M.Müfit Yaray / Doğruhaber / haber-yorum

Mardin Artuklu Üniversitesinde bu gün (17 Nisan 2014)’te bir rezalet yaşanacaktı. Mimarlık Bölümü, "Hastalıktan Hak Talebine -Eşcinselliğin Adlandırılışının Anlamlandırılışının Seyri" konulu bir panel yapacaktı. Ancak çıkan haberler, duyarlı STK’lar ve Mardin’in Müslüman halkının tepkileri şükürler olsun Mardin’in isminin bu çirkin olayla tarihe geçmesine engel oldu.

Her şey Eşcinselliği savunan görüşleriyle bilinen ve sapık eşcinsel dergilerde yayınlanan yazılarıyla tanınan Yrd. Doç. Dr. Levent Şentürk’ün geçtiğimiz sene Mardin Artuklu Üniversitesine gelmesiyle başladı.

Levent Şentürk bir mimar. Mimarlık üzerine eğitim almış ve güya mimarlık fakültesinde mimarlıkla ilgili öğretim görevlisi. İsminin önünde Yrd. Doç. Dr. Gibi uzun bir unvan var. Ancak Levent Şentürk’ün faaliyetlerine baktığımızda bu unvanını ve mimarlık fakültesindeki öğretim görevlisi kimliğini kullanarak bam başka alanlardaki sapık görüşlerini öğrencilere aktarmak konusundaki çabalarıyla tanınıyor. Her şeyden önce söyleyelim ki Levent Şentürk bu uzun unvanı eşcinsellik gibi sapık görüşler üzerine yaptığı akademik çalışmalarla almamasına rağmen bu unvanını eşcinselliği meşrulaştırma ile ilgili faaliyetlerinde kullanıyor. Bu da ikiyüzlülüğün ta kendisidir. Şentürk’ün her şeyden önce bir eşcinsel olup olmadığını ve Kaos GL eşcinseller derneğinin kurucularından Ali Erol ile olan ilişkisini öğrencilerine ve kamuoyuna açıklaması gerekir. Şentürk’ün gittiği her üniversitede eşcinsel Ali Erol için ortamı hazırlayıp, öğrencilerini zehirlemeleri için onu eşcinsellikle ilgili konferans vermeye davet eden, sonra da bunu büyük bir başarı gibi eşcinsellerin dergilerinde anlatmasının sırrı nedir? Levent Şentürk bir eşcinsel olup olmadığı konusunu açıkça ilan etme cesareti göstermese bile, eşcinsel örgüt ve derneklerle olan yakın ilişkisini saklama ihtiyacı duymayacak kadar da pervasız. Nitekim kendisi Kaos GL gibi Türkiye’de on beş yıldır eşcinsel hareketin yayın organı olan bir dergide yazılar yazıyor ve onların hakları(!) için mücadele veriyor.
2010’da Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümünde Mimarlık Tarihi ve Kuramı anabilim dalında öğretim üyesi olan Şentürk, burada yaptığı bilimsel çalışmalardan çok “farklı mimari sitilleri” eşcinsellikle izah etmeye çalışan saçma sapan teorileri ve kendisinin öncülüğünde bu Üniversitede yapılan eşcinselleri meşrulaştırma faaliyetleriyle hep gündeme geldi.

Örneğin 6 Nisan 2011’de Osman Gazi Üniversitesinde kendisinin öncülüğünde yapılan eşcinsellik temalı konferansı bakın sonra yine kendisi Eşcinsellerin yayın organı olan Kaos GL’ sitesinde 13 ve 26 Nisan 2011 tarihli yazılarında nasıl övüne övüne anlatıyor.

“Mimarlık bölümünün neredeyse otuz yılı bulan tarihi boyunca ilk kez eşcinsellik temalı bir konferans yapılmış olması, sessizce gerçekleşen bir devrim niteliğindeydi.”

“Bahar döneminin ilk konferansında Kaos GL’yi ağırladık. Kaos GL’nin gelişi, bölümümüzün tarihi açısından sessiz sedasız gerçekleşen bir ilk sayılabilir. Kaos GL, on beş yıldır eşcinsel hareket için mücadele vermekte. Toplumda eşcinsellerin de bulunduğunu, şiddetle görmezden gelindiklerini, oysa eşcinsel hareketin heteroseksüelleri de özgürleştireceğini savunan Kaos GL, bu alanda Türkiye’nin en uzun soluklu ve kaliteli yayını olmaya devam ediyor.
Yine “Bütün bireysel tercihler, başkalarının hayatına yönelik bir şiddet üretmediği müddetçe anayasal hak olmalı ve anayasa tarafından güvence altına alınmalıdır.” diyerek eşcinsellerin sapıklıklarının Anayasal güvence altına alınmasını isteyecek kadar ileri giden Şentürk bakın aynı yazısında Atalay Göçer’in dilinden başta öğrencileri olmak üzere toplumu nasıl Eşcinselliğe teşvik ediyor.

“Toplumumuzda hâlâ yaygın olarak eşcinsel aşk kimi dinsel ve geleneksel tabu alanları tarafından dışlanıp lanetlenmeye devam ediyor. Sözgelimi eşcinselliğin büyük bir günah, tanrıtanımazlık, sapkınlık olduğu kolayca dile getiriliyor. Eşcinselliğin, bunun da ötesinde, tıbbi bir bozukluk, giderilmesi gereken bir rahatsızlık, tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu da ilk elde dile getirilen asılsız ifadeler arasında. Kuşkusuz eşcinsel olmak ne suç, ne de hastalık; daha çok bireysel hak ve özgürlük alanındaki bir durumdan başka bir şey değil.”

