BİTLİS - Peygamber Sevdası Platformu tarafından Adilcevaz Meydanında ikincisi gerçekleştirilen Kutlu Doğum etkinliğine katılan binlerce Adilcevazlı hep bir ağızdan ‘lebbeyk ya Resulullah’ diye haykırdı.

Programa saatler kala etkinlik alanına gelerek hazırlıklara başlayan platform görevlileri, etkinliğe gelecek halkın rahat etmesi için gerekli tüm tedbirleri aldı. Bitlis merkez, ilçe ve köylerden gelen vatandaşlar, Peygamber Sevdalıları görevlileri tarafından etkinlik alanına alındı.

Kur’an tilavetiyle başlayan program, mevlidi şerifin okunmasıyla devam etti. Özlem Ajans ilahi ses sanatçılarından Bilal Güler ve kız ilahi gurubu ilahi ve ezgiler seslendirdi. Etkinlikte selamlama ve açılış konuşmasını Best-Der Başkanı Bülent Kıyağan yaptı.

“Peygamberi anlamak O’nu hayatını yaşamakla olur”

Programa konuşmacı olarak katılan eğitimci Ertan Ay, bu meydanı dolduran binlerce Adilcevazlının peygambere olan bağlılığını ispatladıklarını söyledi.

Hz. Peygamberin yürüyen bir Kur’an olduğunu ifade eden Ay, “Yürüyen Kur’an” diyoruz Allah’ın Resulü Muhammed Mustafa’ya. Tüm benliğimizle diyoruz ki el hak O, ‘Yürüyen Kur’an’dı’. Bu ifade öylesine söylenmiş bir ifade değildir. Yakinen iman ederiz ki bu söylem hakikatin ta kendisidir.” dedi.

Yaşadığı iki döneme de dikkat çeken Ay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birinci dönem risaletten önceki dönemdir ki O, bu dönemde vahyin diriltici, harekete geçirici mesajına henüz muhattap olmamıştı. O, bu dönemde sadece herkesçe sevilen, değer verilen, tertemiz ve emin olan Mekke’nin Muhammed’iydi. Ancak O,şirazesinden çıkmış, toplum içinde ahlakını ve iffetini muhafaza edebilmiş nadide bir insandı.”şeklinde konuştu.

“Onun gelişiyle kadınlar değer buldu”

O’nun yaşadığı toplumda ahlaksızlığın her çeşidinin tavan yaptığını kaydeden Ay, “içki, kumar faizcilik, tefecilik, karaborsacılık doğal bir hal almıştı. Kabilecilik anlayışıyla kabileler birbirlerini alt edip hâkim güç olabilmenin en ince hesaplarını yapar durumdaydı. İnsani ölçülerden ziyade güçlü olma ön plandaydı. Bundan dolayı güçlü olanlar kimi kimsesi olmayanları ezer onlara her tür ezayı mübah görürlerdi.

Hele köle olarak görülenlerin hayat hakkı yoktu. Onlar her tür ağır işlerde çalıştırılırlardı. Evlenemezlerdi. Hayatları zalim sahiplerinin iki dudakları arasından çıkacak kelimelere bağlıydı.

Kadınların ayrı bir dünyası vardı. Risaletten önce kadın olmak, köle olmaktan farksız değildi. Kadınlar bir mal olarak görülür, sadece cinsel bir obje olarak görülürdü. Mirastan kendilerine pay verilmezdi. Hele kız çocukları… Bir erkeğin kız çocuğunun olması, utanılacak, yerin dibine geçilecek bir algı olarak yeterdi. Babalar kız çocuklarını bir utanç vesilesi gördüklerinden o tertemiz körpeleri acımadan diri diri gömmekten çekinmiyorlardı.” diyerek  o dönemde insanların içinde olduğu duruma dikkat çekti.

