Hüseyin Kaya / Doğruhaber / Haber-Yorum
BDP’den çatı partisi HDP’ye geçişler başlıyor. “Barış ve Demokrasi” partisi Kürdistan coğrafyasında bir politika yürütüyordu. Her ne kadar “Barış” ve “Demokrasi”den anladıkları şey şiddet, dayatma, taş ve molotof da olsa neticede öncelikleri Kürtler idi.
Aslında bu öncelikler belli aralıklarla değişiyordu. Marksist bir ideolojiye dayanarak kurulan Kürdistan İşçi Partisi (Pkk) uzun süre “sosyalist devrim” önceliğine sahipti. Kürdistan’ı öncelikleri arasında belirten çok sayıda örgüt ve yapı Pkk tarafından şiddet kullanılarak tasfiye edildi.
Komünizmin çöküşüyle tüm dünyadaki sol hareketlerde bir dönüşüm söz konusu oldu. İdeolojinin çöküşü beraberinde ciddi savrulmaları da getirdi.
Orta ve Güney Amerika’daki silahlı yapılar birbiri ardınca silahı bıraktı.
Hatta silahlı mücadele ile yönetimi ele geçiren ve Nikaragualı komünistlerden oluşan Sandinistalar, seçime girdiklerinde kaybettiler ve sonuçlara razı olup çekildiler. Komünist hareketin lideri Daniel Ortega, herhalde bu davranışından dolayı en büyük tepkiyi Türkiye’deki sol hareketten görmüştü. O dönemlerde sol bir yayın organı aynen şöyle bir manşet atmıştı:
Devrimci şiddet ile alınan yerler demokratik seçimlerle verilemez.”
Bazı yerlerdeki hareketler değişime karşı çıktılar; ama rüzgara direnmek zordu.
O dönemlerde Türk ve Kürt solunda da bir değişim çabası söz konusu oldu.
Şiddet eylemleriyle adından söz ettiren Dev Sol grubu adını değiştirerek DHKP-C adını aldı.
Pkk de bir ara “Kadek” bir ara da “Kongra Gel” adlarını kullanarak bir açılım yapmaya, terör listesinden çıkmaya çalışmışsa da kısa süre sonra tekrar Pkk adını kullandı.
Ama yine o dönemlerde kullanım amaçlı başlayan kimi faaliyetler bir süre sonra ideolojik dönüşüme zemin hazırlamıştır.
Kürt meselesi ve din konusundan söz ediyorum. Kürt meselesine yoğunlaşma ve paralel dini kurumlar oluşturma çabasına girişti Pkk.
Ulusalcı vurgular ve dini argümanlar uzun süre sadece halka yönelince kullanıldı. Örgüt eğitiminde yine “ilerici sosyalizm” esastı.
Partileşme süreci beraberinde yeni bir terminoloji de getirdi: Halkın değerlerine değer vermek.
Artık Pkk’nin siyasi kanadı, Ramazan ayında gazetecilerin karşısında kahvaltı yapmanın oluşturduğu tahribatın farkındaydı. Ama geldikleri Marksist kültür “din”e ait kavramlarda bocalamalarına sebep oluyordu. Şerafettin Elçi ve Altan Tan hamlesine bu gözle bakmak gerekir.
Biri milliyetçiliğiyle biri de İslamcılığıyla bilinen iki kişi BDP listelerinden meclise gönderildi.
Öcalan “kardeşlikten” söz etti, “slam kongresi” çağrısı yaptı.
Ama doku uyuşmazlığı vardı.
“Çatı partisi” projesiyle yine Türk soluna, yine sosyalizme yöneldiler.
Barış ve Demokrasi Partisi, Halkın Demokratik Partisine geçiyor.
Evet, HDP daha sol ve sosyalist bir parti; ama onun da öncelikleri değişmiş.