimini oluşturuyordu. Çoğu köylü ve kırsal kesimden gelen Antibalakalarca tüm mallarına ve mülklerine el koymak için yapıldı.
Müslümanlar neden zorunlu göçe tabi tutuluyor?
Bir kere Bangui`nin Müslümansız kalması en büyük talepti ve bu gerçekleşti. Çünkü Bangui Hıristiyan alemi için Sahraaltı Afrika`da Müslümanlarla Hıristiyanları ayıran bir hattı. Burada son yıllarda Müslümanların gayretleri ile 400 cami ve Kur`ân kursu açılmıştı. Son 20 yıldır Avrupalı devletler bölgedeki İslamlaşmadan rahatsızdılar.
Göç devam ediyor mu?
Göç halen devam ediyor. Özellikle Boda şehrinde sıkışan 14 bin Müslümanın bir an evvel güvenli bir bölgeye geçmeleri gerekiyor. Orta Afrika Geçici Hükümeti ve Devlet Başkanı bu göçe, yani Müslümanların tamamıyla güneyi boşaltmalarına karşı çıkıyor. Ama onları korumaktan acizler. Şimdilik Müslümanların büyük çoğunluğunun Orta Afrika`nın merkezi ve kuzeyinde 16 vilayetten sekiziinde idare ellerinde. Buralarda da ellerinden silahlarını almak isteyen Fransız ve Afrika Birliği askerlerine karşı olumsuz cevap vermekteler. Başkent merkezindeki Ali Babolo Camii ve çevresinde 600 veya daha fazla da ifade ediliyor, toplam birkaç bin kişi dışında Müslüman kalmamış durumda.
Müslümanların buradan uçakla alınıp Çad`a getirilmeleri en büyük beklentilerden birisi. Bunu da Türkiye`nin yapmasını istiyorlar. Halen Çad`da 100 bin mülteci var. Kamerun, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Sudan`dakilerle birlikte bu rakam 300 bine ulaşmış durumda.
Bangui hükümeti saldırılara ve göçlere karşı neden tedbir almıyor ya da alamıyor?
Bangui hükümeti 10 Ocak 2014’te Çad`ın başkenti Encemine anlaşması ile kurulduğu için Antibalaka bunu baştan reddediyor. Gerçi söz verdikleri halde Müslüman bir başbakanları olacaktı. Bunu yerine getirmeyince Müslümanlar da onlarla irtibatı kesme noktasına geldi. Başkent Bangui`deki 8 bin barış gücü askerine rağmen şehrin ortasındaki iki Müslüman mahallesinin güvenini sağlayamadılar. Müslüman, Hıristiyan ve Animistlerin hükümeti olacaktı ama henüz uluslararası toplumun tanıdığı hükümet olmanın dışına çıkamadı. Emniyet gücü, askeri, hazinesi, toplumu kaynaştıracak hiçbir imkanı yok.
Büyükelçilik olarak zorunlu göçe tabi tutulan Müslümanlarla irtibatınız nasıl?
Çad`a ilk göç kafileleri gelir gelmez irtibata geçtik. Gönüllüler; BİSEG, IHH, Cansuyu, Sadakataşı ve Hasene gibi Türk sivil toplum kuruluşlarının her türlü insani yardımlarını bunlara ulaştırdık. Ayrıca ülkemizden hayırsever vatandaşlarımızın da özellikle ilaç yardımları oldu. Bu konuda TİKA ve Türkiye Diyanet Vakfı büyük bir yardım yaparak Çad`ın başkenti Bamako`daki Gaoui kampı ile güneyindeki Sarh şehri yakınındaki Doyaba isimli kampa yardım yaptı ve bizzat bu iki kurum yetkilileri ile gidip dağıtımları yerinde gördüm.
Göç edenler neler anlatıyor?
Anlatılanlar tam bir vahşet. İnsanlar Fransız askerlerine güvenip evlerinin kapılarını açmışlar ama onların arkasına saklanan Antibalakaların ani saldırılarıyla şaşkına uğramışlar. Müslümanların anlattıkları ışığında bilhassa Fransız Sangaris askerlerinin kendilerine yardım etmemesine büyük tepki göstermişler. Doğranmış Müslüman cesetleri, diri diri yakılan Müslüman kadın ve erkek görüntüleri, ağızlarına alınıp çiğnenen kesilmiş Müslüman organları neredeyse her Orta Afrikalı`nın ve de Çad’lının cep telefonlarında, İphone ve İpad`i olanlarda kayıtlı ve herkese gösteriyorlar. "Böyle bir zulüm ne duyduk, ne gördük" diyorlar. Sarh`daki Doyaba kampında üç beş yaşındaki çocukların parmakları kesilmiş elleri, kafaları kamalarla yarılmış küçücük bebekleri, anne ve babası öldürülmüş bir, iki yaşında yetim kalmış yavrucakları gördük.
