DOĞRUHABER
Hayatlarını İslam’a adayan 6 güzel fidanın hayatını konu aldığımız bu haftaki sayımızı okurken, Ailesinin zekatı olan Seyyid Bilal’i, bir dava adamı olan Şehit Abdulmennan’ı, adaletiyle nam salan Şehit Celâl’i, güzel muhacir Şehit Ekrem’i, cesaret timsali Şehit Muhyeddin’i ve “Onu tanımak ona bağlanmaktı” namını salan Şehit Servet’i daha yakından tanıma imkanı bulacaksınız.
ŞEHİT SEYYİD BİLAL
Şehit Seyyid Bilal Yaşar; aslı Seyyid olup Gercüş’ün Sapanlı köyünde 1970 yılında dünyaya gelir. Kendisi iki yaşlarında iken ailesi Batman’a taşınır ve bundan sonraki hayatı hep Batman’da geçer. Şehit Seyyid Bilal; takvalı, halim-selim ve fakir biriydi. Onu tanıyanlar “Bu insan hayatta hiç günah işlemedi” diyordu. Boş durmayı sevmezdi. Sürekli “Boş işlerler uğraşacağınıza salâvat getirin” derdi. Sürekli maneviyatını kuvvetlendirecek işlerle meşgul olurdu. Babasının mesleği su tesisatçılığıydı. Şehit Seyyid Bilal, küçüklüğünden beri ona yardım ederdi. Nihayet kendisi de su tesisat ustası oldu. Şehit olmadan önce hem su tesisat işi yapıyor hem de Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde okuyordu. Batman’ın Çamlıca, Karşıyaka, Hürriyet mahallelerinde hatırı sayılır hizmetlerde bulundu. Bu mahallelerin İslami mücadele ile tanışmalarında büyük emeği geçti. Hemen hemen her gece ders ve sohbetleri vardı. Gençler, yaşlılar ve çocuklarla ayrı ayrı sohbet halkaları kurmuş ve dersler verirdi. Şehit Seyyid Bilal’ın iki erkek çocuğu vardı, şehadetinden sonra bir kız çocuğu daha yetim olarak dünyaya geldi. Şehit olacağı içine doğmuştu. “Dünya ölümlü bir dünyadır, bir gün ben de öleceğim, neden Allah yolunda olmasın ki! Zaten ben şehit olacağımı rüyamda görmüşüm, şehit olacağım” diyordu. Annesi bu sözlerini duyunca kızdı. Bunun üzerine Şehit Seyyid Bilal, “Anne! Senin sekiz çocuğun var, biri zekâtın olsun, o da ben olayım” dedi. Annesi “Sen olma da diğer çocuklarımdan kim olursa olsun” deyince “Anne! Mademki sekiz çocuğundan en çok beni seviyorsun o zaman Allah’a en iyisini adamalısın, beni Allah’a hediye olarak sunmalısın” cevabını verdi. Şehit Seyyid Bilal kesin bir kararlılıkla annesine baktı ve “Anne! Allah beni sevmiş, beni yanına alacak” dedi.
Tarihler 5 Nisan 1994 yılını gösteriyordu. Yeni kıyafetler almıştı, aynanın önüne geçti, kendisine bakması için annesini de çağırdı, annesi oğlunun yüzünden nurların yayıldığını fark edip ona bakmaya kıyamadı. 5 Nisan 1994 günü Şehit Seyyid Bilal, yeni ve temiz elbiseleriyle yola çıktı. Şehir içi arabasında yolculuk yaptığı sırada bazı şer odaklar tarafından takibe uğradı ve arabadan iner inmez kurşunlara hedef oldu, hemen hastaneye kaldırıldı fakat kurtulamadı. Hastanede ruhunu Rahmana teslim etti.
ŞEHİT ABDULMENNAN YAVUZ
Abdulmennan, 1972 yılında Silvan’ın Kelé köyünde doğar. Ailesinin Silvan’a taşınması üzerine orta ve lise öğrenimini burada tamamlar. Küçüklüğünden beri halim-selimliği ile tanınan Abdulmennan, 1989’da İslami hizmetlere başlar. Kendisini kısa sürede geliştiren Şehit, yoğun faaliyetleri ile birçok insanın İslam’la tanışmasına vesile olur. Bu, onun İslâm için canla başla çalışmasının ilk basamağıydı. Silvan’da Haci Biçer’in şehâdetinin ardından olayları artar ve o günlerde PKK Silvan sorumlusu Ahmed Turan’ın öldürülmesiyle, PKK’nin gözünü daha bir kan bürür. Olaylar büyüyünce, devlet sokağa çıkma yasağı ilan eder. Şehit Abdulmennân, işyerinden evine giderken yolda JİTEM elemanlarının pususuna düşer. Abdulmennân 8 Nisan 1992’de şehid olur.
