Resmi adı Yemen Cumhuriyeti olan ülke, Arap yarımadasının güney ucunda, Kızıldeniz ile Atlas okyanusu kıyısında, Suudi Arabistan ve Umman’ a komşu bir ülke. Arap Denizi, Aden Körfezi ve Kızıldeniz’e bakan sahillere sahip olan Yemen, insanlığın en eski medeniyet merkezleri arasında. Başkenti San’a olan ülkenin diğer önemli şehirleri Aden, Taiz, Hudeyde, Mukalla’dır. Dilin Arapça konuşulduğu ülke Cumhuriyetle yönetiliyor. Ülkenin para birimi ise Yemen Riyali’dir. 527.970 km² yüzölçümüne sahip olan ülkenin 25 milyona yaklaşan nüfusunun tamamı Müslüman. Yüzde 60`ın Sünni olduğu Yemenlilerin yüzde 40`ını ise Şia`nın Zeydiyye koluna mensup olan Husiler teşkil ediyor. Nüfusun çoğunluğu Arap olmakla birlikte Afrikalı-Arap melezleri de ciddi bir orana sahip. Ülkede az da olsa Güney Asya ve Avrupa kökenli insanlar da yaşıyor. Yemen`de okuryazarlık oranı, yüzde 50,2 olup bunun cinsiyetlere dağılımda ciddi bir dengesizlik bulunuyor. Erkeklerin okuryazarlık oranı, kadınlardan çok daha yüksek… Nüfusun %40’ı Şia’nın Zeydi kolundan olan Yemen’de Sünnilerin büyük çoğunluğu ise Şafii mezhebine mensup. Zeydiler genel olarak Şafiilere, Caferilerden daha yakın bir topluluk.
Yemen, Arap yarımadasının güneybatısındaki konumu ile tarih boyunca stratejik önemini sürekli korudu. Hindistan’a giden deniz ticaret yolları üzerinde bulunduğu için tarihinin her döneminde farklı milletlerin ele geçirmek istediği bir bölge oldu. Yemen ayrıca Arap yarımadasının giriş ve çıkış kapısı gibiydi. Ve en önemlisi buraya hâkim olan güç İslam’ın merkezi olan Mekke ve Medine’nin bulunduğu Hicaz bölgesine hâkim oluyordu adeta.
Yemen’in Bilinmeyenleri
Dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden biri olan Yemen toprakları, İslam ve insanlık tarihi açısından birçok önemli hadiseye sahne olmuş ve Kur’an’da bahsi geçen birçok kıssaya da merkezlik yapmıştır. Yemen deyince aklımıza ilk sıradan bir Arap ülkesi gelebilir. Ancak Yemen’le birçok açıdan bağlarımız bulunuyor. Bunlardan bazıları şöyle: İslam davasını Hz. Peygamber’in en yakınında omuzlayan Ammar b. Yasir, Ebu Hureyre, Ebu Musa el-Eşari, Feyruz b. Deylemi gibi birçok sahabe Yemenli. İmam Şafii’nin annesi Yemenli. İmam Malik, Yemen asıllı. İmam Hanbel’in de uzun bir zaman Yemen’de ders okuduğu biliniyor. Kur’an’da anlatılan birçok kıssanın mekânı da Yemen. Sebe kraliçesi Belkıs’ın ülkesi Ma’rib, başkent San’a’ya üç saat uzaklıkta. Sebe suresine ismini veren Sebeliler, yine Ma’rib’de yaşamışlar. Kurdukları muazzam baraj yıkılınca, ülkeleri helak olmuş. Yine Hz. Hud, Yemen’deki Ahkaf çöllerinde hâkimiyet kuran Ad kavmine gönderilmiş. Ahkaf, Yemen’in Hadramevt bölgesinde. Fil Suresi’nde feci akıbeti anlatılan Ebrehe, Yemenli. Ayrıca, Buruc Suresi’nde zulmünden bahsedilen Himyeri Kralı Zu-Nuvas da Yemen’de hâkimiyet kurmuş. Yine, Kur’an’da kendilerinden bahsedilen Tubba kavmi, Yemen’de yaşamış.
Ahkaf (Dehna): Necid, Yemen, Hadramevt sıradağlarıyla çevrili, içine kimsenin girmeye cesaret edemediği, haritalarda boş ve meçhul arazi olarak gösterilen bir kum deryasıdır. Hadramevt`in kuzeyine isabet eden yerlere, Ahkaf denir. Kumların derinliği, ortalama 120 metreden fazla olduğu gibi, kum tepeleri, 300 metreye kadar yükselerek dalgalar gibi, bir taraftan diğer tarafa çalkalanır gider. Bu kum deryası içinde, bazı korkunç girdaplara rastlanır ve bunlara Bahru-s Safi adı verilir.
Yemen’in Tarihi
Yemenlilerin aslı Nuh a.s.’ın çocuklarından Sâm’a bağlanır. Rivayete göre tufandan sonra Babil’e yerleşen Sâm, burada uğradığı zulüm üzerine deniz yoluyla ulaştığı Arap Yarımadası’nın güneyine yerleşmiştir. Bir başka söylenceye göre ise Nuh a.s. dünyayı çocukları arasında paylaştırdığında, Yemen’in de içinde bulunduğu yeryüzünün orta kısımlarını Sâm’a vermişti.
Yemen, tarih boyunca çeşitli hanedanlar tarafından yönetilmiştir. Yemen’de kurulmuş olup, tarihi bilinen en eski ve önemli devletler Himyer, Sebe ve Kahlân devletleridir.
Hz. Peygamber’in en yakınındaki sahabelerin birçoğunun vatanı olan Yemen, Hicret’in dokuzuncu yılında, Muaz b. Cebel’in yönetici olarak gönderilmesiyle, bir İslam ülkesi haline gelmiştir. Emeviler ve Abbasiler zamanında da, merkezden atanan bir vali ile yönetilen Yemen, Abbasi Devleti’nin gücünü yitirmeye başlamasıyla, bölgesel güçlerin denetimi altına girmiştir. 1517’de başlayan Osmanlı hâkimiyetinden önce Yemen, Abbasilere tabi olan Ziyadiye, Yafuriler, Karmatiler, Ressiler, Suleyhiler, Hemdaniler, Mehdiler, Resuliler ve Tahiriler gibi birçok devletin egemenliği altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yemen, 1517 yılından itibaren kademeli olarak fethedildi. Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile son Osmanlı askerlerinin de çekildiği Yemen, toplam 401 yıl boyunca Osmanlı vilayeti olarak kaldı. Yemen, Osmanlı zamanında, devletin merkezine uzak olmasına rağmen, gözden çıkarılamayacak kadar önemli bir bölge olmuştur. Uğruna yüz binlerce Osmanlı askerinin hayatını kaybettiği tarihi bir gerçektir.