“O, toplumu ihya etmek için gönderilmiştir”

Hz. Peygamberin toplumu bu buhranların içinde kurtarmak adına gönderildiğini ifade eden Ay, sözlerine devamla; “İşte Muhammed, böyle bir toplum içinde yaşıyordu. Fıtrattan gelen temizliğini muhafaza ettiği için bu hayâsızlıklar, iffetsizlikler, ahlaksızlıklar, zulüm ve zorbalıklar karşısında bir beşer olarak güç yetiremediğinin farkına varıyor; çözüm üretmeye gayret ediyor ancak nafile.

Yaşananlar karşısındaki çaresizliği, pasifliği onu büsbütün hüzünlendiriyor, kahrediyordu. Toplumsal kokuşmuşluğa dermen bulmak gayesiyle kendini dağlara, taşlara vuruyordu. Bu hali defalarca tekrarlıyordu. Her defasında aynı problemlerin elemleriyle, çözüm arayan bir ruh haliyle, inzivaya çekildiği mekânlardan eli boş dönüyordu. Artık sıkıntıları dayanılmaz bir hal almaya başlamış yine kendini kırlara, dağlara atmış Hira’dan Beytullah’ı temaşa ediyordu. Ancak o günün farklı bir gün olduğu, aklının ucun dahi geçmiyordu.

 Nereden bilecekti bir taş yığını olan Hira o gün nura gark olacaktı. Evrensel ve ebedi bir inkılâba beşiklik ve şahitlik edecekti. Hira Vahyin inişine şahit olmuştu. Allah, o gün pasif olan ve insanlığın derdiyle yanıp kül olan Muhammed’in elinden tuttu. O’na nuru verdi. Hidayet kaynağını, dertlerin yegâne dermanını, kalplerin tek şifası olan Kuran-ı vahyetti. O’nu değerli buldu ve O’na ikramda bulundu.

O’nu vahiyle diriltti ki diriltsin. Bilinçlendirdi ki bilinçlendirsin. O’nu Kuran’la Muhammed’un Resulüllah, Muhammed’un Habibullah yapıverdi.

Ancak, yüklenen Kuran’ın mesajı ve yükü ağırdı. Dağların yüklenmekten kaçındığı O’na yüklenmişti. Allah, Elçisi vasıtasıyla bozulmuş, kokuşmuş, pusulasını kaybetmiş insanlığı mesajlarıyla yeniden diriltmek istiyordu” diye konuştu.

“Kur’an Hz. Peygambere şekil verdi”

Kuran’ın Hz. Peygambere şekil verdiğini dikkat çeken Ay, sözlerinin devamında; “Allah O’nu Kur’an potasına alıp eritti. O’na iyiliği emredip kötülükten men etmesini, yetimin hakkını gözetmesini, ticarette ahlaklı olunmasını, içki, kumar, zinadan uzak durulması gerektiğini, mazlumun hamisi zalimin karşısında bir kale olmasını ve daha nice güzellikleri vah yetti.

O, artık Kuran’ın ete- kemiğe bürünmüş haline dönüştü. Konuşan, bakan, gören ve “Yürüyen Kuran” oldu. Şakiler O’nda hayat buldular. O’nu öldürmek isteyenler O’nda dirildiler. Ömerler, Musablar, Bilaller, Enes bin Malikler, Süheyli Rumiler, Halid bin Velidler, Ammarlar, Yasirler,Habbab bin Eretler,Ebubekirler, Aliler ,Hindler, nice Vahşiler O’nun aracılık ettiği Kur’an-ı Mubinin mesajıyla hayat buldular, dirildiler, dirilttiler. Adaleti, Hilmi, ilmi, şecaati, sıdkı, adanmışlığı ve daha nice güzellikleri Vahyin taşıyıcısı Muhammed Mustafa’dan aldılar.” şeklinde konuştu.

Program yapılan duayla sona erdi. Programın sonunda peygamber sevdalıları gençler, programın yapıldığı alanı temizleyerek güzel bir örnek teşkil ettiler.

(Şükrü Tontaş-İLKHA)

<< Geri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 İleri >>
Bitlis`in Adilcevaz ilçesinde Peygamber Sevdası Platformu tarafından düzenlenen `Kutlu Doğum` etkinliği ilçe halkının yoğun katılımıyla gerçekleşti.

 

<< Geri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 İleri >>