Siyonist işgal askerleriyle, Yahudi yerleşimcilerin öldürülmesini kınayıp onların kanını Filistin halkının kanıyla denk tutan Batı Yaka’nın Ramallah yönetiminin Evkaf Bakanı Mahmud El-Hebbaş’ın açıklamaları genelde Müslümanlar arasında özelde de Filistin halkı arasında büyük tepkilere neden olurken, işgal rejimi İsrail basınında geniş yer aldı.
Burada göze çarpan husus, bu açıklamaların El-Hebbaş tarafından yapılmış olmasından çok Filistin Kurtuluş Örgütü’nün siyasi projesi çerçevesinde yapılmış olmasıdır. Bu açıklamalar, muhaliflerini dini kendi çıkarları için kullanmakla suçlayan FKÖ’nün dini kendi siyasi çıkar ve emelleri için kullanma şekillerinden sadece biridir.
Açıklamaları yapan El-Hebbaş’ın eleştirilmesi, hedef gösterilmesi ve kendisine küfredilmesini doğrusu arkası olmayan biri veya birilerine saldırma şekillerinden biri olarak kabul ediyorum. Arkasında birileri olmayan El-Hebbaş gibi birine saldırmanın bir bedeli yoktur. Bu düşüncem, El-Hebbaş’ın ne bu açıklamalarını ne de başka tutumlarını kabul ettiğim anlamına gelmemeli. Ben, siyasileri ve tutumlarını ele alırken dengeli davranmak gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Siyonistlerle olan savaşımız, halk olarak Siyonistlerin bizden gasp ettikleri hakkımızla alakalıdır. Bu savaş toprağımızı gasp edenlerin ne kanları ne de dinleriyle alakalıdır. Savaş ve mücadele gasptan dolayıdır. Toprağın gasp edilip hakkın elinden alınırsa, öldürülür veya toprağından çıkarılırsan bu durumda senin hakkını, hukukunu savunman gerekmez mi?
Yahudiler de biz Müslümanlar gibi insan. Fizyolojik olarak aynıyız. Kanımızın onların kanından daha temiz, daha üstün ve daha değerli olduğunu söyler ve bunu teori haline getirir savunursak onların kendileri için yakıştırdıkları "Allah’ın seçilmiş halkı" teorisinin aynısı savunmuş ve onların bu düşünceyle yaptıkları hataya biz de düşmüş oluruz. El-Hebbaş’ın açıklamalarını öncelikle, işgalcinin bu toprakları gasp edip, buradaki halkı öldürmesi, yurdundan çıkarması geçersiz kılıyor. Çünkü bu durumda işgale uğrayan halkın kendini savunması, hakkını geri almak için mücadele etmesi gerekir. Bunu yaparken Yahudilerden bazıları ölüyorsa bundan Filistin halkı değil, bu halkın toprağını gasp ettikten sonra Yahudileri bu toprağa getirip yerleştiren işgal rejimi sorumludur.
Yahudiler asırlardır Müslümanların arasında yaşıyorlar. İstisnai bazı durumlar hariç aralarında savaş olmamıştır. Müslümanlar arasında yaşayan Yahudiler sıkıntısız bir hayat yaşarken, Hristiyanların egemenliği altında bulunan Avrupa ülkelerinin zulmünden kaçan Yahudiler Müslümanların himayesine giriyorlardı. Endülüs ve Osmanlı İmparatorluğu içinde büyük bir yerleri, konumları vardı. Akka’yı kuşatan Napolyon onları yanına almayı başaramamıştı.
Netice olarak şunu söyleyebiliriz:
Yahudilerden bir kısmı Siyonist rejimin uygulamalarını ve Filistin halkının hakkının gasp edilmesini kabul etmiyor. Buna karşılık, Arap, Müslüman ve Hristiyanlar arasında aşırı Siyonistlerden daha aşırı kimseler vardır. Bunlara gelince, insanların damarlarında dolaşan kanın kalitesiyle onların bir ilgisi yoktur.
Salah Hamide / Filistin E.M