ŞEHİT CELAL SÖNÜK
Şehit Celâl, 1969 yılında fakir bir ailenin çocuğu olarak Silvan’da doğdu. Ailesi fakir olduğundan hem okula gider, hem de aile geçimine katkıda bulunmak için çalışırdı. Okulda cesaret ve girişkenliği ile tanınırdı. Haksızlığa tahammül edemediğinden, çevresi tarafından sevilip sayılırdı. PKK’lilerin Müslümanlar aleyhinde yürüttükleri ve Müslümanları devlet yanlısı olarak lanse propagandalarının asılsız olduğunu, girdiği karakolda kendisi bizatihi müşahede eder. Polisin Müslümanlar hakkındaki düşmanca konuşmalarına şahit olduğundan İslami Mücadeleye başlar. Daha sonra beraber inşaatta çalıştığı bir Müslümanın ilgilenmesi üzerine faal olarak İslami çalışmalarına hız verir. Şehit Celâl, cesaretli ve girişkendi. İslam’a küfreden birçok serseriyi cezalandıran Şehid, askerde iken, namaz kıldığı için kendisini dövmeye kalkışan üstünü de feci bir şekilde dövmüş ve bu yüzden sürgün edilmişti. 9 Nisan 1992’de Silvan’da şehit edilen Abdulmennan’ın taziyesinden dönerken kendisini tanıyan birileri onu polise ihbar ederler. Bir müddet sonra etrafını kuşatıp kendisini şehit ederler.
ŞEHİT EKREM ULUDAĞ
Aslen Erganili olan Şehit Ekrem, 1975 yılında Diyarbakır’da doğdu. Küçük yaşlarda İslâm Cemaati’nin saflarını tercih etmesi, zengin olan ailesinin tepkisini aldı. İbadetlerine engel olunmaya çalışılması üzerine, şehadetle sonuçlanacak hicret dönemi başladı. Cana yakınlığı birçok kişinin hidayetine vesile oldu. Cesaretiyle tanınan şehit, İslam düşmanlarıyla yaşanan kavgalarda arkadaşlarına zarar gelmemesi için hep öne atılırdı. Ekrem’in durmak bilmeyen çalışmasını hazmedemeyen bazı şer odaklar, kendisine iki kez saldırıda bulundu. Ancak şehit bu saldırıları atlattı. Muhacir Ekrem, 4 Nisan 1994 tarihinde kendisine yönelik gerçekleştirilen üçüncü saldırıda başından aldığı kurşunla Rabbi’nin huzuruna Şehit Ekrem olarak vardı.
ŞEHİT MUHYEDDİN ALTUN
Şehit Muhyeddin, 1976’de Batman’da fakir bir ailede doğar. İlkokul 4. sınıftayken babasının yanında, demirci dükkânında çalışmak zorunda kalışı ve küçük yaşta zorluklarla karşılaşması kendisini çabuk olgunlaştırır. 12 yaşındayken Tek-Van-Do salonunda tanıştığı bazı Müslümanlar aracılığıyla, İslâm Cemaatinin saflarına katılır. İslami ilimleri öğrenmedeki gayreti ve hayatına geçirişi ile başta ailesi olmak üzere birçok kişinin hidayetine sebep olur. Çalışmaları ve azmiyle PKK’yi çılgına çeviren şehit Muhyeddin’in evine atılan bir roketin patlaması, kendisini yıldırmayıp, onu daha fazla gayretlendiren bir etken olur.
Ancak PKK’nin bir türlü başaramadığını, bazı şer odaklar gerçekleştirirler. Şehit 1 Nisan 1994 günü bir arkadaşıyla kalleşçe bir saldırıya uğrar. Fakat “Ölüm Muhyeddin’in aradığı sevgilidir, yeter ki İslâm için olsun” dercesine kendisini arkadaşına feda ederek, ruhunu, kana bulanan bedeniyle emanet aldığı Rabbine sunar.