Modern siyasi tarihi
Kuzey Yemen 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını ilan etti. Britanya mandası olan Güney Yemen ise bağımsızlığına Kasım 1967’de kavuştu. İki devlet, 22 Mayıs 1990’da birleşti. 1960’ların sonuna kadar Britanya mandasında kalan Güney Yemen, Soğuk Savaş politikalarının içine çekildi. Ülke komünistlerin yönetiminde Sovyetler Birliği`nin etki alanı altına girerken, ülke aynı zamanda Araplar arasındaki çatışmaların merkezi haline geldi. Suudi Arabistan ve Mısır gibi devletler hem Kuzey hem de Güney Yemen`in içişlerine doğrudan müdahalelerde bulundular. 1960’ların ortasından itibaren ülkenin kuzeyi ve güneyi bölünmüş bir şekilde birbirinden farklı siyasi ideolojiler tarafından yönetilmeye başlandı. Bugünün Yemen Cumhuriyeti, 1990 yılında aşiretler tarafından yönetilen Kuzey ile Marksist düşünceye yakın Güney’in birleşmesiyle oluştu. 1994 yılında, taraflar arasındaki mevcut uzlaşı ve barış görüşmeleri durduğunda, ülke kısa bir iç savaşa sahne oldu. Güneydeki ayrılıkçıların yenilmesiyle birlikte iç savaş sonlandı. Birleşmeden beri ülkenin modernizasyonu çalışmaları devam etmektedir, ancak yoksulluktan dolayı bu süreç uzun ve yavaş gerçekleşmektedir. Yemen, ilk doğrudan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Eylül 1999’da düzenledi. Ali Abdullah Salih, beş yıl süreliğine ülkenin liderlik koltuğuna oturdu. 2003`te yeniden seçilen Salih, bu sefer daha uzun süre iktidarda kalmak için anayasayı değiştirdi.
Arap Baharı
Yemen`in sınırlarında, İran ve Suudi Arabistan`ın rekabetlerini yansıtan çatışmaların yanı sıra şehirlerinde yaşanan hükümet veya karşılıklı aleyhte gösteriler, 2000`lerde adeta alışkanlık halini almıştı. Ancak 2010 yılında Tunus’ta başlayan ve Arap Baharı olarak isimlendirilen halk hareketleri burada ilave bir yankı buldu. Zannedildiğinin aksine Yemen halkını harekete geçiren Arap Baharı ile başlayan süreç değildi. Bu süreç Yemen’deki halk hareketlerine sadece meşruiyet kazandırdı. Üstelik Yemen halkının neredeyse tamamının silahlı olmasına karşılık, başka yerlere nazaran, Yemen’deki halk hareketleri sosyolojik incelemeleri hak edecek kadar barışçı bir süreç gösterdi. Şehirlerde yaşayan gençler, ihmal edilmiş kadınlar ve hatta çocuklar Yemen’deki yeni devrimin temellerini attılar. Olayların Körfez ülkelerine sıçraması ihtimaline karşı Körfez İşbirliği Teşkilatı (KİT) inisiyatif kullanarak Cumhurbaşkanı Salih’in görevini devretmesini sağladı ve Yemen’de yeni bir dönemi başlattı. 2012-2013 yılları için Yemen’in yeniden inşa edilmesine dair planlar yapıldı. Geçici cumhurbaşkanlığına Abdurabbuh Mansur Hadi seçildi, geçici hükümet ve geniş katılımlı Ulusal Diyalog Kongresi oluşturuldu.
Yemen Islah Hareketi
Tıpkı Mısır, Libya, Bahreyn ve Suriye gibi Arap Uyanışı’nın etkili olduğu ülkelerden biri de Yemen… Yemen’de 2011 yılının ocak ayında başlayan olaylar 33 yıldır ülkeyi yöneten Diktatör Ali Abdullah Salih’in yönetimden çekilmesiyle sonuçlanmıştı. Abdullah Salih’in yönetimden çekilmesiyle ülke geçiş dönemine girdi. Körfez Girişimi’nin denetiminde yürütülen geçiş dönemi ülkeyi şu an özgür seçimlere, yeni bir döneme hazırlıyor.
Yemen devriminin kitleselleşmesinde, bütün ülkeyi sarmasında en çok etkisi olan grup ise Yemem Islah Hareketi. Eğitim amacıyla Mısır’a giden gençlerin Müslüman Kardeşler Hareketi’nin kurucusu Hasan el Benna’nın fikirlerinden etkilenmesiyle ilk tohumları atılan hareket, 1990 yılında Yemen Islah Partisi ismini alarak siyasete girdi. Yıllarca toplumsal ıslah için bir taraftan davet, diğer taraftan da örgütlenme çalışması yapan Yemen Islah Hareketi devrim süreci başladıktan sonra halkı sokağa çıkmaya çağırdı. Devrim esnasında sokaklarda şehit düşen gençlerin büyük bir kısmı da Islah Hareketi’ne mensup gençlerden oluşuyordu.
Yapılacak özgür seçimlerde en çok oyu alacak partiler arasında gösterilen Yemen Islah Partisi’nin liderliğini bugün 64 yaşındaki Dr. Muhammed Abdullah el Yedumi yapıyor. Ülkenin saygın simalarından olan Yedumi gençliğinden itibaren Islah Hareketi’nin çeşitli kademelerinde görev yapmış bir isim. Islah Hareketi’nin siyasi partisi olan ‘Islah Partisi’ Yemen’deki Arap Baharı’ndan sonra şu anda 4 bakanla Kabinede temsil ediliyor.
Biz Arap Baharı’nın adalet, özgürlük ve İslam baharına dönüşmesini istiyoruz
Islah hareketi lideri Dr. Muhammed Abdullah el Yedumi, kendisiyle yapılan bir mülakatta Arap Baharı ile ilgili olarak şöyle konuşuyor; “Arap Baharı halkların özgürlük ve adalet talebiyle başladı. İnsanlar yıllardır baskı ve zulümle kendilerini yöneten diktatörlerden kurtulmak için harekete geçtiler. Ödenen bedellerin, verilen mücadelenin sonunda diktatörler yıkıldı. Bu çok büyük bir kazanımdır. Diktatörleri yıkmak için sokağa inen bu insanlar Müslüman insanlar. Bu devrimleri yapanlar ülkelerine gerçek anlamda adalet ve özgürlüğün gelmesinin tek yolunun İslam olduğunu çok iyi biliyorlar. Biz Arap Baharı’nın İhvan, Hizbuttahrir veya bir başka bahara dönüşmesini istemiyoruz. Biz Arap Baharı’nın adalet, özgürlük ve İslam baharına dönüşmesini istiyoruz.”