İşte bu sapık görüşleri savunan adam, hayret ki bir öğretim görevlisi ve malesef 2013’den beri Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Bölümünde görev yapmakta. Levent Şentürk Osman Gazi Üniversitesinde eşcinsellerin haklarını(!) mimari dehasıyla(!) bilimsel teoriler adı altında haykırırken kendince sesiz bir devrim yapıyordu, ama hakikatte Osman Gazinin kemiklerini sızlatıyordu. Tabi ona göre Osman Gazi gibi “gericiler” ve onların duyguları çok önemli değildi.

Eskiler “huylu huyundan vaz geçmez” demişler. Levent Şentürk de huyundan vazgeçmedi ve şimdi Mardin Artuklu’da Öğretim Görevlisi. Kendisince aynı sesiz, çirkin devrimini(!) bu sefer Mardin’de yapacaktı. Tabir caizse “Müslüman mahallesinde salyangoz satacaktı”. Sonra da çıkıp övüne övüne Mardin gibi “gerici” bir yerde tabuları yıktım ve Eşcinselliği haykırdım diyecekti. Hem de Mardin gibi dini duyguları kuvvetli ve muhafazakâr bir halka karşı ve bütün Müslümanlar için kutsal olan Kutlu Doğum haftasında, insanları tahrik edercesine. Hatırlanacağı gibi daha önce de Aziz Nesin ve beraberlerindekiler Sivas’ta halkı dini duyguları açısından tahrik etmiş ve bunun sonu çok korkunç olmuştu.

Bu çirkin olayın diğer bir boyut uda kuşkusuz bir devlet üniversitesinde Hükümet ve YÖK’ün nasıl oluyor da bu tür sapıkların faaliyetlerine göz yumduğudur. Hükümet ve YÖK bireysel özgürlükler adına birilerinin kalkıp ta bütün toplumu zehirleyecek faaliyetlere girişmesi ve bunu devletin kendilerine sağladığı olanakları ve akademik unvanları kullanarak yapması karşısında sadece sessizce seyretmekle mi yetinecek? Mimarlık fakültesinde eşcinselliğin işi ne diye kimse soramıyor mu bunlara? Mardin Artuklu Üniversitesinin rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii OMAY bir taraftan Kadir gecesi mesajları yayınlarken diğer taraftan Üniversitesinin adının böyle bir saçmalığa alet edilmesine neden ilk başta izin verdi, göz yumdu. Acaba kendisinin de bu eşcinsellerle duygusal bir bağı var mıdır? Mardin ilinin ve halkının dini duygularını ve inançlarını bildiği halde sayın rektörün bu provaktif konferansa son güne kadar izin vermesi onu çıkabilecek bütün olayların tek sorumlusu yapmıyor muydu? Sayın rektör bu nedenle çıkabilecek olayların hesabını verebilecek miydi?

Neyse ki son anda bile olsa Mardin Artuklu Üniversitesinin rektörü Sayın Prof. Dr. Serdar Bedii OMAY yaptığı hatanın farkına vardı ve bu çirkin konferansı iptal ederek, hem kendi isminin, hem de üniversitenin isminin tarihe kara bir leke olarak geçmesini önledi. Ancak elbette bu yeterli değil. Sayın Rektörün Mardin Artuklu Üniversitesinin adını tüm Türkiye’ye bu çirkin faaliyetle duyuran ve bu işin öncülüğünü yapan mimarlık fakültesi öğretim görevlisi Levent Şentürk’ün sözleşmesini acilen iptal ederek Mardin’den kovması gerekir.

Ve en önemlisi başta konu ile ilgili yazılı bir açıklama yaparak bu çirkin olayı Türkiye gündemine taşıyan Mardin DOST Der olmak üzere, olay karşısında sessizce beklemeyip Üniversite yetkililerine tepkilerini ortaya koyan Mardin’in bütün duyarlı Müslüman halkına Teşekkür etmek lazım. Gelecek zamanda Şentürk gibilerin bu çirkin faaliyetlerini Mardin’de ve bütün Türkiye’de sergilemeye devam edip etmemeleri açısından zan edersem Mardin halkının gösterdiği bu tepki son derece önemliydi. Eğer zamanında Şentürk ve sapık ekibi Eskişehir Osman Gazi Üniversitesinde bu çirkin faaliyetlerini sergilerken Eskişehirli Osman Gazi torunları seslerini yükseltebilseydiler bu gün onlar Mardin’de de bu işi yapmaya kalkışamazlardı. Ama şükürler olsun Salahaddin Eyyubi’nin torunları onlara bu sefer izin vermediler. Ancak Mardinliler bununla yetinmemeli ve bu sapık öğretim Görevlisi Mardin’den gidinceye kadar yasal tepkilerini göstererek üniversite, YÖK ve Hükümet nezdinde tepkilerini ortaya koymaya devam etmelidirler. Unutmayalım Namuslular namussuzlar kadar cesur olmadıkları sürece hep onların sesini duyacağız.