ŞEHİT SERVET ULUTAŞ
Servet Ulutaş, henüz 25 yaşındaydı. Bu genç fidan 4 Nisan 1994 tarihinde Batman’da şehit edildi. Şehidin kişiliğini Doğruhaber’e anlatan 73 yaşındaki annesi Nazliye Ulutaş, Servet’in sahabelerin hayatlarını örnek aldığını ve onlar gibi yaşayıp şehit olduğunu söyledi. 12 çocuklu ailenin ikinci evladı olan Servet, 01. 08. 1969’da Batman’ın Gercüş İlçesine bağlı Yemişli (Botıka) Köyü’nde dünyaya geldi. Servet’in doğumundan bir yıl sonra Cizre’ye taşınan Ulutaş ailesi burada 5 yıl kaldıktan sonra Batman’a yerleşti. İlkokul eğitimine Cizre’de başlayan Servet, ailesinin Batman’a yerleşmesi üzerine eğitimine Batman’da devam etti. Çamlıca Mahallesinde oturan Servet, ilköğretimi Hürriyet İlköğretim Okulu’nda liseyi de İmam Hatip okulunda tamamladı. Batman’da bir ev satın alan Ulutaş ailesi, evin altında da bir bakkal dükkânı açarak geçimini buradan sağlamaya başladı. Servet küçük yaşlarından itibaren çalışmaya başladı. Bazen kumaş parça ve elbiseleri omzuna atar ve abisiyle beraber Batman sokaklarında satardı. Bir dönem çayhanede çaycılık yaptı. Mevsimlik işçi olarak fındık toplamak için Adapazarı’na gidip gelirdi. Askerliğini Kıbrıs’ta yaptıktan sonra evlenen Servet, cezaevi yolu üzerine taşınarak burada bir ev kiraladı. Eşinin mihri olan altınlarla Huzur Mahallesi tren geçidi yakınında bir bakkaliye dükkânı açtı. Servet, henüz 6 aylık evliyken bakkal dükkânında gerçekleştirilen silahlı bir saldırı sonucu şehit oldu.
ŞEHİD OLMAYI ÇOK İSTİYORDU
Anne Nazliye Ulutaş, oğlu Servet’i şöyle anlattı: “Servet hayatı boyunca hiç kimseyi incitmedi ve çok güzel bir ahlaka sahipti. Oğlum sadece İslam’a gönül vermişti, neden şehit edildi bilmiyorum. O, çok halim-selim biriydi ve kimseye zararı olmayan, iyi ahlaklı güzel bir evlattı. Bütün komşuları kendisinden razıydı. Küçük yaştayken bile 2 ayda Kur’an’ı hatmetti. Çocuklarımın arasında ahlakı en güzel olanıydı. O dönemde arkadaşları şehit edilirken bana hep ‘anne arkadaşlarım şehit ediliyor, ne olursun bana dua et ben de şehit edileyim’ derdi. Oğlum şehit olmayı çok istiyordu. O sürekli dindar insanlarla gezerdi. Çok kitap okurdu. Bazı günler sabaha kadar Kur’an okurdu, kitap okurdu. Oğlum bana çok düşkündü, ben de onu çok severdim. Çok güzel bir ahlakı vardı, hiç kimseyi kırmazdı. Sahabelerin hayatlarını örnek alır, onlar gibi yaşamaya çalışırdı.”
KARDEŞİ HÜSEYİN’İN DİLİNDEN ŞEHİT SERVET
Onu tanımak ona bağlanmaktı. Konuşmasıyla, samimiyetiyle, dürüstlüğüyle, sıcakkanlılığıyla ve cana yakınlığıyla gönüllerde yer edinmişti. Kardeşi olduğum için değil gerçekten onunla diyalogu olan hiç kimse ondan sıkılmazdı. Şehit, çocukla çocuk olur; onlarla şakalaşırdı, kendini onlardan büyük görmez, onlar gibi davranırdı. Büyüklerine karşı çok hürmetkâr ve saygılı biriydi. Şimdi çıkalım dışarıya dünün çocukları bugünün yetişkinlerine “Şehit Servet’i nasıl bilirdiniz?” diye bir soralım. Hemen boğazlarında bir düğüm oluşur, ağlamaklı kelimeler dillerinden dökülür, bir tek cümle her şeyi ifade eder, “Çok, ama çok iyi biriydi.” Evet, o gerçekten sevilmeye değer biriydi. Halim-selim ve sessiz biri olmakla beraber çok da cesaretliydi. Olayların yoğun olduğu, masum insanların vurulduğu, evlere bombaların atıldığı dönemlerde geceleri bazen bizim mahallede bazen de başka yerlerde üzerine düşeni yapardı.
Allah için ben onu çok severdim ve hala da hatırıma geldiği zaman ağlarım. Bazen mezarına ziyarete gider onunla sohbet ederim. Yengemin söylediğine göre kendisinin şehit olacağını söylemişti. Şehit Servet gördüğü bir rüyasında şehit olacağını ve kırmızı bir battaniyeye sarıldığını görmüştü. Bu rüyasını yengeme anlatmıştı. Yengem de Şehid’in şahadetinden sonra bizlere söyledi. Allah bizleri onların yolundan, savundukları İslam davasından, şefaatlerinden mahrum bırakmasın!