Eğitim, Sağlık, Medya, Yetim Çalışmaları…
Yemen Islah Hareketi’nin, ülkenin genelinde 23 merkezi bulunuyor. Bu merkezler aracılığıyla yürütülen çalışmalar kapsamında 9 Yetim Merkezi’nde 30 Bin yetim çocuğa sahip çıkılıyor ve çocukların ailelerine destek veriliyor. Yetim çocuklar, iş sahibi olacak ve kendi ayakları üzerinde durabilecek şekilde A’dan Z’ye tüm ihtiyaçları karşılanarak yetiştiriliyor. Yetim çalışmalarında temel kaynağı sponsorluklar oluşturuyor. Yardımseverlerin katkılarıyla yetim çocuklar geleceğe hazırlanıyor. Hareket, eğitim faaliyetleri kapsamında ilgili Bakanlıkla ortak projeler yürütüyor ve aynı zamanda kendisine ait çok programlı 5 eğitim kurumunda öğrenci yetiştiriyor. Eğitim kapsamında başta Kur’anî ilimler olmak üzere modern bilimler de okutuluyor. Sağlık alanındaki çalışmalar ise 33 Sağlık Ocağı ve 5 Hastane aracılığıyla yapılıyor. Hareket, ülke geneline yayılan sağlık sistemiyle en az devlet kadar güçlü. Ayrıca Yemen’deki fakir fukaraya ve Somalili mültecilere düzenli bir şekilde destek veriliyor. İhtiyaç sahipleri tespit edilerek ihtiyaçlarına göre yardım yapılıyor. Bu yardımlar kapsamında öncelikli olan ise insanları kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde iş sahibi yapmak veya onlara hayvan, araba, tekne vb. araçlar satın alarak geçimini temin edebilmesine katkı sunmak. Ayrıca Gazete, Dergi ve Televizyon sahipliği alanında en az 10 yayın organı ile çalışmalar kamuoyu ile paylaşılıyor.
Arap Baharı sürecini bir de Islah Hareketi yöneticisinden dinleyelim…
Islah Hareketi yöneticilerinden Şeyhan; Tunus’ta, Mısır’da olduğu gibi Yemen’de de yaşanan Arap Baharı sürecini şöyle anlatıyor; “2006’da başkanlık seçimleri oldu. Abdullah Salih’e artık reform yapması gerektiğini, reform yapması halinde kendisini yine destekleyeceğimizi bildirdik. Fakat reformları reddedince biz de Faysal bin Şemlan’ı aday gösterdik. Abdullah Salih hileli yapılan seçimlerde yüzde 77 oy aldığını ilan etti. Adil bir seçim olsaydı bizim adayımızın kazanacağını çok iyi biliyorduk. Koalisyonda olmamıza rağmen artık muhalefet durumuna düşmüştük. Mısır’da Hüsnü Mübarek’in düştüğü gün sokağa çıktık ve eylemlere başladık. Biz hareket olarak devrimin motoru ve finansörü durumundaydık. Halkın fazla dayanamayacağından endişe ediyorduk. 1300 devrim şehidinin 800’ü bizden. Devrim devam ediyor. Çünkü hala eski rejimin kalıntıları görev başında. Elektrik sistemimizi, doğalgaz hatlarımızı, su şebekelerimizi ve petrol tesislerimizi sürekli sabote ediyorlar. Salih’in oğlu Ahmed Ali, halen Cumhuriyet Muhafız Alayının komutanı. Yeğeni Yahya Muhammed ise merkezi emniyet teşkilatının başkan vekili. Bu adamlar giderse çadırları kaldırabiliriz.
Islah Hareketini rejimin alternatifi olarak değerlendirebiliriz. Ama biz bunu yaparken bütün muhalefeti de işin içine katarız, kimseyi dışlamayız. Şimdiki başkan Abdurabbo Mansur Hadi’yi de biz destekledik. Seçilmesine sebep olduk. Kendisi Körfez Girişimi neticesinde iki seneliğine tek aday olarak geçiş dönemi başkanlığına seçildi. Yüzde 98 oy aldı. Sünni kökenli, dindar birisi, müspet görüyoruz. İki yıl sonra gerçek seçimler olacak. Kendisinden memnun kalırsak yine destekleriz. Ama memnun kalmazsak başka bir aday çıkarırız. Körfez Girişimi kapsamında 28 bakanlığın on dördü Abdullah Salih’in başında olduğu Mütemer’e (Kongre Partisi) verildi. Kongre partisinin başkan vekili şimdiki devlet başkanı Abdurabbo Mansur. Abdurabbo 90 yılından bu yana Abdullah Salih’in yardımcısı fakat yetkileri olmayan bir adamdı. Geriye kalan on dört bakanlık ise diğer yedi partinin oluşturduğu bir koalisyona tahsis edildi. Bu şekilde bu yedi partinin her biri hükümetin yüzde elli ortağı durumuna geldi. Bu on dört bakanın dördü bizim partimize verildi. Geriye kalan on tanesi ise diğer altı partiye dağıtıldı. İki yıl sonra geçiş sürecinin sonunda yapılacak seçimlerde, adil bir seçim yapılabilirse Islah olarak büyük bir oy patlaması bekliyoruz. Yüzde elliyi geçmeyi öngörüyoruz.”
Husi Kabilesinin örgütlediği Zeydi İmamet Hareketi
Hareket, Yemen’de Arap Baharı öncesi yeniden Zeydi bir İslam devletinin kurulmasını hedeflemekteydi ve bunun için de Amerikan yanlısı hükümet Ali Abdullah Salih’e karşı silahlı direniş gösteriyordu. Yemen halkının %50’sinden fazlası Zeydiyye mezhebine mensup. Zeydiyye Sünni İslam düşüncesine en yakın Şii ekol olma özelliğine sahip. Zeydiyye’nin Şii-Sünni ayrışmasındaki temel noktalarda Sünniler gibi düşünen ılımlı bir Şii kolu olması aslında bu çatışmada birleştirici bir rolünün de olduğunu göstermekte. Sünniler’in kırmızıçizgileri sayılan özellikle Resulullah’ın eşleri ve Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer başta olmak üzere sahabe’ye hakaret, masumiyet, mut’a, takiyye, türbelere tevessül, mehdilik vb. konularda Caferi ve Şiiler’den çok Sünnilere yakın düşünüyorlar. Hilafet önceliğinin Hz. Ali’de olması gerektiğini savunan ancak ilk iki halifenin hilafetlerini de meşru gören bir anlayışa sahipler.
Ekonomi
Yemen’de fakirliğin izleri silinemeyecek denli derin. Ekonomik gelişmişlik seviyesi düşük ve işsizlik yüzde 35, susuzluk ise en büyük sorundur. Öyle ki ülkenin yüzde 90`ında neredeyse su yok denecek kadar azdır. Petrol, balık, kaya tuzu, mermer, kömür, altın, kurşun, nikel, bakır gibi zengin yeraltı kaynaklarına sahip olmasına rağmen Yemen, ekonomik açıdan ciddi sıkıntılarla mücadele ediyor. Petrol üretimi ve rafinajı, pamuk tekstili, deri, işlenmiş gıda, el sanatları, alüminyum ve çimento ürünleri, ülkenin temel sanayi alanlarını teşkil ediyor.
