Abdullah Bahadır - Doğruhaber

Haberlere göre ayın 19’nda gerçekleşecek programa Mardin Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, yazarlar Hüda Kaya, Ayhan Bilgen, İhsan Eliaçık ve Prof. Dr. Kadri Yıldırım da katılacakmış. Keşke bu program, Sivil Cumalar saçmalığı gibi bir çıkışla değil de gerçekten Allah rızası için icra edilmiş olsaydı.

Sabote diyorum çünkü birkaç gün önce Peygamber Sevdalıları’nın Kutlu Doğum program yeri ve zamanı belli olmasına rağmen PKK siteleri aynı gün ve aynı yer içinde kendilerinin de program yapacaklarını duyuruyorlardı. Şimdi de bir gün öncesine çekmek suretiyle aslında Peygamber Âşıklarının bir gün sonraya yapacakları programı sabote etmeye çalışıyorlar, bana göre.

Hatırlarsanız daha önce de bütün camilere savaş açıp boykot eden PKK/kck; halkı camilerden soğutmaya ve camilere gitmelerine engel olmaya çalışmıştı. Öcalan’ın resmi önünde gerçekleşen secdelerin hesabını öbür tarafta Allah soracak diye düşünüyorum, ancak bu samimiyetsizlik dünyada da hemen farkedildi ve gerçek niyetler çok geçmeden anlaşılmakla beraber icra edilen yapmacık sözde namazlar da fazla devam ettirilmeden son bulmuştu.

Şimdi bu Kutlu Doğum meselesinde de tamamen bir samimiyetsizlik var diye düşünüyorum. Belki ağır olur ama burada Allah rızası değil, salt fitne ve kandırma amaçlı bir kutlama olduğu/olacağını hemen söylemek isterim. Nasıl diye derseniz? Bunun birçok sebebi vardır, diyorum.

Birincisi; Bir kere bunların Peygamber(sav)’e saygıları geçen yıl Newroz Meydanı’nda gerçekleşen ve Peygamber Sevdalıları’nın öncülüğünde yapılan program esnasında DTK’nin BDP’sinin, milyonu aşkın peygamber açıklarına çıkardığı zorluklar ve meydana gelen suları kesmesiyle kendini göstermişti. Geçen sene aynı meydanda toplanan milyon peygamber aşığı için elden gelen zorluğu çıkaranlar, bugün bunu kutlamakla ne kadar samimi olabilirler, sorgulamak lazım?

İkincisi; Talimatı veren Öcalan’la ilgili şuana kadar kendisinden, eski fikirlerinden dönüş yaptığına dair elimizde herhangi bir bulgu yoktur. Bu olmadığına göre Öcalan’ın İslam, Kur’an ve Peygamber fikirleri pek öyle yabana atılacak fikirler değil. Daha önce Araştırmacı-yazar A.Kadir Turan’ın analizlerinde yer verdiği gibi birkaç örnek vermek gerekiyorsa;
“Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru” kitabı Öcalan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)ne gönderdiği savunmalardan oluşuyor. Burada Öcalan, yüce Allah’ın “Siz, Adem’in çocuklarısınız” vahyini inkâr ediyor, Darvin’in evrim teorisine inanıyor ve insanın ilk atasının maymun olduğunu söylüyor:

“İnsanlığın ilk atası maymunlardır. İnsan, 20 milyon yıl önce Doğu Afrika’nın iklim koşullarında oluşan ve iki ayağı üstünde yürüyen yaratıkların evrim geçirilmiş biçimidir.”(s.17)

“İnsanlar, eskiden gelişkin bir hayvan topluluğu olarak yaşıyordu.”(s.22)

“İnsan, önce primattı( şekli tam bilinmeyen bir memeli türü), sonra maymun oldu, ardından bugünkü biçimini aldı.”(s.23)

Öcalan’ın dinle ilgili söyledikleri de bilinmesi gerekiyorsa Öcalan din konusunda klasik Marksist teoriyi tekrarlıyor: “Din, afyondur ve imha, işkence, açlık, hastalık gibi sorunların kaynaklarındandır.”(s.39) diyor.