Ahmet Kavas, 2012 yılından bu yana Türkiye`nin Çad Büyükelçiliği görevini yürütüyor.
Olup bitenlere yönelik uluslararası toplumun ve Müslüman ülkelerin ilgisi ne düzeyde?
Uluslararası toplum, bu ülke gündemine çok az, hatta hiç yok denecek kadar ilgi göstermekte. Müslüman ülkelerden duyduğumuz kadarıyla öncelikle İslam İşbirliği Konferansı Türkiye`nin girişimlerinin de etkisiyle nadiren de olsa ilk defa böyle bir meseleyi yakından takip ediyor. Türkiye`deki TİKA ve Diyanet Vakfı dışında IHH, Cansuyu, Gönüllüler Biseg, Hasene ve Sadakataşı gibi önemli sivil toplum kuruluşlarımız kamplara kadar gelip yardımlar dağıttılar. Katar devleti de Orta Afrikalı Müslümanlara yardım etmekte. Ne var ki ihtiyaç çok fazla ve bir an evvel tüm İslam ülkelerinin bu meseleyi yakından takip edip, Orta Afrika Müslümanları’nın kendi yurtlarında huzur içinde yaşayacakları ortama kavuşmaları için çalışmalılar.
Yapılan yardımlar yeterli mi? Neler yapılmalı?
Henüz çok yetersiz. İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında tüm Orta Afrika Müslümanları için huzur dolu bir gelecek hazırlanana kadar çalışılması gerekmektedir. Okulları, hastaneleri, yolları, temiz içme su kaynakları, elektrikleri yok. En çok mülteci kabul eden Çad ve Kamerun ile müşterek çalışıp bunların üzerindeki aşırı yükleri hafifletmek gerekir. Çoğu Müslümanın yaklaşan yağmur mevsiminde başını sokacağı bir eve ihtiyacı var. Ev dediğimiz mekan ise en fazla 15 / 20 metrekarelik bir alan. Zira burada aşırı yağmur ve rüzgarlar en sağlam çadırı bile birkaç ay içinde kullanılamaz hale getirmektedir. Çocuklar dahil birçoğunun üstlerine giymeye kıyafetleri yok. Yiyecek maddesi bulmaları çok zor.
Bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanmaları gerekmektedir. Yapılacak en önemli adım Orta Afrikalı Müslümanlara topyekûn sahip çıkmaktır. Bazı mülteciler "yine de gideriz" deseler de çoğu o cehennemi havayı artık teneffüs etmek istemediklerini söylüyor. Çocuklarına okul imkanları sağlanmalı. Sadece Orta Afrika sınırları içinde Fransız Sınır Tanımayan Doktorlar`a ait 2 bin doktor ve sağlıkçı görev yapıyor. İslam ülkelerinin de özellikle Müslümanlara yönelik bu tür çalışmalar başlatması lazım. Orta Afrika`da eşit haklar elde etmeleri için kendilerine her türlü destek verilmelidir.
Ülkede çatışmaların büyümesi riski var mı?
Çatışma riski çok fazla. Zira çok kıymetli madenleri var ve bunlara sahip olmak isteyen herkes toplumu kavga ortamına sürüklemekten bir adım bile geri durmamakta. Şu anda ülkenin her tarafı gergin, bölge bölge çatışmalar çıkıyor. Artık Müslümanlar nefs-i müdafaa yaptıklarını söyleyerek kendilerini yok sayan; Çadlı, Sudanlı diyerek dışlayanlara ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduklarını ispat ettirene kadar çarpışacaklarını ilan ediyor. Antibalaka ise başından beri gittikçe daha ağır silahlar elde ederek tüm Müslümanları Bangui gibi bütün şehirlerden tamamen atma planları yapıyor. Birleşmiş Milletler`in 12 bin asker gönderme kararı Eylül 2014`te gerçekleşene kadar Orta Afrika`da çok kan akacağı tahmin ediliyor.