Yemen’de hayat
Yemen, sosyal hayatı ve gelenekleriyle çok farklı bir ülkedir. Yemenlilerin kendilerine özgü giyim tarzları ve gelenekleri vardır. Yemen erkeklerinin neredeyse tamamına yakını erkeklik sembolü olarak kabul edilen ucu kıvrık kılıflı bir kama, yani "cembiye" hançer kuşanıyor. Yemen’de cenbiye erkeklik sembolü sayılır ve bu hançeri taşımak adı konmamış bir kural gibidir. Cembiye, en ateşli kavgalarda bile kınından çıkarılmadan ömür boyu taşınan yemen erkeklerine has kabzası orijinal işlemelerle kaplı bir aksesuar. Sokaklarda gezen kadınlar peçeli, erkeklerin giysileri ise Arap kıyafeti olmakla birlikte diğer Arap ülkelerinin kıyafetlerinden çok farklı. Başlarını Araplar`a özgü örtü ile örtüyorlar. Kimileri ise pantolon yerine, bizim hamamlardaki peştemala benzeyen `fota` giyiyor.
En az cembiye kadar önemli olan bir başka gelenek ise bir çeşit uyarıcı olan, yediden yetmişe herkesin ağzında görebileceğiniz “Kat” bitkisidir. Hayat neredeyse bu otun etrafında dönmektedir. Yemende ekonomik hayat sabah saatlerinden öğleye kadar sürüyor. Öğleden itibaren, güneş batıdan denize savrulana dek bütün ülke "gat" çiğniyor. Doğal olarak bu sürede iş hayatı da %75 oranında duruyor. Hatta güney-kuzey savaşı esnasında her iki taraf askerleri de gat kullandıkları için öğle saatlerinde savaş bir süre dururmuş.
Yetiştirilmesi, toplanması, dağıtımı ayrı, çiğnenmesi ayrı bir vakadır. Öyle ki çok değerli olunca ülkenin ünlü kahve bahçelerini sökmüş, yerlerine Kat ekmişler. Hatta çok su tüketen Kat bitkisinin ülkenin su kaynaklarının yüzde 85`ini kullanmasıyla su sıkıntısının nedeni olduğu bilinir. İşte günümüzde Yemen’in en büyük problemlerinden biri, çiğnenmesi milli bir anane haline gelen ve yurtdışına çıkarılması yasak olan bu “Kat” bitkisidir. Alışkanlık yapmadan çiğnendiğinde, uyarıcı etkisi bulunan kat, bağımlılık yaptığında, insana hafif bir uyuşukluk ve kafa dağınıklığı verir. Kat çiğneyenlere bunun anlamı sorulduğunda ise genelde: “Bu, bizi, uyuşturucu, haşhaş ve sigaradan koruyor” cevabı alınır. Sabah taze olarak toplanıp öğleden sonra da tüketiliyor. Erkeklerin % 85 i, kadınların % 25’inin bu bitkiyi kullandıkları tahmin ediliyor. Öğleden sonra adeta ülkede zaman duruyor. Yapraklar yavaş yavaş ağız yoluyla yanağa dolduruluyor, dişlerle ezilerek yaprağın suyunun yanaktaki kılcal damarlarla kana geçmesi sağlanıyor.
Somalili mülteciler
Yemen’in bir diğer sorunu da Somali’den sürekli surette gerçekleşen mülteci akını… Somalili mültecilerin sayısı 210 bini bulmuş. Sadece geçen yıl yaşanan son geniş çaplı kıtlıkta seksen bin kişi geçmiş. Mülteciler buradan da Suudi Arabistan’a geçmeye çalışıyorlar.
Kültür
Dilin ötesinde, Yemen’deki çeşitli gruplar arasında ciddi kültürel farklar bulunmaktadır. Hadramevt bölgesinde yaşayanlar, buranın güneydoğu Asya’yla tarihi ve ticari bağlantılarının yarattığı kültürel farklılıkları yansıtmaktadır. Sahil kesimlerinde yaşayan Yemenliler, yakındaki Afrika’nın kültürel etkilerini yansıtmaktadır. Büyük Britanya’nın 1850’lerin ortalarından 1900’ların başlarına kadar Hindistan’ın bir parçası olarak yönettiği Aden ise halen Hint yarımadasının kültürel izlerini taşımaktadır
UNESCO tarafından korunmaya alınmış bir şehir
Eski San’a denilen bölgeye Babül-Yemen kapısından giriliyor. Bir zamanlar yedi kapılı olan başkent San’a’nın günümüze ulaşan iki kapısından biri Babül-Yemen diğeri ise Babül-Selam olarak biliniyor. Surlarla çevrili bu mekân mimarisi ile göz kamaştırıyor. Burası kendine özgü kimliğini en iyi şekilde korumayı başarmış harika bir yer. Başkent San’a, UNESCO tarafından korunmaya alınmış bir şehir. Yemen mimarisinin dünya çapında değer taşımasının, yüksek katlı kerpiç inşaatın yanı sıra bir diğer nedeni, cephelerin çok yoğun bir biçimde tezyin edilmesi. UNESCO Dünya Mimari Miras Listesine alındıktan sonra onarılan yapılar, bakımlı sokaklar, altyapı sistemi, geleneksel niteliğini sürdüren zanaatkârların yoğunlaştığı sokaklar… Şehrin dar sokaklarında yükselen binalar genellikle 6-7 katlı… Bu binaların büyük bir kısmı kerpiçten yapılmasına rağmen yüzlerce yıl ayakta kalabilmiş. Yemen’de temel yapı malzemesi kerpiç olup bugün de hala geleneksel yöntemlerle üretiliyor. Özel bir topraktan yapılan çamur döküldükten sonra çeşitli ölçülerde kesilerek kurumaya bırakılıyor. Kerpiç binaların pencereleri “nura” adlı kirecin beyazıyla dantel gibi işlenmiş. Bu dantel görünümlü pencerelere uyacak güzellikte ahşap kapılar büyülüyor insanı. Yüzyıllar önce geliştirilen tekniklerle taş, kerpiç, tuğla kullanılarak yığma teknikle 8-10 kata çıkan yapılar yapmışlar. Her bir yapının bir aileye ait olduğu, aile geliştikçe yapının yükseldiği söyleniyor. Yapıların cepheleri, pencere ve kapı üstleri zengin bezenmiş, dekoratif alçı tavan ve renkli camlı tepe pencereleri ile iç mimari de zengin mekânlar oluşturulmuş.
