İSTANBUL - Merdivenaltı atölyeler, dar alanlara sıkıştırılan, sadece yemek ve çay aralarında susan makinalar ve biraz daha fazla maaş alayım düşüncesiyle geç saatlere kadar karalanan mesai tabloları. İşte tekstil işçilerinin bir günü böyle geçiyor. Gece geç saatlere kadar mesaide kalan tekstil işçileri, her sabah gün ağarınca evlerinden çıkıyorlar. Aile ile beraber ama aileden uzak bir hayat geçiren tekstil işçilerinin aile hayatına dair en çok kullandıkları cümle ise, “Ne yapalım eve gidiyorum, çocuklar uykuda, sabah evden çıkıyorum yine uykuda. Onları sadece uykuda öpebiliyorum.”  oluyor. 

Birçoğunun sosyal güvencesi yok, bazıları ise henüz sosyal güvence yapılacak yaşa dahi ulaşmamış. Öyle ki işsiz kalma endişesiyle “Sosyal güvencemiz yok” demeye cesaretleri dahi yok. Okul sıralarında olması gerekirken atılmışlar hayata. Bulduğu en kolay iş ise tekstil firmaları. İş gücünün, emeğin en çok kullanıldığı, karşılığının ise en az alındığı meslek tekstil işçiliği. Sosyal bir sorun haline gelen tekstil işçiliğini, tekstil işçilerine sorduk. Tekstil işçiliğini, “Sosyal hayatın bittiği yer” olarak tanımlayan tekstil işçilerinin tek istedikleri ise, hiç değilse emeklerinin karşılığını alabilmek. 

"Her aileden 3 kişi çalışmak zorunda"
12 yılı aşkın bir süredir tekstil işçiliği yapan Ramazan Yücekaya, “Tekstil deyince insanlar biraz duruyorlar. Yani akla gelen ilk şey sosyal hayatın bittiği yer. Sabahın erken saatlerinde işe başlıyoruz akşam geç saatlere kadar çalışıyoruz. Bu kadar emeğin karşılığında hakkımızı da tam olarak alamıyoruz. Normal şartlarda 10 veya 11 saat çalışıyoruz, yeri geldiği zaman 15 saat çalışıyoruz ama aldığımız ücret düşük. Yani aldığımız ücret geçinmemize yetmiyor. Normal şartlarda bir kira İstanbul şartlarında 600 TL’den aşağı değil. Aldığımız bu maaştan faturaları, mutfak masraflarını çıkaralım derken elimizde hiçbir şey kalmıyor.  Bir ailede üç kişi çalışmasa geçim olmuyor.” diyor. 

"İşveren kendini bizim yerimize koysun"
“Ne yapalım, mecbur çalışıyoruz” diyen Yücekaya sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aşağı yukarı bütün tekstil firmaları aynı. Şu anda çalıştığım yerden ayrılıp başka bir yere gitsem bile çalışma koşulları değişmiyor. Hatta çok daha da kötü olan yerler var. İşverenler işçinin hakkını yeterince vermiyor. Bazen maaşlarımızı 3 hafta kadar da geç alabiliyoruz. Ama ne yapalım başka bir mesleğimiz yok mecbur çalışıyoruz. Biz maaşlarımızın bir nebze de olsa yükseltilmesini istiyoruz. Şu anda aldığımız ücret giderimizi karşılamıyor. Ben vicdan sahibi işverenlerin  kendilerini işçi yerine koymalarını ve ona göre muamele edilmesini istiyorum.” 

"Aybaşını zor getiriyorum"
Bir başka tekstil işçisi ise Vefa Kaya, 15 yılını vermiş tekstil işçiliğine. Firmaların üretici emeğini hiçe saydığını söyleyen Kaya, “Tekstil işi bundan 6 yıl önce biraz daha iyiydi. Son zamanlarda özellikle sıkıntılarımız doruk noktasına ulaştı. Burada çok açık bir şekilde büyük firmalar bizim gibi üreticilerin emeğini hiçe sayıyorlar. Buna en büyük örnek ise, emeğimizin karşılığının alenen gasp ediliyor olmasıdır. Örnek verecek olursak biz işverenden zam istediğimiz zaman bize ‘İpe, kumaşa, iğneye yani bütün kullandığımız malzemeye zam geliyor, ama yaptığımız ürünlere bir türlü zam yapılmıyor’ diyerek bizi geri çeviriyorlar. Bu da bizi zor durumda bırakıyor. Allah’a hamdolsun isyan etmiyorum ama bu maaşla aybaşını zor getiriyorum.” diyor. 

Emeğimin karşılığını almak istiyorum
Emeklerinin karşılığını alamadıklarını söyleyen Kaya, “Yaptığımız işin karşılığını almak istiyorum. Çünkü tekstil Türkiye’de büyük bir pazara sahip, buna gereken önem verildiği taktirde hem işçi hem işveren memnun olacaktır. Yani gerçekten burada ciddi emekler vererek çalışıyoruz. Bazen gece yarılarına kadar, bazen sabahladığımız günler bile oluyor. Bunun karşılığında emeğimizin karşılığını alamadığımız zaman bizi maddi ve manevi anlamda sıkıntı içinde bırakıyor. İstanbul’da geçim şartları zaten çok zor. Benim gibi kira ödeyenler için hayat şartları çok zor oluyor. Her şeye zam geliyor ama bizim ürettiğimiz malzemeye dolayısıyla maaşımıza zam gelmiyor. Çalıştığımız büyük firmalar işçileri hiç düşünmüyor. Yani bazen düşünüyorum başka ne iş yapabilirim diye ama bir çıkar yol bulamıyorum. Ömrümün yarısını neredeyse tekstilde çalışarak geçirdim. Başka bir mesleğim de olmadığından mecburen bu işi yapmaya devam ediyorum. Hakkımızda hangisi hayırlı ise Allah bize onu nasip etsin” ifadelerini kullandı. 

"Memnun değilim ama mecburum"
“Memnun değilim ama mecburum” diyen Emrah Çelik ise, yaşadıkları sıkıntıları şöyle dile getirdi: “Ben de çocukluğumdan bu yana tekstil işinde çalışıyorum. Yani tekstil işinde çalışmaktan memnun değilim ama başka bir mesleğim olmadığı için çalışmak zorundayım. Bu sıkıntılar biraz da benden kaynaklanıyor. Okul okumadım bir meslek sahibi olmadım en kolayını seçerek bu işe girdim. Aldığım maaş bekar olduğum için yetiyor ama bir birikim de yapamıyorum. Aldığım maaşın çok az bir kısmını biriktirmeye çalışıyorum evlenmek için ama bu da kaç yıl sürer bilemiyorum. Ben de diğer arkadaşlar gibi sabahtan akşama kadar çalışıyorum. Bazen de gece yarılarına kadar çalışıyorum. Bu işi yaparken en büyük eksiğimiz sosyal hayatımızın olmamasıdır. Programlanmış bir robot gibi sabah işe, akşam eve gidiyorum. Ben de bir an önce tekstil işinde çalışanların koşullarının düzeltilmesini istiyorum.”     (M.Erkan Yavuz - İLKHA)