RİZE - Rize Din Görevliler Birliği Derneği Sekreteri Süleyman Albayrak, üç ayların başlaması ve Regaip Kandili münasebetiyle açıklamalarda bulundu.
Çarşamba gününü Perşembe’ye bağlayan geceyi değerli kılan özelliğinin, Kur’an ayı Ramazan’ın müjdecisi olması olduğunu belirten Albayrak, “Büyük bir imkân ve fırsat mevsiminin; rahmet, bereket ve mağfiret ikliminin habercisi olarak gelen Mübarek Regaib Kandili, gönüllerimizi ferahlatan üç aylara ulaşmanın mutluluğunu inşallah bir kez daha yaşayacağız. Bu gece aynı zamanda Kur’an ayı Ramazan’ın müjdecisidir.” dedi.
“Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan’a ulaştır!”
Albayrak, üç ayların, içinde Sevgili Peygamberimizin (sav) İsra ve Miraç mucizesini yaşadığı Miraç, Şaban ayının ortasına denk gelen Berat ve Ramazan ayının son on günü içerisinde yer alan ve Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başladığı gece olan Kadir gecesinin bulunduğu değerli zaman dilimleri olduğunu söyledi.
Üç aylardan Recep ve Şaban`ın, Müslümanları ruhen ve bedenen Ramazan’a hazırladığını ifade eden Albayrak, "Bu sebeple Resûl-i Ekrem (sav), Recep ayı girdiğinde, “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan’a ulaştır!” diye dua etmiş ve üç ayları sevinçle karşılamıştır. İdrak edeceğimiz Regaib, arzu, istek, emel ve tutku anlamlarına gelmektedir. Regaib, diğer bazı kandillerimiz gibi tarihte yaşanmış bir gecenin sene-i devriyesi değildir. Regaib, geleceğe yönelik arzu ve isteklerimizi, emel ve tutkularımızı gözden geçirme imkânı veren mübarek bir gecedir. Modern zamanlarda insanoğlunun en büyük sorunlarından birisi hiçbir arzusuna gem vuramaması, isteklerini dizginleyememesi, tutkularını terbiye edememesi, özellikle güç, servet ve şehvet tutkusunu frenleyememesidir." İfadelerini kullandı.
"Cenab-ı Hakk’ın engin rahmetine, ilahî lütuf, inayet, ihsan ve ikramlarına mazhar olan bu mübarek gün ve gecelerde kendimizi yeniden gözden geçirelim." diyen Albayrak, sözlerini şöyle südürdü: "Günah ve hatalarımızla yüzleşelim. Nefis muhasebesi yapalım. Din-i mübin-i İslâm’ın manevî ikliminde gönül huzuru, istikamet ve öz güven kazanmaya çalışalım. İhtiraslarımızı dizginleyip menfaat ve çekişmelerden uzak duralım. Kendimizden ve aile fertlerimizden başlayarak bütün akraba ve komşularımıza varıncaya kadar toplumun tüm kesimleri arasında sevgi, saygı ve hoşgörü ortamının kurulması, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin güçlenmesi, insanî ve ahlâkî meziyetlerin yaygınlaşması için azami gayret gösterelim." (İlyas Tunç - İLKHA)