Kahve diyarıü
Kahve’nin anavatanı Etiyopya olsa da hızla Arap Yarımadası`na yayılmış ve 300 yıl boyunca Habeşistan`da keşfedilen yöntem ile içilmeye devam edilmiştir. 14. yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve çekirdekleri, ezildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Kahve’yi ilk olarak işleyip içmeye başlayan Yemen`deki Sufi tarikatıdır. Şeyh Şazili 14. yüzyıl sonlarında Yemen’de yaşamış bir Sufi Şeyhi’dir . Kahveyi ilk içtiği rivayet edilen kişilerden biridir. Anadolu’da kahve falı için kahve fincanı kapatılırken Şeyh Şazili ruhuna fatiha okunurmuş. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1517`de, Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen`de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul`a getirmiştir. 1544 yılında İstanbul’da Tahtakale’de iki Suriyeli Arap ilk kahvehaneyi açmışlardır. İstanbul`a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği Venedik`e taşıdı.
Furkan Can / İnzar Dergisi – Mart 2014 (114. Sayı)
Yemen, Arap yarımadasının güneybatısındaki konumu ile tarih boyunca stratejik önemini sürekli korudu. Hindistan’a giden deniz ticaret yolları üzerinde bulunduğu için tarihinin her döneminde farklı milletlerin ele geçirmek istediği bir bölge oldu. Yemen ayrıca Arap yarımadasının giriş ve çıkış kapısı gibiydi. Ve en önemlisi buraya hâkim olan güç İslam’ın merkezi olan Mekke ve Medine’nin bulunduğu Hicaz bölgesine hâkim oluyordu adeta.
Yemen’in Bilinmeyenleri
Dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden biri olan Yemen toprakları, İslam ve insanlık tarihi açısından birçok önemli hadiseye sahne olmuş ve Kur’an’da bahsi geçen birçok kıssaya da merkezlik yapmıştır. Yemen deyince aklımıza ilk sıradan bir Arap ülkesi gelebilir. Ancak Yemen’le birçok açıdan bağlarımız bulunuyor. Bunlardan bazıları şöyle: İslam davasını Hz. Peygamber’in en yakınında omuzlayan Ammar b. Yasir, Ebu Hureyre, Ebu Musa el-Eşari, Feyruz b. Deylemi gibi birçok sahabe Yemenli. İmam Şafii’nin annesi Yemenli. İmam Malik, Yemen asıllı. İmam Hanbel’in de uzun bir zaman Yemen’de ders okuduğu biliniyor. Kur’an’da anlatılan birçok kıssanın mekânı da Yemen. Sebe kraliçesi Belkıs’ın ülkesi Ma’rib, başkent San’a’ya üç saat uzaklıkta. Sebe suresine ismini veren Sebeliler, yine Ma’rib’de yaşamışlar. Kurdukları muazzam baraj yıkılınca, ülkeleri helak olmuş. Yine Hz. Hud, Yemen’deki Ahkaf çöllerinde hâkimiyet kuran Ad kavmine gönderilmiş. Ahkaf, Yemen’in Hadramevt bölgesinde. Fil Suresi’nde feci akıbeti anlatılan Ebrehe, Yemenli. Ayrıca, Buruc Suresi’nde zulmünden bahsedilen Himyeri Kralı Zu-Nuvas da Yemen’de hâkimiyet kurmuş. Yine, Kur’an’da kendilerinden bahsedilen Tubba kavmi, Yemen’de yaşamış.
Ahkaf (Dehna): Necid, Yemen, Hadramevt sıradağlarıyla çevrili, içine kimsenin girmeye cesaret edemediği, haritalarda boş ve meçhul arazi olarak gösterilen bir kum deryasıdır. Hadramevt`in kuzeyine isabet eden yerlere, Ahkaf denir. Kumların derinliği, ortalama 120 metreden fazla olduğu gibi, kum tepeleri, 300 metreye kadar yükselerek dalgalar gibi, bir taraftan diğer tarafa çalkalanır gider. Bu kum deryası içinde, bazı korkunç girdaplara rastlanır ve bunlara Bahru-s Safi adı verilir.
Yemen’in Tarihi
Yemenlilerin aslı Nuh a.s.’ın çocuklarından Sâm’a bağlanır. Rivayete göre tufandan sonra Babil’e yerleşen Sâm, burada uğradığı zulüm üzerine deniz yoluyla ulaştığı Arap Yarımadası’nın güneyine yerleşmiştir. Bir başka söylenceye göre ise Nuh a.s. dünyayı çocukları arasında paylaştırdığında, Yemen’in de içinde bulunduğu yeryüzünün orta kısımlarını Sâm’a vermişti.
Yemen, tarih boyunca çeşitli hanedanlar tarafından yönetilmiştir. Yemen’de kurulmuş olup, tarihi bilinen en eski ve önemli devletler Himyer, Sebe ve Kahlân devletleridir.
Hz. Peygamber’in en yakınındaki sahabelerin birçoğunun vatanı olan Yemen, Hicret’in dokuzuncu yılında, Muaz b. Cebel’in yönetici olarak gönderilmesiyle, bir İslam ülkesi haline gelmiştir. Emeviler ve Abbasiler zamanında da, merkezden atanan bir vali ile yönetilen Yemen, Abbasi Devleti’nin gücünü yitirmeye başlamasıyla, bölgesel güçlerin denetimi altına girmiştir. 1517’de başlayan Osmanlı hâkimiyetinden önce Yemen, Abbasilere tabi olan Ziyadiye, Yafuriler, Karmatiler, Ressiler, Suleyhiler, Hemdaniler, Mehdiler, Resuliler ve Tahiriler gibi birçok devletin egemenliği altında kaldı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yemen, 1517 yılından itibaren kademeli olarak fethedildi. Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile son Osmanlı askerlerinin de çekildiği Yemen, toplam 401 yıl boyunca Osmanlı vilayeti olarak kaldı. Yemen, Osmanlı zamanında, devletin merkezine uzak olmasına rağmen, gözden çıkarılamayacak kadar önemli bir bölge olmuştur. Uğruna yüz binlerce Osmanlı askerinin hayatını kaybettiği tarihi bir gerçektir.