Öcalan‘ın sözde savunmasında en çok zorlandığı konu Allah’ın varlığı gerçeğidir. Öcalan, onlarca kez, bazen hiç ilgisi yokken Allah’ın varlığını inkâr ediyor. Sanki onun içinde bulunduğu duruma rağmen bu gerçek, kendini sürekli onun içinde hissettiriyor, ancak o, gün ortasında gözlerini kapatarak kendini karanlığa mahkum eden kişiler gibi her seferinde bu gerçeği kalbinden söküp atıyor, sonunda kendini zorla yanlış bir fikre inandırıyor ve bu konuda kılavuzu olan Komünistlerin bilinen düşüncelerini tekrarlıyor:

Öcalan, “Bir Arabistan yarımadası tasarımı olarak Allah, milattan önce 2000’lerde ideolojik bir kimlik kazanmıştır.” (s.194)

“Allah kelimesinin kökeni “el”dir, “el” eski gök tanrısıdır. Hz. İbrahim, kabilesinin birliğini sağlamak için bütün tanrıları terk edip “el”i Allah yaptı, Hz. Musa da bunu İsrail oğullarının birliği için kullandı.” (s.59,60)

“Doksan dokuz tanrı sıfatı Sümer kaynaklarından gelmektedir.(s.21)” “ Doksan dokuz tanrı sıfatı bir tür ütopyadır.” (s.242)

“Tek tanrı fikri, izafiyet teorisinin bilimsel olmayan, ilkel bir ön aşamasıdır.” (s.38)

“İbrahim, “el”i “elohim”a dönüştürdü. Musa onu “Yahova” olarak dönüştürüp millileştirdi.” (s.158,242) şeklinde görüşlerini ifade ediyor.

Öcalan’ın Peygamber Efendimiz HZ. Muhammed(sav) ile ilgili düşüncelerini de dikkatinize sunmak isterim.

Öcalan; “Muhammed, Mekke-Şam-Kudüs arasında yolculuk yaparken Asuri Nesturi rahiplerinden çok şey öğrenmiştir. Ayrıca Yahudilerle içli dışlı yaşadığı için onlardan etkilenmiştir. İsa Esensiler tarikatından etkilendiği gibi Muhammed de Haniflerden çok etkilenmiştir. Zerdüşt’ün fikirlerini de duyması muhtemeldir. Hıristiyanlık, Musevilik ve Zerdüştlük Muhammed’in ideolojisini hazırlayan ideolojilerdir. ” (s.192)

“Muhammed’in kişiliği, özce dile getirilen dönemin etkisi altında oldukça çelişkili bir gelişim göstermektedir. ” (s.209)

“Hatice olmadan Muhammed’in peygamberleşmesi mümkün görünmemektedir. ” (s.211) diyor.

Üçüncüsü; Bir gün sonra yani ayın 20’sinde zaten aynı meydanda ve yıllardır Kutlu Doğum etkinliklerini düzenleyen Peygamber Sevdalıları’nın Kutlu Doğum Programı var. Madem İslam birliği ve Müslümanların Peygamberinin Kutlu Viladeti’nden söz ediliyor o zaman önceden belirlenmiş programa herkesin yekvücut iştirak etmesi gerekiyor. Buradan da gayenin o güzeller güzelini yâd etmek olmadığı ne yazık ki anlaşılıyor. Gayenin Kutlu doğum olmayıp Newroz Meydanı’na Nevroz Ateşini taşımak olduğundan endişe ediliyor.

DTK’nin Kutlu Doğum samimiyetsizliğini işaret eden maddeleri sıraladıktan sonra oraya icabet eden/edecek halkın samimiyetine inanmakla beraber organizatörlerin hangi sloganları atacaklarını ve konuşmacıların kimliklerini şimdiden merak ediyorum. Mesela HDP’nin Kürkçü’sünü, İşçi Parti’nin Perinçek’ini veya akıl hocası(!) Yalçın Küçük’ü konuşmacı olarak çağırmaları gibi bir sürpriz olabilir mi acaba? Gerçi bunun olması biraz zor. Biraz daha Kutlu Doğum’a uygun kimlikleri ileri sürmeleri büyük ihtimal.

Bütün bunlardan sonra, Peygamber Sevdalıları’na da buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum: Halisane yaptığınız çalışmalar dolayısıyla diğer tüm oluşum ve güçleri böylesi programlar düzenlemeye mecbur bıraktığınızı ve bir anlamda da onların samimiyetle ilgili konumlarının ibrazına vesile olduğunuzu altın harflerle bir kenara yazıyoruz! Sizlere teşekkür ediyoruz!

Sonuç olarak, 20 Nisan Diyarbakır Kutlu Doğum Programı’na bir kez daha herkesi davet ediyorum. Bütün plan ve desiseleri bir kez daha akamete uğratarak, tarikussala/binamaz konuşmacı ve hatipleri değil, gerçek peygamber âşıklarını dinlemek suretiyle O’nun aşkıyla ram olmaya hep beraber koşalım!
Selam ve dua ile…