“İnsan, dünyanın en karmaşık yaratığıdır. Onu şekillendirebilmek, düşünce ve davranışlarına olumlu bir yön verebilmek için eğitimine küçük yaşta başlanılmalıdır. Küçük yaşta bir çocuk, her türlü etkiye açıktır; verilen terbiyeyi direnç göstermeden kabullenebilir. Buna göre birtakım özellikler, alışkanlıklar edinir. Yakın çevresindeki gelenek görenekleri benimser. Karekterleri buna göre şekillenir ve kalıcı olur.” Bu tür durumlar anne-babanın yönettiği durumlara bağlıdır.Oysa, yetişkin bir kimseyi sonradan eğitmek, ona yön vermek çok zordur. Söz gelişi, çocuğun kolaylıkla kavradığı okuma-yazmayı bile yetişkin insan öğrenmede bir hayli güçlük çeker. Dolayısıyla, çocukların eğitimine zamanında gereken önemi vermek ve titiz bir özen göstermek bir ailenin lehinedir.
Bizler eğer, gelecekteki toplumu oluşturacak bireyler yetiştirmek istiyorsak, bulunduğumuz ortamda üzerimize düşen görevi yapmamız gerek. Yetişme çağındaki ve olgun çağa girecek gençlere verilebilecek en güzel davranış, onlara onlar gibi yaklaşmak olmalıdır. Genç yaşta öğrenilen şeylerin taş üstünde kazınmaya benzetilmesi, bu dönemde edinilen bilgi ve tecrübelerin kalıcılığının bir göstergesidir. Elbette bu benzetme çocukluk dönemi için de kullanılmış, fakat gençlikte ruhsal ve fiziksel kapasitenin daha yüksek oluşu, bu kalıcılığı ve yeteneği daha da arttırmıştır.İnsanın gençlikteki yüksek kapasitesinin bir göstergesi de rivayetlerde oldukça çok bahsedilen Kur’an-ı Kerim’in okunmasıdır. Bu eylem Kur’an-ı Kerim’deki kelimelerin okunmasıdır. Fakat gerçekte bu kelimeler gencin ruhunda ve cisminde yer edinir ve kanına işler. Bu zamanın gençleri maalesef yaptıklarından herhalde haberleri yok. Çünkü çevresinden uzak, farklı yönlere meyletmektedirler. Günümüzde çevremize baktığımızda, her köşede bunalmış, kalabalık bir ortamda kendini fark ettirmek için her türlü farklılıklar yaparak çevreyi rahatsız eden, hız tutkunlarının arkalarında bıraktığı amansız bir feryat, kitaplardan ırak bir gençlik görüyorum. Bunları gördüğümde geleceği düşünüp derin bir ah çekip kendimi rahatlatmaya çalışırken, içimdeki gerçek acıyı maalesef dindiremiyorum. Peygamberimiz (sav) Efendimiz, gençliğe ve gençlerin yetişmesine çok büyük önem vermiştir. Çünkü peygamberliğinin ilk yıllarından itibaren yanında gençleri bulmuş, birçok yaşlılar İslam`a şiddetle karşı çıkarlarken, gençler Müslüman olmuş ve İslam`a destek vermiş, bu gençlerin çoğu, zengin ve itibarlı ailelerini terk ederek büyük çileler pahasına Hz Peygamber`in (sav) yanında yer almışlardır. Daha genç yaşlarındayken, Hz İbrahim (as), puta tapan kavmiyle tek başına mücadele etmiş, Hz Yusuf (as) bütün olumsuz şartlara rağmen nefsine “dur” diyebilmiş iffet ve namus timsali olmuş, Hz Yahya (as) birçok yönüyle çocuklara ve gençlere örnek gösterilmiş, Ashab-ı Kehf olarak adlandırılan gençler, inandıkları gibi yaşayabilme uğruna her şeylerini ve diyarlarını terk etmişlerdir.
Artık bizler islam dinimize fedarkalık yapmak için bir dakika değil bir saniye bile düşünmeden, kendini islama feda eden gençler , hız tutkunlarının olmadığı, dinine bağlı olan, esneklikleriyle islama hizmet eden genç ve reel bir topluluk istiyoruz. Elhamdulillah bugün kutlu doğum haftalarında ve diğer çalışmalarda yardıma uzanan eller hep gençlerin oldu. Bu gibi değerli gençlerin sayısı çok az. Amacımız az olan bu gençlerin çoğalması, sadece belirli etkinliklerde kendini ortaya koyan değil hayatın her alanında kendini gösteren ve hayatın birleştirici gücü olmaları bizleri ebedi bir huzura yönlendirecektir.
Bülent Karagülle / Van – Yaş: 22