Modern siyasi tarihi
Kuzey Yemen 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını ilan etti. Britanya mandası olan Güney Yemen ise bağımsızlığına Kasım 1967’de kavuştu. İki devlet, 22 Mayıs 1990’da birleşti. 1960’ların sonuna kadar Britanya mandasında kalan Güney Yemen, Soğuk Savaş politikalarının içine çekildi. Ülke komünistlerin yönetiminde Sovyetler Birliği`nin etki alanı altına girerken, ülke aynı zamanda Araplar arasındaki çatışmaların merkezi haline geldi. Suudi Arabistan ve Mısır gibi devletler hem Kuzey hem de Güney Yemen`in içişlerine doğrudan müdahalelerde bulundular. 1960’ların ortasından itibaren ülkenin kuzeyi ve güneyi bölünmüş bir şekilde birbirinden farklı siyasi ideolojiler tarafından yönetilmeye başlandı. Bugünün Yemen Cumhuriyeti, 1990 yılında aşiretler tarafından yönetilen Kuzey ile Marksist düşünceye yakın Güney’in birleşmesiyle oluştu. 1994 yılında, taraflar arasındaki mevcut uzlaşı ve barış görüşmeleri durduğunda, ülke kısa bir iç savaşa sahne oldu. Güneydeki ayrılıkçıların yenilmesiyle birlikte iç savaş sonlandı. Birleşmeden beri ülkenin modernizasyonu çalışmaları devam etmektedir, ancak yoksulluktan dolayı bu süreç uzun ve yavaş gerçekleşmektedir. Yemen, ilk doğrudan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Eylül 1999’da düzenledi. Ali Abdullah Salih, beş yıl süreliğine ülkenin liderlik koltuğuna oturdu. 2003`te yeniden seçilen Salih, bu sefer daha uzun süre iktidarda kalmak için anayasayı değiştirdi.
Arap Baharı
Yemen`in sınırlarında, İran ve Suudi Arabistan`ın rekabetlerini yansıtan çatışmaların yanı sıra şehirlerinde yaşanan hükümet veya karşılıklı aleyhte gösteriler, 2000`lerde adeta alışkanlık halini almıştı. Ancak 2010 yılında Tunus’ta başlayan ve Arap Baharı olarak isimlendirilen halk hareketleri burada ilave bir yankı buldu. Zannedildiğinin aksine Yemen halkını harekete geçiren Arap Baharı ile başlayan süreç değildi. Bu süreç Yemen’deki halk hareketlerine sadece meşruiyet kazandırdı. Üstelik Yemen halkının neredeyse tamamının silahlı olmasına karşılık, başka yerlere nazaran, Yemen’deki halk hareketleri sosyolojik incelemeleri hak edecek kadar barışçı bir süreç gösterdi. Şehirlerde yaşayan gençler, ihmal edilmiş kadınlar ve hatta çocuklar Yemen’deki yeni devrimin temellerini attılar. Olayların Körfez ülkelerine sıçraması ihtimaline karşı Körfez İşbirliği Teşkilatı (KİT) inisiyatif kullanarak Cumhurbaşkanı Salih’in görevini devretmesini sağladı ve Yemen’de yeni bir dönemi başlattı. 2012-2013 yılları için Yemen’in yeniden inşa edilmesine dair planlar yapıldı. Geçici cumhurbaşkanlığına Abdurabbuh Mansur Hadi seçildi, geçici hükümet ve geniş katılımlı Ulusal Diyalog Kongresi oluşturuldu.
Yemen Islah Hareketi
Tıpkı Mısır, Libya, Bahreyn ve Suriye gibi Arap Uyanışı’nın etkili olduğu ülkelerden biri de Yemen… Yemen’de 2011 yılının ocak ayında başlayan olaylar 33 yıldır ülkeyi yöneten Diktatör Ali Abdullah Salih’in yönetimden çekilmesiyle sonuçlanmıştı. Abdullah Salih’in yönetimden çekilmesiyle ülke geçiş dönemine girdi. Körfez Girişimi’nin denetiminde yürütülen geçiş dönemi ülkeyi şu an özgür seçimlere, yeni bir döneme hazırlıyor.
Yemen devriminin kitleselleşmesinde, bütün ülkeyi sarmasında en çok etkisi olan grup ise Yemem Islah Hareketi. Eğitim amacıyla Mısır’a giden gençlerin Müslüman Kardeşler Hareketi’nin kurucusu Hasan el Benna’nın fikirlerinden etkilenmesiyle ilk tohumları atılan hareket, 1990 yılında Yemen Islah Partisi ismini alarak siyasete girdi. Yıllarca toplumsal ıslah için bir taraftan davet, diğer taraftan da örgütlenme çalışması yapan Yemen Islah Hareketi devrim süreci başladıktan sonra halkı sokağa çıkmaya çağırdı. Devrim esnasında sokaklarda şehit düşen gençlerin büyük bir kısmı da Islah Hareketi’ne mensup gençlerden oluşuyordu.
Yapılacak özgür seçimlerde en çok oyu alacak partiler arasında gösterilen Yemen Islah Partisi’nin liderliğini bugün 64 yaşındaki Dr. Muhammed Abdullah el Yedumi yapıyor. Ülkenin saygın simalarından olan Yedumi gençliğinden itibaren Islah Hareketi’nin çeşitli kademelerinde görev yapmış bir isim. Islah Hareketi’nin siyasi partisi olan ‘Islah Partisi’ Yemen’deki Arap Baharı’ndan sonra şu anda 4 bakanla Kabinede temsil ediliyor.
Biz Arap Baharı’nın adalet, özgürlük ve İslam baharına dönüşmesini istiyoruz
Islah hareketi lideri Dr. Muhammed Abdullah el Yedumi, kendisiyle yapılan bir mülakatta Arap Baharı ile ilgili olarak şöyle konuşuyor; “Arap Baharı halkların özgürlük ve adalet talebiyle başladı. İnsanlar yıllardır baskı ve zulümle kendilerini yöneten diktatörlerden kurtulmak için harekete geçtiler. Ödenen bedellerin, verilen mücadelenin sonunda diktatörler yıkıldı. Bu çok büyük bir kazanımdır. Diktatörleri yıkmak için sokağa inen bu insanlar Müslüman insanlar. Bu devrimleri yapanlar ülkelerine gerçek anlamda adalet ve özgürlüğün gelmesinin tek yolunun İslam olduğunu çok iyi biliyorlar. Biz Arap Baharı’nın İhvan, Hizbuttahrir veya bir başka bahara dönüşmesini istemiyoruz. Biz Arap Baharı’nın adalet, özgürlük ve İslam baharına dönüşmesini istiyoruz.”
Eğitim, Sağlık, Medya, Yetim Çalışmaları…
Yemen Islah Hareketi’nin, ülkenin genelinde 23 merkezi bulunuyor. Bu merkezler aracılığıyla yürütülen çalışmalar kapsamında 9 Yetim Merkezi’nde 30 Bin yetim çocuğa sahip çıkılıyor ve çocukların ailelerine destek veriliyor. Yetim çocuklar, iş sahibi olacak ve kendi ayakları üzerinde durabilecek şekilde A’dan Z’ye tüm ihtiyaçları karşılanarak yetiştiriliyor. Yetim çalışmalarında temel kaynağı sponsorluklar oluşturuyor. Yardımseverlerin katkılarıyla yetim çocuklar geleceğe hazırlanıyor. Hareket, eğitim faaliyetleri kapsamında ilgili Bakanlıkla ortak projeler yürütüyor ve aynı zamanda kendisine ait çok programlı 5 eğitim kurumunda öğrenci yetiştiriyor. Eğitim kapsamında başta Kur’anî ilimler olmak üzere modern bilimler de okutuluyor. Sağlık alanındaki çalışmalar ise 33 Sağlık Ocağı ve 5 Hastane aracılığıyla yapılıyor. Hareket, ülke geneline yayılan sağlık sistemiyle en az devlet kadar güçlü. Ayrıca Yemen’deki fakir fukaraya ve Somalili mültecilere düzenli bir şekilde destek veriliyor. İhtiyaç sahipleri tespit edilerek ihtiyaçlarına göre yardım yapılıyor. Bu yardımlar kapsamında öncelikli olan ise insanları kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde iş sahibi yapmak veya onlara hayvan, araba, tekne vb. araçlar satın alarak geçimini temin edebilmesine katkı sunmak. Ayrıca Gazete, Dergi ve Televizyon sahipliği alanında en az 10 yayın organı ile çalışmalar kamuoyu ile paylaşılıyor.
Arap Baharı sürecini bir de Islah Hareketi yöneticisinden dinleyelim…
Islah Hareketi yöneticilerinden Şeyhan; Tunus’ta, Mısır’da olduğu gibi Yemen’de de yaşanan Arap Baharı sürecini şöyle anlatıyor; “2006’da başkanlık seçimleri oldu. Abdullah Salih’e artık reform yapması gerektiğini, reform yapması halinde kendisini yine destekleyeceğimizi bildirdik. Fakat reformları reddedince biz de Faysal bin Şemlan’ı aday gösterdik. Abdullah Salih hileli yapılan seçimlerde yüzde 77 oy aldığını ilan etti. Adil bir seçim olsaydı bizim adayımızın kazanacağını çok iyi biliyorduk. Koalisyonda olmamıza rağmen artık muhalefet durumuna düşmüştük. Mısır’da Hüsnü Mübarek’in düştüğü gün sokağa çıktık ve eylemlere başladık. Biz hareket olarak devrimin motoru ve finansörü durumundaydık. Halkın fazla dayanamayacağından endişe ediyorduk. 1300 devrim şehidinin 800’ü bizden. Devrim devam ediyor. Çünkü hala eski rejimin kalıntıları görev başında. Elektrik sistemimizi, doğalgaz hatlarımızı, su şebekelerimizi ve petrol tesislerimizi sürekli sabote ediyorlar. Salih’in oğlu Ahmed Ali, halen Cumhuriyet Muhafız Alayının komutanı. Yeğeni Yahya Muhammed ise merkezi emniyet teşkilatının başkan vekili. Bu adamlar giderse çadırları kaldırabiliriz.
Islah Hareketini rejimin alternatifi olarak değerlendirebiliriz. Ama biz bunu yaparken bütün muhalefeti de işin içine katarız, kimseyi dışlamayız. Şimdiki başkan Abdurabbo Mansur Hadi’yi de biz destekledik. Seçilmesine sebep olduk. Kendisi Körfez Girişimi neticesinde iki seneliğine tek aday olarak geçiş dönemi başkanlığına seçildi. Yüzde 98 oy aldı. Sünni kökenli, dindar birisi, müspet görüyoruz. İki yıl sonra gerçek seçimler olacak. Kendisinden memnun kalırsak yine destekleriz. Ama memnun kalmazsak başka bir aday çıkarırız. Körfez Girişimi kapsamında 28 bakanlığın on dördü Abdullah Salih’in başında olduğu Mütemer’e (Kongre Partisi) verildi. Kongre partisinin başkan vekili şimdiki devlet başkanı Abdurabbo Mansur. Abdurabbo 90 yılından bu yana Abdullah Salih’in yardımcısı fakat yetkileri olmayan bir adamdı. Geriye kalan on dört bakanlık ise diğer yedi partinin oluşturduğu bir koalisyona tahsis edildi. Bu şekilde bu yedi partinin her biri hükümetin yüzde elli ortağı durumuna geldi. Bu on dört bakanın dördü bizim partimize verildi. Geriye kalan on tanesi ise diğer altı partiye dağıtıldı. İki yıl sonra geçiş sürecinin sonunda yapılacak seçimlerde, adil bir seçim yapılabilirse Islah olarak büyük bir oy patlaması bekliyoruz. Yüzde elliyi geçmeyi öngörüyoruz.”
Husi Kabilesinin örgütlediği Zeydi İmamet Hareketi
Hareket, Yemen’de Arap Baharı öncesi yeniden Zeydi bir İslam devletinin kurulmasını hedeflemekteydi ve bunun için de Amerikan yanlısı hükümet Ali Abdullah Salih’e karşı silahlı direniş gösteriyordu. Yemen halkının %50’sinden fazlası Zeydiyye mezhebine mensup. Zeydiyye Sünni İslam düşüncesine en yakın Şii ekol olma özelliğine sahip. Zeydiyye’nin Şii-Sünni ayrışmasındaki temel noktalarda Sünniler gibi düşünen ılımlı bir Şii kolu olması aslında bu çatışmada birleştirici bir rolünün de olduğunu göstermekte. Sünniler’in kırmızıçizgileri sayılan özellikle Resulullah’ın eşleri ve Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer başta olmak üzere sahabe’ye hakaret, masumiyet, mut’a, takiyye, türbelere tevessül, mehdilik vb. konularda Caferi ve Şiiler’den çok Sünnilere yakın düşünüyorlar. Hilafet önceliğinin Hz. Ali’de olması gerektiğini savunan ancak ilk iki halifenin hilafetlerini de meşru gören bir anlayışa sahipler.
Ekonomi
Yemen’de fakirliğin izleri silinemeyecek denli derin. Ekonomik gelişmişlik seviyesi düşük ve işsizlik yüzde 35, susuzluk ise en büyük sorundur. Öyle ki ülkenin yüzde 90`ında neredeyse su yok denecek kadar azdır. Petrol, balık, kaya tuzu, mermer, kömür, altın, kurşun, nikel, bakır gibi zengin yeraltı kaynaklarına sahip olmasına rağmen Yemen, ekonomik açıdan ciddi sıkıntılarla mücadele ediyor. Petrol üretimi ve rafinajı, pamuk tekstili, deri, işlenmiş gıda, el sanatları, alüminyum ve çimento ürünleri, ülkenin temel sanayi alanlarını teşkil ediyor.
Yemen’de hayat
Yemen, sosyal hayatı ve gelenekleriyle çok farklı bir ülkedir. Yemenlilerin kendilerine özgü giyim tarzları ve gelenekleri vardır. Yemen erkeklerinin neredeyse tamamına yakını erkeklik sembolü olarak kabul edilen ucu kıvrık kılıflı bir kama, yani "cembiye" hançer kuşanıyor. Yemen’de cenbiye erkeklik sembolü sayılır ve bu hançeri taşımak adı konmamış bir kural gibidir. Cembiye, en ateşli kavgalarda bile kınından çıkarılmadan ömür boyu taşınan yemen erkeklerine has kabzası orijinal işlemelerle kaplı bir aksesuar. Sokaklarda gezen kadınlar peçeli, erkeklerin giysileri ise Arap kıyafeti olmakla birlikte diğer Arap ülkelerinin kıyafetlerinden çok farklı. Başlarını Araplar`a özgü örtü ile örtüyorlar. Kimileri ise pantolon yerine, bizim hamamlardaki peştemala benzeyen `fota` giyiyor.
En az cembiye kadar önemli olan bir başka gelenek ise bir çeşit uyarıcı olan, yediden yetmişe herkesin ağzında görebileceğiniz “Kat” bitkisidir. Hayat neredeyse bu otun etrafında dönmektedir. Yemende ekonomik hayat sabah saatlerinden öğleye kadar sürüyor. Öğleden itibaren, güneş batıdan denize savrulana dek bütün ülke "gat" çiğniyor. Doğal olarak bu sürede iş hayatı da %75 oranında duruyor. Hatta güney-kuzey savaşı esnasında her iki taraf askerleri de gat kullandıkları için öğle saatlerinde savaş bir süre dururmuş.
Yetiştirilmesi, toplanması, dağıtımı ayrı, çiğnenmesi ayrı bir vakadır. Öyle ki çok değerli olunca ülkenin ünlü kahve bahçelerini sökmüş, yerlerine Kat ekmişler. Hatta çok su tüketen Kat bitkisinin ülkenin su kaynaklarının yüzde 85`ini kullanmasıyla su sıkıntısının nedeni olduğu bilinir. İşte günümüzde Yemen’in en büyük problemlerinden biri, çiğnenmesi milli bir anane haline gelen ve yurtdışına çıkarılması yasak olan bu “Kat” bitkisidir. Alışkanlık yapmadan çiğnendiğinde, uyarıcı etkisi bulunan kat, bağımlılık yaptığında, insana hafif bir uyuşukluk ve kafa dağınıklığı verir. Kat çiğneyenlere bunun anlamı sorulduğunda ise genelde: “Bu, bizi, uyuşturucu, haşhaş ve sigaradan koruyor” cevabı alınır. Sabah taze olarak toplanıp öğleden sonra da tüketiliyor. Erkeklerin % 85 i, kadınların % 25’inin bu bitkiyi kullandıkları tahmin ediliyor. Öğleden sonra adeta ülkede zaman duruyor. Yapraklar yavaş yavaş ağız yoluyla yanağa dolduruluyor, dişlerle ezilerek yaprağın suyunun yanaktaki kılcal damarlarla kana geçmesi sağlanıyor.
Somalili mülteciler
Yemen’in bir diğer sorunu da Somali’den sürekli surette gerçekleşen mülteci akını… Somalili mültecilerin sayısı 210 bini bulmuş. Sadece geçen yıl yaşanan son geniş çaplı kıtlıkta seksen bin kişi geçmiş. Mülteciler buradan da Suudi Arabistan’a geçmeye çalışıyorlar.
Kültür
Dilin ötesinde, Yemen’deki çeşitli gruplar arasında ciddi kültürel farklar bulunmaktadır. Hadramevt bölgesinde yaşayanlar, buranın güneydoğu Asya’yla tarihi ve ticari bağlantılarının yarattığı kültürel farklılıkları yansıtmaktadır. Sahil kesimlerinde yaşayan Yemenliler, yakındaki Afrika’nın kültürel etkilerini yansıtmaktadır. Büyük Britanya’nın 1850’lerin ortalarından 1900’ların başlarına kadar Hindistan’ın bir parçası olarak yönettiği Aden ise halen Hint yarımadasının kültürel izlerini taşımaktadır
UNESCO tarafından korunmaya alınmış bir şehir
Eski San’a denilen bölgeye Babül-Yemen kapısından giriliyor. Bir zamanlar yedi kapılı olan başkent San’a’nın günümüze ulaşan iki kapısından biri Babül-Yemen diğeri ise Babül-Selam olarak biliniyor. Surlarla çevrili bu mekân mimarisi ile göz kamaştırıyor. Burası kendine özgü kimliğini en iyi şekilde korumayı başarmış harika bir yer. Başkent San’a, UNESCO tarafından korunmaya alınmış bir şehir. Yemen mimarisinin dünya çapında değer taşımasının, yüksek katlı kerpiç inşaatın yanı sıra bir diğer nedeni, cephelerin çok yoğun bir biçimde tezyin edilmesi. UNESCO Dünya Mimari Miras Listesine alındıktan sonra onarılan yapılar, bakımlı sokaklar, altyapı sistemi, geleneksel niteliğini sürdüren zanaatkârların yoğunlaştığı sokaklar… Şehrin dar sokaklarında yükselen binalar genellikle 6-7 katlı… Bu binaların büyük bir kısmı kerpiçten yapılmasına rağmen yüzlerce yıl ayakta kalabilmiş. Yemen’de temel yapı malzemesi kerpiç olup bugün de hala geleneksel yöntemlerle üretiliyor. Özel bir topraktan yapılan çamur döküldükten sonra çeşitli ölçülerde kesilerek kurumaya bırakılıyor. Kerpiç binaların pencereleri “nura” adlı kirecin beyazıyla dantel gibi işlenmiş. Bu dantel görünümlü pencerelere uyacak güzellikte ahşap kapılar büyülüyor insanı. Yüzyıllar önce geliştirilen tekniklerle taş, kerpiç, tuğla kullanılarak yığma teknikle 8-10 kata çıkan yapılar yapmışlar. Her bir yapının bir aileye ait olduğu, aile geliştikçe yapının yükseldiği söyleniyor. Yapıların cepheleri, pencere ve kapı üstleri zengin bezenmiş, dekoratif alçı tavan ve renkli camlı tepe pencereleri ile iç mimari de zengin mekânlar oluşturulmuş.
Kahve diyarıü
Kahve’nin anavatanı Etiyopya olsa da hızla Arap Yarımadası`na yayılmış ve 300 yıl boyunca Habeşistan`da keşfedilen yöntem ile içilmeye devam edilmiştir. 14. yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve çekirdekleri, ezildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Kahve’yi ilk olarak işleyip içmeye başlayan Yemen`deki Sufi tarikatıdır. Şeyh Şazili 14. yüzyıl sonlarında Yemen’de yaşamış bir Sufi Şeyhi’dir . Kahveyi ilk içtiği rivayet edilen kişilerden biridir. Anadolu’da kahve falı için kahve fincanı kapatılırken Şeyh Şazili ruhuna fatiha okunurmuş. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1517`de, Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen`de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul`a getirmiştir. 1544 yılında İstanbul’da Tahtakale’de iki Suriyeli Arap ilk kahvehaneyi açmışlardır. İstanbul`a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği Venedik`e taşıdı.
Furkan Can / İnzar Dergisi – Mart 2014 (114. Sayı)